Yavuz Kalyoncu: Yündalağı Obası

Yavuz Kalyoncu: Yündalağı Obası

Orduluların yüzlerce yıldır vazgeçemediği yaylacılık geleneğinde,Havanın açık olduğu günlerde ufuk çizgisinde denizin, Boztepe’nin, Giresun yaylalarının göründüğü, ceniği ve yaylası olan, tapuda ismi Yünalan olarak geçen, eski yerleşim bir oba Yündalağı.

YAYLALARyavuzkalyoncu.jpg

Yündalağı Obası

YAVUZ KALYONCU

 

Orduluların yüzlerce yıldır vazgeçemediği yaylacılık geleneğinde, emsalsiz güzel bir obası da Yündalağı Obası’dır. Havanın açık olduğu günlerde ufuk çizgisinde denizin, Boztepe’nin, Giresun yaylalarının göründüğü, ceniği ve yaylası olan, tapuda ismi Yünalan olarak geçen, eski yerleşim bir oba Yündalağı. 

Obanın ceniğinde  Saraycık Kabalı Mahallesi, Cumhuriyetliler, Gülyalı Kestaneliler, Akçatepeliler ve Yukarıtepe’den bizi evinde misafir eden Aliçanolarından Beşir Özdemir Amca yaylacılık yapıyor. Yaylasında özellikle Bulancaklılar, Biben ve Saraycıklılar yayla yapıyorlar. Beşir Amca “Kendimi bildim bileli Yündalağı’nda koyunculuk yaptım, en seçme koyunları besledim. Köpeğin en iyisini taşıdım, 300-400 koyunum olurdu, buradan geçen herkese soframı açtım, halen de açarım, 2009’tan sonra bu işin tadı kaçtı. İnsanlara olan güvencim artık sona erdi. Koyunculuğu bıraktım, şimdi sadece yazdan yaza gidip yayla yapıyor, dönüyorum.” dedi.  Beşir Amca neden dediğimde ise, “Koyunu kurttan çoban korur, çoban kurt olursa sürünün hali nice olur.” dedi. Düşündürdü!

 

 

Yündalağı Obası’na gitmek için Çambaşı’ndan, Çamışalağı, Duduyalağı, Madalağı, Seyit Obası, Paşa Konağı yolu üzerinden Seyit Obası’na gelmeden sağ tarafa saparak, çok güzel, çam ağaçları  arasından ilerleyerek gidilen bir yoldan 7km sonra ulaşıyorsunuz. Görsel zenginliklerle dolu olan yol, Yündalağı’na yürümek ve bisikletle gitmek içinde çok uygun.
Yündalağı Obası’nın ceniğinde, içinde taş duvarlarla çevrili, Eski Rum Kilisesi, bu obanın tarihi bir yerleşim olduğunu bize gösteriyor. Kilisenin yakınında evi olan Beşir Amca “2000’li yılların başına kadar kilisenin giriş kapısı üstünde bir metre enliliğinde iki adet beyaz taşta birbirine bakan iki aslan kafası kabartması vardı. Biz kışın Ordu’ya gelince taşları almışlar. Şimdi de halen geceleri Yündalağı Obamızın etrafında tepelerde ışıklar yandığını görürüz. Obanın eski konumunu bilen  defineciler, yıllardır buradan vaz geçmediler. Obaya gelen herkesi biz artık defineci sanıyor ve iyi karşılamıyoruz.” dedi.

Yündalağı Obası’nın batısında, Kabadüz Obası, kuzeyde Bulancaklılara ait Kırıkbelen (fındıçak) Obası, doğusunda Pazarsuyu Irmağı, batısında Seyit Tepesi. Güneyde Semen Obası’nın ceniği bulunmakta. Seyit Tepesi arkasında Pazarsuyu ile oba arasındaki ormanda her türlü mantar bol miktarda bulunmakta. Bu ormana mantar toplamaya Ordu’dan ve Bulancak’tan da insanlar gelmekte.

 

Kuzeyde Semen’in Bulancak yolu üzerinde zirvesine arı kovanları bırakılan, Kapı Kaya adıyla anılan tarihi bir geçit var. Kapı Kayası’nın altından Pazarsuyu Irmağı akıyor, Irmağın bu kısmında  bıyıklı, kasnak ve alabalık  var. Kontrollü olarak saçma atmadan olta balıkçılığına izin veriliyor.

Yündalağı Obası içinde diğer yaylalarda olduğu gibi su sorunu yok. Buz gibi kaynak suları obanın her yerinde var. Oba halkı hayvancılığı ciddi anlamda yapıyor. Daha önceleri kışın 10 hane obada kalıp hayvan kışlatıp kurbana hayvan bakarlarken, şimdi bir hane kışın kalma geleneğini sürdürüyor.

 

 2006 yılında bir tavşan avı sırasında misafirleri olduğumuz, kışın Obada kalan Hacıloğman

oğullarından Muhipin Halil’e ağır kış şartlarında karın altında ayı, kurt tehlikesine karşı nasıl kaldıklarını sormuştum. Öyle zevkli bir anlatmıştı ki, arkadaşlarla bizim hoşumuza gitmişti. Kışın 1,5 - 2 metre kar yağarmış. Evden ağıla kar altında tünel bile yapmak zorunda kaldıkları olurmuş.

Böyle 15-20 gün kalırlarmış. Gece kurtlarla, çakallarla, köpekler karşılıklı ulurlarmış. Gece bazen kurtlarla köpekler kavga ederlerken, köpeklere cesaret vermek için tüfek atarlarmış. Sabahleyin baktıklarında ya bir kurtun ya da bir köpeğin ölüsü ile karşılaşırlarmış. Kışa girerken 8-10 köpekleri olurmuş. Yaza 1-2 köpekleri kalırmış. “Kışın hanımla birlikte yalnız kaldığımız için insan yüzüne hasret kalıyoruz. Bazen elektrikte aylarca gelmiyor. İşte o zaman çok kötü mahrumiyet. Ne yaparsın geçimimiz be ekmek parası.” demişti.

 Belgesel çekilecek bir hayatı olan, bu insanların, çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak için, vermiş oldukları mücadeleden ders almalı. “Koyunu kurttan çoban korur, çoban kurt olursa sürünün hali nice olur.” sözünü düşünmeliyiz.

https://www.facebook.com/yavuz.kalyoncu.5?pnref=story

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.