Doç. Dr. Birol ERTAN

Doç. Dr. Birol ERTAN

NEO-CON AYDINCIKLAR

Gazete sayfalarına göz gezdirdikçe ve televizyon ekranlarında “aydın” ve “uzman” diye önümüze sürülenleri gördükçe, 2009 yılında kaleme aldığım bir yazı  geliyor aklıma. Lafı hiç uzatmadan, bu yazıyı yeniden dikkatinize sunmak istiyorum. Keyifli okumalar.

NEO-CON AYDINCIKLAR

Köşe yazılarında milyonlarca nüfusa sahip ülkelerin Başkanlarına ve Başbakanlarına akıl öğreten, dünyanın en büyük ordularını  idare eden Generallere güvenlik stratejileri konusunda öğütler veren, en iyi avukat ve en iyi doktor gibi gazetelerindeki köşelerinden hemen her konuda ahkâm kesen neo-entellektüel (“entelektüel” değil) gazeteciler ve televizyon yorumcuları türedi son yıllarda : Neo-con aydıncıklar. 

 
Bu yeni tip neo-con aydıncıklar, hem terör uzmanıyken, hem siyaset bilimciler, hem de hem küresel ekonomi üzerine vaazlar vermeyi seviyorlar. Ezbere bildikleri bir satır şiir yokken, edebiyat eleştirileri yapabiliyorlar. Kimsenin baştan sona okuyamadığı kalın kitaplar çıkarıp (yazıyorlar demiyorum, kendi isimlerine basıyorlar) çok satanlar listelerine girip paraları demetliyorlar. Kitapları ve yazılarında meşruiyet kavramı yerine “meşrutiyet” diyorlar. 
 
Akşamları kendileri gibi “dünyayı yaratan” üç beş meslektaşlarıyla buzlu viski içerken, üçüncü dubleden sonra dağılıp hayvani duygularını bastırmaktan yorulmuş olan içgüdülerini açığa çıkarıyor ve son bir yılda yattıkları hatunları sıralamaya başlıyorlar.  
 
Gece âlemlerinden de pek eksik kaldıkları söylenemez. Sarışın genç kızlarla aynı masada kara gözlükleriyle saklanarak otursalar da gittikleri mekanlar paparazzi kaynadığı için çapkınlıktan yakayı ele veriyorlar, fakat hiç üstlerine alınmadan ahkam kesmeye devam ediyorlar.  
 
Dünyayı bilmem, ama bizim ülkede yeni bir tür entellektüel aydıncık tipi türedi. Çok eleştiriyor, çok yazıyor, ancak bir şey söylemiyorlar. Ek gelir elde etmek için televizyon programları yapmadıkları zamanlarda konferanslara katılıp gençleri hayal kırıklığına uğratmaları yanında, Başbakan ve Cumhurbaşkanı uçaklarında çok hoşça ağırlanıyor, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile yemeklerde buluşuyorlar. Yemek sonrası kaleme aldıkları gazete yazılarında, Başbakana ve Cumhurbaşkanına hangi strateji ve taktikleri verdiklerini değil, yemekte neler yendiğini, servisin nasıl olduğunu ve kendileriyle birlikte orada bulunan arkadaşların nasıl komik durumlara düştüklerini yazıyorlar köşelerinde.  
 
Yeni tip entellektüel aydıncıkları, “neo-con aydıncıklar” diye isimlendirmek istiyorum. Onlar, yıllar yılı kimsenin üzerinde düşünmediğini sandıkları yüzlerce yıllık gerçekleri kendilerinin keşfettiklerini sanarak bozuk Türkçeleriyle kitleleri bilinçlendirme gayreti içindeler.  
 
Küreselleşmenin internete girmek ve mail göndermek olduğunu sanıyor, geçmişteki düşüncelerinden arınmak için geliştiklerini ve değiştiklerini açıklamaya çalışıyorlar. 
 
Neo-con aydıncıklar, bir ülke için en tehlikeli varlıklardır. Üretmezler, düşünmezler ve kendilerini eleştiremezler. Ülkelerini ve insanlarını küçümserler, işbirlikçi ruhlarıyla ulusal değerleri eleştirmeyi marifet sayarlar. İnsanları yaftalamayı çok severler. Patronlarına açık açık köşelerinde yalakalık yapmaktan utanmazlar.  
 
Hayatları boyunca bir kitabı baştan sona okumamış neo-con aydıncıklar, yeni çıkan kitapların giriş ve sonuç bölümlerini okuyup yorum yaparlar. Kim Philby’yi Kim Bassinger’ın babası zanneder, Alamut Kalesi ve Hasan Sabbah deyince uyanamazlar. Mucit Tesla’nın ne icat ettiğini bilmez ya da NSA’in (National Security Agency) neyle meşgul olduğuyla ilgilenmezler. Eclehon’un yeni çıkan cep telefonu markası olduğuna inandırabilirsiniz onları. Eski Yunan düşünürü Socrates’in çok şey bildiklerini sanıp hiçbir şey bilmeyen politikacıları gibidirler.  
 
Yeni türeyen neo-con aydıncıklar, Antik Çağ düşünürü Platon’un “mağara mitosu” deyince korkarlar, akıllarına karanlık mağaralar gelir. Onlar korkak, ikiyüzlü, cahil, bireyci ve gereksizdirler.  
 
Neo-con aydıncıklar, kartelleşmiş gazetelerdeki pek okunmayan köşe yazılarıyla gündemi işgal ettiklerini sansalar da gazetelerin en okunmayan köşelerini işgal ederler.

Neo-con aydıncıklar, bu dönemin ürünleridir. Ne demiş Montesquieu : “Her ulus, layık olduğu biçimde yönetilir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar