Ordu-Giresun

Ordu-Giresun

YIL:2012 BU DEFA DA ORDU İLE GİRESUN BİRLEŞTİRİLMESİ GÜNDEMDE. NE DİYELİM! ‘‘DERS ALINSAYDI HİÇ TEKERRÜR EDERMİYDİ TARİH’’ BEYHUDE İŞLER BUNLAR…

Ordu-Giresun

Adnan YILDIZ

 

Bu günlerde Ordu ve Giresun için tarih yine tekerrür ediyor.

Demek ki hala ders alınmamış tarihten.

Alınmış olsaydı  Ordu ve Giresun’u birleştirme gibi bir düşünce gündem meşgul eder miydi?

20867

 

O yüzden belki bir faydası  olur da bunca meselenin arasında gündemi beyhude meşgul etmeyiz düşüncesiyle bu hususun tarihini bir hatırlatalım.

Ordu ve Giresun sosyal ve kültürel hayatı birbirinden ayrı düşünülemeyecek illerimizdir. Yani öz be öz kardeştirler. Ancak bu iki kardeş tarih boyunca hep müstakil hareket etmek isteyen genetik bir dik başlılığa da sahiptirler. Bu yüzden tarih boyunca ne birleşmek nede birbirlerine bağlanmak istemişlerdir. Bu konudaki çabalarda hep geri tepmiştir.

Tanzimat sonrası idari yapılanmalarda ki durum bunun en güzel örneğidir.

Tanzimat sonrası idari yapılanmalarında önceden bir kaza olan Ordu, 1847 yılında Trabzon vilayetine bağlı liva (sancak) sancak haline dönüştürülmüştü. Bu yıllardan hemen sonra 1854–55 yıllarında Giresun da, Ordu sancağının bir kazası olmuştu. Ancak bu durum uzun sürmemiş hemen bir yıl sonra Giresun kazası Ordu sancağından ayrılmış ve hem sancak hem vilayet olarak tekrar Trabzon’a bağlanmıştı. Yine bir yıl geçmeden 1857 yılında Giresun kazası tekrar Ordu sancağına bağlanmış ve bu hali1863 yılına kadar devam etmişti. Ancak 1863’te işler tersine dönmüştü. Bu defa da Giresun sancak merkezi olmuş ve Ordu kaza olarak Giresun’a bağlanmıştı. Bu durumda uzun sürmemiş 1868 yılında hem Giresun hem Ordu ikisi de tekrar kaza yapılmış ve yine ikisi de Trabzon vilayetine ve sancağına bağlanmıştı. Böylece 1920 yılına kadar gelinmişti.

30 Kasım 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nin 106. oturumunda ise konu yine gündemdeydi. Bu sefer de Giresun müstakil il ve Ordu da Giresun’un kazası yapılmaya çalışılıyordu.

Önce Maliye Komisyonlarında kabül edilen bir mazbata meclise sunulmuştu. Bu mazbatada Giresun’un müstakil liva (il) yapılması ve Ordu ve Tirebolu kazalarının buraya bağlanması istenmekteydi. Mecliste görüşmeye açılan bu kanun taslağının gerekçeleri arasında Giresun Belediye Başkanı ve Ticaret Odası Başkanlarının da aralarında bulunduğu bazı kişiler tarafından gönderilen bir telgraf da yer almaktaydı. Bu telgraf da Giresun müstakil liva teşkil olunursa iki yıllık masrafının belediyenin gelirlerinden karşılanacağı taahhüt edilmekteydi

Kanun görüşmelerinde ilk sözü Karesi mebusu Vehbi Bey almış, Giresun’un liva merkezi olmasını ve Ordu’nun buraya bağlanmasını hararetle savunmuştur. İkinci sözü ise İstanbul mebusu Maliye Vekili Ferid Bey almış O da mali açıdan Giresun’un merkez liva yapılmasının bir mahsur teşkil etmeyeceğini savunmuştur.

Karesi mebusu Vehbi Bey’in konuşması şu şekildeydi.

 “VEHBİ B. (Karesi) — Efendim malûmu âlileri, vilâyetler son vaziyette hep birer müstakil sancak haline ifrağ edildi. Ve bu meyanda Trabzon da müstakil bir liva haline girdi. Fakat Trabzon sancağının nüfusu umumisi yedi yüz bine baliğ oluyor ve bu nüfusun bir merkezden idaresi müşkül oluyor. Bilhassa gerek mevkii gerek ticareti ve gerekse sahilde olması itibariyle ehemmiyeti fevkalâdesi bulunan mıntakanm ki Giresun mıntakasıdır, müstakillen idaresi iktiza ettiği Hükümetçe dermeyan edildi. Encümenimiz de buna kanaat getirdi ve müstakil bir sancak tesisi lüzumunu kabul etti ve orada üç yüz bin nüfusu havi bir sancak meydana gelmiş oluyor ki, vilâyet de telâkki etmiş olsak sancak da telâkki etmiş olsak, kendi varidatiyle kendini idare edebileceği gibi, inzibat ve ahvali hazıra dolayısiyle de fevkalâde muvafık bir vaziyet hadis olmuş olacaktır. Onun için, bunun Hükümetin teklifi veçhile, müstaqelen ve bugünkü ruznameye ithal edilerek müzakere ve kabulünü istirham ediyorum

