ABD İMPARATORLUĞU’NUN ÇÖKÜŞÜ
Tarihin değişik dönemlerinde dünyada egemenlik kurmuş çeşitli güçler olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ile birlikte İmparatorluklar dönemlerinin kapandığını düşünenlerden değilim. İsmi imparatorluk olmasa bile, 20. yüzyılın ikinci döneminde ve özellikle geçen yüzyılın son on yılından itibaren ABD İmparatorluğu’nun dünyaya egemen olduğunu görüyoruz.
İkinci Dünya Savaşı sonrasından Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990’lı yıllara kadar ABD İmparatorluğu’nun dünyayı egemenlik altına alma mücadelesi yaşanmıştı. 1990’lı yıllarla birlikte karşıt kampın ortadan kalkmasıyla ABD, dünya egemenliğine kavuştuğunu sandı. Ancak, bu yeni döneme hiç de hazırlıklı olmadığı anlaşıldı. Aradan 20 yıl geçmeden, ABD’nin her alanda ve her bölgede başarısızlıklar yaşamaya başladığını yakından izliyoruz.
Dünyanın en güçlü imparatorluğu olan ABD, tarihin en kısa imparatorluğu olmaya da adaydır. Büyük bir olasılıkla ABD İmparatorluğu, bir yüzyılı doldurmadan tarih sahnesinden silinip gidecektir.
ABD’nin Kovboy Politikası
ABD’nin dünyayı “Kovboy Politikası” ile yönetmeye çalışması, kısa süreli bir imparatorluk olmasının da başlıca nedeni olacağa benziyor. Özellikle iki kutuplu dünyanın son bulması ile ABD’nin küresel politikaları “Güç Kullanma” ve “Baskı Altına Alma” biçimine büründü. Soğuk Savaş döneminde liberal politikalar ve çok partili siyasal düzeni savunmasıyla bile daha ideolojik açıdan çekici bir noktada bulunan ABD İmparatorluğu, son 20 yılda tepetaklak oldu ve açık ya da gizli baskıcı politikalara dönüştü.
Ulus-devletlere pervasızca saldıran ABD İmparatorluğu, işe Orta Doğu’dan başladı. Orta Doğu’da yeni rejimler kurmak için aceleci ve politikasız davranarak eski rejimlerin bile aranır olmasına neden olan ABD, nereye el atıysa, eskisinden daha kötü bir siyasal istikrarsızlık yarattı. Bu durum, el attığı bölgelerde kendisini de zor duruma sokmakta gecikmedi. Osmanlı İmparatorluğu’nun bin yıllık imparatorluk deneyiminden en ufak bir ders almamış görünen ABD İmparatorluğu, korkuya ve güç kullanmaya dayalı Kovboy Politikası ile yükselmeden düşüşe geçen bir başarısızlık örneği olarak tarihte yerini almaya doğru ilerliyor.
Kötülerle Yönetme Yanlışlığı
ABD’nin dünyayı yönetme politikasında düştüğü en büyük iki yanlış, ekonomide parasal oyunlara öncelik vererek “Üretim Ekonomisinden Uzaklaşması” ve ülkelere yönelik olarak egemenlik kurma anlayışında “Kötülerle Yönetme” yanlışına düşmesidir.
Kolay para kazanmanın yolu, emek harcamadan para kazanmaktır. Bunun uzun süreli olamayacağını, ABD ve AB ekonomilerinin içine düştüğü bataktan ve son küresel ekonomik krizden kolayca anlamış bulunuyoruz.
ABD, küresel para ve borsa oyunları ile dünya ekonomisini uzun süre elinde tutabileceğini sandı. Borçlandırma, kendisine çok yakın birkaç ülke dışındakilerde kötü yönetim, bu ülkeleri kötülerle yönetme anlayışı, geleneksel bir fizik kuralının göz ardı edilmesiydi. Çevrede baskı yaratırsanız, eninde sonunda o baskının bütünü sarması kaçınılmazdır. ABD, bir bölgenin ısınmasının çevreyi de ısıtacağı ve zamanla bütünün de ısınmasına yol açacağı gerçeğini görmezlikten geldi. Çevre ülkelerde kötü yönetimin egemen kılınması, ülkeleri ağır biçimde borçlandırma, dünya ekonomisini üretimden uzaklaştırma ve vahşi kapitalizm, küresel ekonomiyi allak bullak etti. Bu durumdan karlı çıkan ise üretime dayanan ekonomiler olacaktı. Çin, bu süreçte hızla parlayan bir yıldıza dönüşürken, Almanya öncülüğündeki Avrupa ülkeleri de ABD çıkarlarını tehdit etmeye başladı. ABD’nin AB’yi ve Euro bölgesini krize ve çöküşe zorlaması da Çin’in işini daha da kolaylaştırdı. Rusya Federasyonu da elindeki zengin enerji kaynakları ile bu süreçte kısa zamanda toparlayarak güçlü bir ekonomiye dönüştü. Sonuçta ABD, kendisini müttefikleriyle birlikte ekonomik krizin içinde buldu.
