"OKULLARDA YAŞANAN DİNSELLEŞME UYGULAMALARI SÜRMÜŞTÜR"

Türkiye’de de kız çocukları, siyasi iktidarın çocuk evliliklerinin yolunu açan, şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştırıp cesaretlendiren yasal düzenlemeleri, eğitimin özelleştirilmesi ve dinselleştirilmesi politikaları ile eğitimin dışına itilm

2024-2025 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BİRİNCİ YARIYIL RAPORU

Eğitim Sen Şube kadın sekreteri Neşe Yüce tarafından yapılan basın açıklamasında; 2024/’25 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı bugün itibariyle sona erdi ve iki haftalık yarıyıl tatili başladı. Eğitim Sen olarak I. yarıyıla ait değerlendirme raporunu sizlerle paylaşıyoruz.

EĞİMİN YAPISAL SORUNLARINA ÇÖZÜM ÜRETİLMEMİŞTİR

2024/’25 eğitim öğretim yılının birinci yarıyılı, geçmişten günümüze varlığını sürdüren yapısal sorunlara çözüm üretilmediği bir dönem olmuştur. Eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları artarak devam etmiştir. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin bütün kademelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ÇEDES benzeri proje ve protokoller, başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemeyi sürdürmüştür.

2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yıllardır çözüm bekleyen okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemiş, kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitimden kaynaklı sorunlara çözüm üretmek yerine alınan kararlarla yeni mağduriyetler yaratılmıştır. Özellikle deprem bölgelerinde okul binalarının yeniden inşası ve güçlendirilmesi çalışmaları yetersizdir. Kalabalık sınıflar ve eksik derslikler, öğrencilerin sağlıklı bir eğitim ortamına erişimini zorlaştırmıştır.

2024/’25 eğitim-öğretim yılı başında “tasarruf tedbirleri” kapsamında taşımalı eğitimden yararlanan bir milyonu aşkın öğrencinin yüzde 30’una denk gelen sayıda öğrenci taşımalı eğitim kapsamından çıkarılmış, bazı bölgelerde servisler tamamen kaldırılmıştır. Bu durum başta kız çocukları olmak üzere, çok sayıda öğrencinin eğitime erişim hakkının bizzat devlet eliyle engellenmesi anlamına gelmiştir.

2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında 20 bin sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır. Ancak öğretmen atamalarında mülakat sistemi devam etmiş ve bu durum torpil ve liyakatsizlik iddialarına yol açmıştır. Eğitim Sen başta olmak üzere tüm sendikalar ve meslek örgütlerinin mülakatların kaldırılması ve atamaların yalnızca KPSS puanı esas alınarak yapılması için defalarca çağrıda bulunmasına rağmen mülakat uygulaması nedeniyle yazılı sınavdan yüksek puan alan binlerce öğretmen mülakat sınavı sonucunda elenmiştir. Mülakat sonuçlarının şeffaf bir şekilde açıklanmaması atamalara dair güvensizliği daha da artırmış, bu durum yeni öğretmen intiharlarını gündeme getirmiştir.

Ülkemizde 4857 sayılı İş Kanunun 39. Maddesi gereği devlet tarafından belirlenen asgari ücretin altında çalışanlara aylık ücret verilemeyeceği, bu kurala uymayanlara ise ceza uygulandığı bilinmesine rağmen, bizzat MEB tarafından devlet okullarında yapılan ücretli öğretmen görevlendirmelerinde bu yasaya aykırı hareket edilmektedir. Ücretli öğretmenler, asgari ücretin altında bir ücretle çalışmaya devam etmiş, Kasım ayı ücretlerini bir ay sonra kamuoyu tepkisinin etkisiyle ancak alabilmiştir. İş güvencesinden yoksun olan ücretli öğretmenler, ders saatlerine göre ücret alırken en temel sosyal haklardan mahrum bırakılmıştır.

ÇOCUKLARA VE HAKLARINA YÖNELİK TEHDİTLER

Türkiye’de çocuk haklarıyla ilgili ciddi ihlaller yaşanmaya devam etmekte, birçok çocuk yaşama, barınma, eğitim, sağlık, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi temel haklarından mahrum bırakılmaktadır. Bu ihlaller çocukları her türlü tehlikeye karşı savunmasız bırakmakta, çocuk yaşta işçiliğe ve evliliklere zorlanmalarına, istismara ve şiddete maruz kalmalarına yol açmaktadır. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal krizler de çocukları daha fazla etkilemekte, onların ekonomik sıkıntılar, sosyal ve siyasi krizlerin gölgesinde büyümek zorunda kalmalarına neden olmaktadır.