Giresun’un müstakil liva olması ve Ordu’nun buraya bağlanması  yönünde her şey yolunda giderken, aslen Mesudiyeli olan Karahisar-ı  Şarki Mebusu Mustafa bey devreye girmişti. Mustafa Bey, Ordu’nun Giresun’a bağlanamayacağını, Sancak(il) merkezinin Ordu olması gerektiğini aksi takdirde bütün Orduluların buna itiraz edeceğini ve karara uymayacağını gerekçeleriyle anlatmıştır. Mustafa Bey bu kanuna ayrıca Dahiliye Komisyonunda da muhalefet şerhi koymuştu. Konuşması ise şu şekildeydi.

 “MUSTAFA B. (Karahisar Şarki) — Efendim, Giresun ile Ordu kazalarını yirmi seneden beri Ordu istiyor sancak olsun, Giresun istiyor sancak olsun. Yirmi seneden beri bunların beyninde bir münaferet vardır. Hattâ 1324 tarihinde Giresunlular ve Ordulular memleketlerinin sancak olmasını istediler. Her ikisi beyninde münaferet olduğu için hiç bir netice hâsıl olmadı. Giresun kazası beş yüz seneden beri kaza olarak hüsnü halle idare ediliyor. Ne asayişsizlik var, ne başka bir şey ve ne de bir sebep var ve sebep nedir? Nüfusu ziyade olan ve günden güne ziyadeleşen ve her gece üç beş katil ile cinayet vukua gelen Ordu Giresun'a raptediliyor. Kaza olarak Ordu'nun ipkası hiç bir vakit caiz olamaz. Ordu'nun beş nahiyesi vardır ki her birisi birer kaza gibidir. Buranın yüz altmış bin nüfusu vardır, varidatı da Giresun'dan çoktur. Zaten her iki kaza beyninde münaferet var. Zinhar Ordu'nun Giresun ile birleştirilmesi hiç bir vakitte Ordu'nun asayişini temin etmez. Olsa, olsa sancak merkezi Ordu olmak lâzımdır. Zira Ordu'nun nahiyeleri birer müstakil sancak teşkil edebilir. Bahusus civarında Fatsa kazası da var. Ondan dolayı Ordu Giresun'dan müreccahtır ve Giresun'un Ordu'ya tercihi hiç doğru değildir. Zira arzettiğim veçhile Ordu'nun beş nahiyesi vardır. Bu beşi hesapça birer kaza gibidir ve nüfusları yüz altmış bin raddesindedir. Ordu bugün Karahisarı Şarki sancağından da büyüktür. Böyle bir sancağın kaza halinde olarak ipka ve Giresun'a raptı, hiç bir vakit oranın asayişini temin etmez. Maamafih bir kaç güne kadar asayişsizliğin tevalisini görürsünüz. Hiç bir vakitte bu olur biter iş değildir ve dünyada Ordulular buna itaat etmezler.”

Kanun görüşmeleri böyle hararetli tartışmalarla devam ederken bir zamanlar Ordu’da kaymakamlık da yapan Bolu mebusu Tunalı Hilmi Bey de söz almış ve Ordu’nun Giresun’a bağlanmasına şu konuşmasıyla karşı çıkmıştı.

 “TUNALI HÎLMΠB.(Bolu) — Arkadaşlar, Ordu'da kaymakamlığım vardır. 1329 senesinde orada bulunuyordum. Ordu'ya gitmek vesilesiyle Trabzon'da hazır vapur bulduğum halde on beş gün sırf Ordu'nun ahvali ruhiyesini öğrenmek ve ileli içtimaiyesini tetkik etmek için daireden daireye dolaştım durdum. Çünkü Bayburt 'tan geliyordum, Bayburt kadar uzak bir yerde bulunduğum halde maalesef, Ordu'nun çirkin şöhret şayiasiyle kulaklarım dolmuştu Meselenin ruhu, asayiş meselesidir Bundan başka bir şey değildir. Efendiler, Mustafa Beyin dedikleri gibi bazen haydi gece demiyelim - amma katiyen hafta geçmez ki bir kaç cinayet vukua gelmesin

MUSTAFA B. (Karahisar Şarki) — Gece geçmez ki bir cinayet görülmesin, hâlâ öyledir 

