Klinik Psikolog Sevil Usanmaz, anne babaların aşırı beklentileri ve imtihan notlarına odaklanmalarının, çocukların sınav kaygısını artırdığını söyledi.
Ayrıca çocuğu sürekli arkadaşlarıyla mukayese etmenin kaygıyı artırıcı davranışlar olduğunu ifade eden Usanmaz, "Bu davranışlar çocuğun özgüvenini etkiler. Ayrıca takdir edilmemesi çocukta öfkeye yol açar.
Öfke duygusu da çocuğun daha negatif davranmasına yol açar. Dolayısıyla çocuk çalışacağı yerde daha çalışmaz hale geliyor. Aynı zamanda arkadaşına karşı kıskançlık duygusu oluşuyor.
Hem anne ve babaya öfkeleniyor hem de arkadaşına daha başarılı olduğu için öfkeleniyor. Ama aynı zamanda öfke birkaç uçlu bir duygu. Kendine de öfkeleniyor, bunları başaramadığı için. Dolayısıyla çocukta çok negatif duygular oluştuğundan istese de başarılı olamıyor.
Çocuğun bir başkasıyla karşılaştırılması asla teşvik edici bir davranış değildir. Aksine çocuğun motivasyonunu olumsuz yönde etkiler. Eğer çocuğu illa ki birisiyle karşılaştırmak istiyorsa kendisiyle karşılaştırmalıyız" diye konuştu.
Bazı ebeveynlerin çocuğunu kendisiyle nasıl karşılaştıracağını sorduğunu söyleyen Sevil Usanmaz, "Mesela geçen sene aynı dersten notu ne kadardı, önceki sınavda ne kadar başarılıydı, birinci sınavdan daha iyi almıştı da ikinci sınavda niye notu düştü gibi sorular yöneltmeliyiz.
Az mı çalıştı, yoksa çalıştı da anlamadığı yerler mi oldu gibi kendi içinde değerlendirildiği zaman arzu ettiğimiz olumlu motivasyona ulaşıyoruz. Dolayısıyla çocuğun kıskançlık, öfke duygusu, negativizmi, inatlaşması olmuyor.
Bu süreçte soru cevap yöntemini kullanmış oluyoruz. Çocuk bu durumda cevap bulmak zorunda. Çocuklar aslında çok dürüstler ve ifade ediyorlar ki 'Evet, bu kez biraz az çalıştım' diyebiliyorlar böyle yaklaşıldığında. Yani hatasını fark etmiş oluyor. Doğru sorular sorulduğunda doğru cevaplar elde ediliyor" şeklinde bilgi verdi.
Anne babanın daha yapıcı olması gerektiğini aşırı eleştirel ve yıkıcı davranışlardan uzak durmasını öneren Usanmaz, "Genel anlamda baktığımızda bu gibi davranışların çok da işe yaramadığını görüyoruz.
Yani kararlı olmak, sınırlı bir tutum göstermek tabii ki yararlı. Ama bunu bağırmaya, hakarete, özellikle kişiliği zedeleyici hakaretlere dönüştürmek ya da şiddete başvurmak, harçlığını kesmek işe yarayan davranışlar değil. Bu davranışlar çocuğu daha çok öfkeye ve inada yöneltir.
Aslında disiplin sınava iki ay kala değil çocuk doğduğundan itibaren uygulanmalıdır. Çocuğa küçüklüğünden itibaren disiplini, kendi kontrolünü sağlamasının en başta yavaş yavaş vererek yerleştirebiliyoruz. Zaten sınav zamanı geldiğinde yapılacak başka bir sürü iş var. Bu kadar kısa bir süre içerisinde disipline etmeye çalıştığımızda artık bir faydası olmuyor.
Yani o zamana kadar sınır koymadığımız halde sınav yaklaşırken bir anda sınırlar koymak ve otorite sağlamaya çalışmak çok fazla işlemez. Günde şu kadar soru çözeceksin diye baskı yapmak zaten yanlış.
Çocuğun o zamana kadar öğrenme süreçleri, altyapısı yeterli olmamışsa günde 500 soru çözmesinin bir anlamı yok. Niceliksel olarak bir anlamı olabilir ama niteliksel açıdan hiçbir faydası dokunmaz.
Zaten o kadar baskı yapıldığında çocuklar zaten çözüyorlar ya da çözüyor gibi görünüyorlar. Ama bir işe yaramıyor. Bu gibi davranışlarla anne baba gereksiz güç gösterisine girmektedir" diyerek ebeveynler tavsiyede bulundu