EĞİTİM DIŞINA İTİLEN ÇOCUK SAYISI SON ÜÇ YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİNDEDİR

Son yıllarda özellikle eğitime erişim başta olmak üzere çocukların en temel haklarından yararlanma oranlarında keskin bir düşüş gözlemlenmektedir. Bu düşüş 2023-2024 eğitim öğretim yılında da devam etmiştir. Eğitim Reformu Girişimi’nin raporuna göre, 2023-24’te eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 artarak yaklaşık 612 bin 814’e yükselmiştir. Zorunlu eğitimde olması gereken 200 bine yakın çocuğun eğitim dışında olduğu araştırmaya göre okuldan ayrılmalar yüzde 74 oranıyla en çok ortaöğretim seviyesinde yaşanmıştır.

İSİG Meclisi’nin raporuna göre 2023 Eylül -2024 Ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. Tarım sektöründe 24 çocuk, sanayi sektöründe 17 çocuk, inşaat sektöründe 13 çocuk ve hizmet sektöründe 12 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği belirtilmiştir.

Kız çocuklarının eğitim haklarına yönelik müdahaleler sürmektedir

Türkiye’de de kız çocukları, siyasi iktidarın çocuk evliliklerinin yolunu açan, şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştırıp cesaretlendiren yasal düzenlemeleri, eğitimin özelleştirilmesi ve dinselleştirilmesi politikaları ile eğitimin dışına itilmekte, toplumsal hayattan koparılarak güçsüzleştirilmekte, sömürüye, şiddete ve istismara maruz bırakılmaktadır. Resmi istatistikler durumun vahametine dair önemli ipuçları vermektedir.

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında 127. sırada yer almıştır. Bu sıralama, Türkiye’nin eğitim başta olmak üzere sağlık, ekonomi ve siyaset gibi alanlarda cinsiyet eşitliği konusunda daha da gerilediğini ortaya koymaktadır.

Okul Terki Sorunu Çözüm Beklemektedir

Okul terki, genellikle öğrencilerin ortaöğretimi tamamlamadan eğitimden ayrılmaları anlamına gelmekte ve eğitim sistemlerinin etkinliğini gösteren önemli bir göstergedir. OECD Bir Bakışta Eğitim 2024 Raporu verilerine göre Türkiye’de ortaöğretimi tamamlamadan eğitimden ayrılan öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 25 civarındadır. Türkiye’de ortaöğretim seviyesinden sonra eğitimi terk eden 18-24 yaş aralığındaki gençlerin oranı ise yüzde 28’dir

Okul terkinin azaltılması için, öğrencilerin okulda kalmasını teşvik edecek daha fazla destek ve sosyal programların hayata geçirilmesi gerekmektedir.

OKULLARDA YAŞANAN DİNSELLEŞME UYGULAMALARI SÜRMÜŞTÜR

2024/’25 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılında eğitimde dinselleşme pratikleri hız kazanmış ve çeşitli uygulamalarla eğitim sisteminin laik, bilimsel ve kamusal niteliği ciddi şekilde zedelenmiştir. Okullarda çeşitli dini vakıf ve derneklerin etkinlikleri artırılarak, öğrencilerin söz konusu etkinliklere yönlendirildiği görülmüştür. Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) çeşitli dini vakıf ve derneklerle yaptığı protokoller, okullarda bu yapıların etkin bir şekilde faaliyet göstermesine zemin hazırlamıştır. Bu vakıf ve dernekler, özellikle “değerler eğitimi” adı altında öğrencilerin dini içeriklerle yoğun şekilde karşılaştığı etkinlikler düzenlemiştir. Bazı okullarda bu etkinliklerin zorunlu hale getirildiği gözlemlenmiştir.

Okullarda, öğretme-öğrenme sürecinde kullanılan yöntemler, söylemler ve materyallerin büyük ölçüde dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi, okulları eğitim kurumu olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır.

MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ortaklaşa yürüttüğü ve Eğitim Sen olarak ülke tarihinin en tehlikeli projesi olarak tanımladığımız ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesi kapsamında okullarda artan dini etkinlik ve faaliyetlere öğrencilerin veli izni olmaksızın katılımı sağlanmıştır.

Son olarak 2024 yılının son gününde Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Merkezi, MHP’nin yan kuruluşu olan Ülkü Ocakları ile “yaygın eğitim faaliyetleri kapsamında genel, mesleki ve teknik kurslar düzenlenmesi” için protokol imzalamıştır. İktidar ortağı olan bir partinin gençlik örgütlenmesi olan Ülkü Ocakları’nın “sivil toplum örgütü” olarak gösterilmek istenmesi, okulların siyasetin propaganda alanlarına dönüştürülme çabalarının somut bir örneği olarak karşımıza çıkmıştır.