TUNALI HÎLMİ: B. (Devemla) — Burada namı zikredilen Osman Ağayı - ben hüsnü vesile addettim tebcilen zikrediyorum. (Gürültüler) İstirham ederim, müsaade buyurun. Başka bir şey söyliyeceğim. Tebcilen zikrediyorum Giresun'un gösterdiği fedakârlıklar, cüretler hamasetler, cesaretler, geçende Karadeniz tarafına doğru gittiğim zamanlarda kalbimi meserretle doldurmuştur. Bahusus şimdi burada Maliye vekili Beyin bir tebşirini de "işittim ki o da iki senelik liva masrafını deruhte etmeleridir.  Bunlar cidden şayanı takdir ve tebcil ahvaldendir. Yalnız kendilerinin hamiyetlerinden, büyüklüklerinden ve bütün Giresunlulardan beklediğim bir şey varsa o da asayişi temin itibariyle, Ordu'nun hiç olmazsa muvakkaten ve bir iki sene için veyahut teşkilâtı umumiyeye kadar liva merkezi ittihaz edilmesidir. Buna zaruret katidir. İkincisi - muhtasaran geçiyorum - bir iş yapıyoruz bir iş göreceğiz, fakat hiç* olmazsa tam görelim. Mümkün olabildiği kadar doğru bir iş görelim ve müsmir surette görelim. Ordu kazası 6 nahiyeden ibarettir ve yüz yirmi sekiz bin nüfusu olarak bıraktım, Geçende işittim yüz elli bin olmuş ve emin olunuz ki elli bin nüfusu daha mektum olarak Ordu'da mevcuttur. Şu halde müstakillen yalnız Ordu kazasını bir liva yapalım veyahut Fatsa ile birleştirelim. Giresun'la (Tirebolu) yu da bir liva yapalım. Eğer Tirebolu, Giresun, Ordu ve Fatsa'dan mürekkep bir liva yaparsak onları kaza halinde bırakmak bence daha muvafıktır.”

Meclisin bu 106. oturumunda özellikle Şarki Karahisar mebusu Mustafa Bey’in büyük çabaları sonucunda Meclis ikna edilmiş ve kanun taslağında değişiklik yapılarak Ordu ve Giresun’un ayrı ayrı liva (sancak) yapılması yönünde şekillendirilmesine karar verilerek bir başka oturuma (108.) bırakılmıştır.

4 Aralık 1920 (4. XII. 1336) tarihli Birinci Büyük Millet Meclisi’nin 108. oturumunda da ağırlıklı olarak hangi kazaların yeni kurulacak Ordu ve Giresun livalarına bağlanacağı konusunda tartışmalar yaşanmıştır.

Nihayet bu tartışmalar sonucunda Ordu ve Giresun’un ayrı ayrı liva (sancak) yapılması oylanarak kabul edilmiştir.

İlk 68 numaralı kanun olarak Giresun’un müstakil liva olması oylanmış ve kabul edilmiştir.

Böylece,

 “MADDE 1. — Merkezi Giresun olmak Tirebolu, Görele kazaları ile Karahisarısarkî sancağına merbut Kırık nahiyesi ilhak edilmek üzere Giresun müstakil livası teşkil edilmiştir.

 (Kabul, kabul sesleri).

Daha sonrasında ise 69 numaralı kanun olarak Ordu’nun müstakil liva yapılması oylanmıştır.

MADDE 1. — Merkezi Ordu olmak üzere Canik sancağına merbut Fatsa ve Ünye kazalarının rapt ve ilhakı suretiyle Ordu müstakil livası teşkil olunmuştur.

REİS — Kabul edenler ellerini kaldırsın...

Kabul olunmuştur.

Böylece Ordu ve Giresun’un bugünkü anlamda il olması 4 Aralık 1920 (4. XII. 1336) tarihinde mecliste kabul edilmiş ve 4 Nisan 1921 (4 Nisan 1337) tarihinde 9 sayılı Resmi Gazete’de, 68 numaralı‘Giresun Müstakil Livası Teşkiline Dair Kanun’’ve 69 numaralı ‘ Ordu Müstakil Livası Teşkiline Dair Kanun’’ olarak yayımlanarak yürürlüğe girmişti.

Böylece bir kez daha Ordu ve Giresun’u tanıyamayanlar mecliste boşuna tartışmışlar ve Ordu ile Giresun’un birbirine bağlanamayacağını anlamışlardı.

Ama ders almayanlar sadece Birinci Mecliste değildi. 1933 yılında da bu sefer Ordu tekrar kaza yapılmaya ve Giresun’a bağlanmaya çalışılmıştı. Ama yine başaramamışlardı.

YIL:2012

BU DEFA DA

ORDU İLE GİRESUN BİRLEŞTİRİLMESİ GÜNDEMDE.

NE DİYELİM!

‘‘DERS ALINSAYDI HİÇ TEKERRÜR EDERMİYDİ TARİH’’

BEYHUDE İŞLER BUNLAR…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum