Yapabilseydim

Son günlerde insanlar o kadar çok kendi dertlerine düşmüşler ki, mutluluk nedir unutur olmuşlar. Tarif edememişler. 

Sağlı sollu üç yüz metre gidemez olduk. Sağımız neresi bilemez olduk. Sol demeye korkar olduk. Derken bir yazı okudum ve sizle de paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.
 
"Yapabilseydim; “bugün geri kalan hayatımın ilk günü” gibi değil de, “bugün geride bıraktığım hayatımın son günü” tadında yaşamayı tercih ederdim. Bence bizler bugün yapmakta zorlandığımız şeyleri geçmişimize takılmaktan çok, gelecekten korktuğumuz için yapamıyoruz. Yani geçmişe olan sadakatimiz de, geleceğe duyduğumuz korkudan kaynaklanıyor. Geçmişe karşı; geleceğe karşı duyduğumuz korkudan doğan bir saygı duyduğumuzu sanıyoruz. Oysa bence gelecek endişemiz olmasa, geçmişte yaşadıklarımızı bir daha yaşamaktan korkmasak, hiç düşünmez aklımızdan geçen her şeyi yapabilirdik cesurca. Ve bence o zaman bol bol hata yapma potansiyelimiz olsa da, gerçekten mutlu olabilirdik. Mutluluğun doğru yapmaktan çok, kendin için bir şeyler yaparak ve hata yapaktan korkmayarak kazanılabileceğini öğrenebilirdik.

Yani ben bugün yeni hayatımın ilk günüm olmasındansa, eski hayatımın son günü olsa daha cesur ve daha mutlu olurdum. Düşünsenize, hayatınızın son günü olduğunu, yarın kıyametin kopacağını, herşeyin biteceğini, herkesin ve tüm o yaptıklarımızın anlamını kaybedeceğini öğrendiğimizde, belki de her zamankinden daha cesur olacağız. Oysa önümüzde bizleri bekleyen bir gelecek olduğunda, yaptığımız her davranışta, sergilediğimiz her tavırda, verdiğimiz her karar, birine söylediğimiz her sevgi sözcüğünde iyi ya da kötü karşılığını alacağımızı bildiğimizden ve ne karşılık alacağımızı bilemediğimizden korkarız. Kısaca bence, geçmişimize takılıp kalmak; yarından korkmayı kamufle etmek için, oturduğumuz yerde hiç hareket etmezken, mutlu olmak için hiçbir şey yapmazken, bunu geçmişimizin zorla önümüze sunduğu makul bir sonuç olarak görerek ürettiğimiz saçma bir bahane. Daha da net açıklamak gerekirse; tüm bu ataletimiz, geçmişle ilgili anlamlandırdığımız acılarımızı gelecek hayallerinden önemli tutmamız, aslında geçmişe duyulan acınası sadakatten değil, geleceğe duyulan korkudan ileri geliyor.

Oysa hayatımızın her gününü, yeni hayatın ilk günü gibi yaşamaya çalışmaktan ziyade, eski hayatımızın son günü olarak yaşamaya çalışsaydık, şimdi olduğumuzdan çok daha cesur olurduk. Sadece cesur insanların kazandığını, hayatın bir kumar olduğunu ve masaya bir şeyler sürmeden, bir şeyler kazanılamayacağını ve mutluluğun aslında beklenecek değil de kazanılacak bir şey olduğunu ancak o zaman anlardık."

Gökhan Sevim

Sizce de haklı değil mi? Nerede kaldı cesaret denen kavramımız.Yoksa sadece Türkçe sözlüklerimizin "c" harfinin içinde mi gizli?

Önceki ve Sonraki Yazılar