EĞİTİMDE TİCARİLEŞME SONUCUNDA OKUL MASRAFLARI ARTMIŞTIR

2024/’25 eğitim-öğretim yılının ilk yarısında öğrenciler ve veliler, artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz, eğitim giderlerini de ciddi anlamda katlamıştır. Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış uygulaması, kırtasiye ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artışlar, okul kıyafetleri, servis ücretleri vb. gibi temel okul ihtiyaçlarına gelen fahiş zamlar, öğrenci ailelerinin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır. Bu durum, özellikle dar ve orta gelirli ailelerin eğitim masraflarını karşılamalarını zorlaştırmıştır.

YENİ MÜFREDAT SORUNLARI BERABERİNDE GETİRMİŞTİR

2024/’25 eğitim-öğretim yılı itibarıyla “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında yeni müfredat 1., 5. ve 9. sınıflarda ilk kez kademeli olarak uygulanmaya başlanmıştır. Müfredatta yapılan değişiklikler incelendiğinde, özellikle bilimsel gerçeklerden uzak, ideolojik eğilimlerle şekillenmiş ve öğrencilerin öğrenme süreçlerini olumsuz etkileyen bazı yanlış ve yanıltıcı bilgiler karşımıza çıkmaktadır.

Yeni müfredatın içeriğinde, milliyetçi ve dini referansların arttığı, bilimsel ve laik eğitim anlayışından uzaklaşıldığı görülmektedir. Yeni müfredat kapsamında öğretim programlarında bilimsel eğitim ile ilgili olan pek çok nokta özenle ‘sadeleştirme’ ya da ‘ayıklamaya’ tabi tutulurken, tek adam rejiminin bütün hedeflerini açık ve gizli (örtük) amaç ve değerler üzerinden ders kitaplarına yerleştirerek kendilerince ‘dini’ ve ‘milli’ bir müfredat oluşturulmuştur.

KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASI EĞİTİMİ VE ÖĞRENCİLERİ OLUMSUZ ETKİLEMİŞTİR

Elektrik şirketlerinin karını arttırmak amacıyla hayata geçirilen kalıcı yaz saati uygulaması 8 yıldır sürmektedir. Kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle ülkenin batısında yaşayan öğrenciler gün doğmadan, zifiri karanlıkta uyanıp evden çıkmak zorunda kalmaktadır. Benzer şekilde akşam geç saatlerde eve dönmektedir. Özellikle ikili öğretim yapan okullarda öğrencilerimiz ve kadın eğitim emekçileri kısa kış günlerinde, henüz gün doğmadan, karanlık sokaklarda, ciddi anlamda can güvenliği endişesiyle yola çıkmak zorunda bırakılmıştır.

Kısa ve soğuk kış günlerinde öğrencilerin karanlığa mahkûm olmamaları için sabit yaz saati uygulaması inadından vazgeçilerek yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmesi gerekmektedir. Eğitim emekçileri ve veliler, uygulamanın bir an önce kaldırılması gerektiği konusunda birleşmekte ve eğitim-öğretim sürecini olumsuz etkileyen uygulamanın kaldırılmasını talep etmektedir.

MESEM’LER ÖĞRENCİLERİN CAN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDİYOR

2021 yılının aralık ayında 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Mesleki Eğitim Merkezleri’nin (MESEM) yaygınlaştırılması ve meslek lisesi öğrencilerinin işletmelerde ucuz işgücü olarak çalıştırılmasının önü açılmıştır. Çocukların ucuz işgücü olarak kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlanan MESEM’ler, uygulamanın başladığı günden bu yana çocukları çarklarında acımasızca öğüten bir sistem haline gelmiştir.

MESEM'in çarkları, çocukların bir gün okula gittiği diğer günler belirlenen sanayi işletmesinde staj adı altında çalıştırılması şeklinde işlemektedir. Uygulama kapsamında çocuklara asgari ücretin üçte biri oranında staj ücreti verilirken, bu ücretin üçte ikisi kamu kaynaklarından karşılandığı için çocukların emeği, patronlara bizzat siyasi iktidar tarafından adeta altın tepside sunulmaktadır.

Türkiye’de ilk defa ortaokulda öğrenim gören öğrencilerin kabul edileceği mesleki ve teknik Anadolu liseleri bünyesindeki “mesleki ortaokullar” Sivas, Bursa, Konya ve Burdur’da açılmıştır. MEB, MESEM’ler ile 15 yaş altına indirdiği çocuk işçiliği yaşını meslek ortaokulları açarak fiili olarak 10-11 yaşına indirmekte kararlı görünmektedir. Meslek liseleri, çıraklık ve MESEM gibi politikalarla çalıştırılan çocuk sayısı toplamda 2 milyonu geçmiş durumdadır.

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ KANUNU (ÖMK) TÜM ELEŞTİRİLERE RAĞMEN YASALAŞMIŞTIR

2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin sorunları Millî Eğitim Bakanlığı’nın yine gündeminde olmamıştır. Eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük hakları ve geleceğine yönelik talepler görmezden gelinirken, insanca yaşam ve insan onuruna yakışır ücret talepleri yok sayılmıştır.

Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) düzenlemesi bütün itirazlara rağmen TBMM’de yasalaşarak yürürlüğe girmiştir.

Türkiye’de aynı işi yaptıkları halde farklı statü ve maaş kaleminde çalışmak zorunda kalan öğretmenler arasında halen var olan aday, sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımına uzman öğretmen ve baş öğretmengibi yenileri eklenirken, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısına öğretmenlik mesleği de eklenmiştir.

EĞİTİM EMEKÇİLERİ SIK SIK OKULDA ŞİDDETİN HEDEFİ HALİNE GELMİŞTİR

Toplum olarak hayatımızın her aşamasında evde, sokakta, iş yerlerinde her gün karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusunun uzun süredir okullarımızı da sarmalamış olması çok sayıda eğitim ve bilim emekçisinin şiddetin hedefi haline gelmesine neden olmaktadır. Öncelikle bilinmelidir ki okullarımızın sık sık şiddet haberleriyle gündeme gelmesinde başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere iktidarın, bürokratların ve yandaş medya kurumları ile toplumun birçok kesiminin sorumluluğu vardır. Toplumsal hayatın her aşamasında yer alan şiddet olgusu, eğitim kurumlarını, işyerlerimizi ve öğretmenlerimizi de hedef almıştır.

MEB TARAFINDAN “İHTİYAÇ VE NORM KADRO FAZLASI” OLARAK BELİRLENEN ÇOK SAYIDA ÖĞRETMEN MAĞDUR EDİLMİŞTİR!

2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), tasarruf tedbirleri kapsamında, taşımalı eğitimi sınırlandırmaya yönelik kararları sonrasında öğrenci sayısı 30’un altında olan sınıfları birleştirme kararı çok sayıda öğretmenin norm fazlası durumuna düşmesine neden olmuştur. Benzer şekilde eğitim yöneticilerinin seçmeli derslerin seçiminde açık açık yönlendirme yapması nedeniyle çok sayıda öğretmen, ihtiyaç ve norm fazlası haline gelmiştir.

Mevcut norm kadro yönetmeliğindeki eksik ve yanlış tanımlamalar nedeniyle öğretmenler bir anda norm fazlası durumuna düşürülüp, re’sen atama tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Re’sen atama uygulaması hak kayıplarına ve yeni sorunlara yol açmaktadır.

Norm fazlası öğretmenlerin istemedikleri bölgelere atanması veya farklı okullarda görevlendirilmesi, öğretmenlerin sosyal ve ailevi yaşamını zorlaştırmıştır. Özellikle belirli bir bölgede hayat kurmuş olan öğretmenler, yeni görev yerlerinin uzaklığı nedeniyle ailelerinden ayrılmak zorunda kalmıştır.

SONUÇ

Eğitim Sen olarak, bu sorunların yalnızca günübirlik tedbirlerle değil, köklü ve kamusal eğitim politikalarının benimsenmesiyle çözülebileceğini savunuyoruz. Kamusal eğitim politikalarının odağında, bilimin ışığında, eşitlik ve laiklik temelinde bir eğitim sistemi inşa etmek yer almalıdır.

Okullarda verilen eğitimin içerik bakımından dini esaslara göre değil, bilimsel esaslara dayalı olması, eğitimin gerçek anlamda laik ve demokratik bir yapıda örgütlenmesi yönündeki mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir.

Değerli Anne-Babalar,

Eğitim hizmeti devlet tarafından MEB eliyle sunulan bir kamusal hizmettir, asla başka bir kuruluşa devredilemez.

Çocukların laik, bilimsel, nitelikli, parasız eğitim hakkını yurttaş olarak talep etmek, sizin hakkınız olduğu gibi aynı zamanda anne baba olarak görev ve sorumluluğunuzdur.

Şimdi çocuklarımız güzel bir tatili, dinlenmeyi, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılarak güzel vakit geçirmeyi; bolca kitap okuyarak düşler kurmayı fazlasıyla hak etti.

Sevgili Öğrenciler,

Pırıl pırıl ışıldayan gözlerinizle hayatta kattığınız enerji için sizlere minnettarız. Asla merak etmekten, sormaktan, denemekten, öğrenmekten vazgeçmeyin. Hayallerinizin peşinden gidin. İnanın çocuklar, güzel günler göreceğiz. Işıklı günler. Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar. Işıklı maviliklere süreceğiz. Hepinize iyi tatiller diliyoruz. dedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Eğitim Kültür Sanat Haberleri