ABD, kötü yönetimleri destekleyerek ve egemenliği altındaki ülkeleri kötülerle yönetme yanlışına saplanarak ani bir çöküş sürecine girmiş bulunuyor. Bu durumdan çıkış yolu olarak daha çok güç gösterisi ve silahlı müdahale yöntemini seçmesi ise çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Güç Politikası ve İşgalci Yönetim Anlayışı
ABD küresel egemenliğinin başlamadan bitme noktasına gelmesi, akıl ve mantıktan uzak Amerikan stratejistlerinin daha büyük yanlışlar yapmasına neden oluyor. İşlerin kötüye gidişinin farkında olmaları, doğru politikalar ile gidişatı lehlerine çevirmelerine yetmiyor. Kötü gidişi engellemeye dönük politikaları, yeni yanlışlar ile çöküşün hızlanmasının da yolunu açıyor.
Egemenliği altındaki ülkeleri güçlendirerek ve refah toplumları yaratarak iktidarlarını uzun süreli hale getirmek yerine, tehditleri yok etmek politikası yürütmekte ısrarlı davranan ABD stratejisi; pervasız biçimde ülkeleri işgal etmek, bütünüyle dizayn etmek ve tam bağımlı kılmak yöntemini benimsedi. Bu doğrultuda, işe Orta Doğu’dan başladılar. Bu dizayn çalışması, Afrika ile devam edecek ve daha sonra da Asya-Pasifik bölgesine yansıyacak. Sonuç ise yeni bir dünya savaşı ya da ABD’nin dağılması biçiminde gerçekleşeceğe benziyor.
Orta Doğu’da Afganistan ve Irak’ı işgal ederek işe başlayan ABD stratejisi; Arap Baharı ismi verilen yeni dalga ile Libya gibi bazı ülkelerin işgalini, Mısır ve Tunus gibilerinde de yönetim değişikliği biçiminde örtülü işgalini yarattı. Bu süreç, Suriye’de örtülü işgal denemesiyle devam ediyor. İran da yakın zamanda hedeftedir. Bu politikalar sonucunda ABD, çok geçmeden kaybetmeye başladı bile.
Öncelikle Afganistan, tam bir başarısızlık oldu. Şimdi Afganistan’dan nasıl geri çekilineceğinin planları yapılıyor. Afganistan işgal süreci, ABD müttefiki bazı ülkelerin sırtına yüklenmeye çalışılıyor. Bu noktada Türkiye de topun ağzındadır. Irak’ta ise tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar istikrarsızlık egemendir. Irak, Kürt Bölgesi hariç, Amerikan düşmanlığının son noktasına ulaştığı, ABD nefretinin zirve yaptığı bir noktadadır. Bundan sonra ABD’nin Irak’ta kalıcı olması söz konusu olmayacağı için ülkenin bölünüp Kürt bölgesinin ABD üssüne dönüştürülmesi planları yapılmaktadır. Suriye ve İran gibi ülkelerde de ABD’nin bir yönetim değişikliği ile istikrarlı bir hükümet yaratılması olanağı şimdiden yok olmuştur. ABD, çok geçmeden Orta Doğu bataklığından çekilmek için fırsat kollayacak, ancak çekilirken de İngiliz politikaları uygulayarak bölgeyi kalıcı bir savaşın ve düşmanlığın içine çekecektir.
Kısacası ABD, Orta Doğu’da başladığı güç politikası ve örtülü-örtüsüz işgalci yönetim anlayışı ile bölgeyi tümüyle kaybetme noktasındadır. Bölge için bu durumun getireceği ise ABD ve dünya için olduğu kadar bölge için de felaket olacaktır.
Dinlerin Yozlaştırılması ve Kirletilmesi
ABD’nin diğer bir yanlış stratejisi ise kitlelerin kontrol edilmesi ve toplumsal yaşamın istikrarlı biçimde sürdürülmesi için büyük önem taşıyan dinlerin tehlikeli biçimde yozlaştırılması ve kirletilmesi noktasındaki çok tehlikeli müdahalelerdir.
ABD’nin özellikle İslam dinine yönelik mezhepçiliği körükleyen yaklaşımları ve İslam dinine inanan masum kitleleri terörist gibi gösterme politikası, eninde sonunda İslam dinine inanan milyarlar ile ABD’yi karşı karşıya getirecektir. Daha şimdiden bunun büyük ölçüde gerçekleşmiş olduğunu söyleyebiliriz.
Bugün için ABD’ye yönelik nefretin en güçlü olduğu bölgelerin ABD kontrolündeki Müslüman ülkelerde olması, yukarıdaki tezimizi güçlendiren bir kanıttır.
Dinin küresel siyaste alet edilmesi, ABD için içinden çıkılmaz bir bataklığa sürüklenmesi anlamına geliyor. Bu durumun gelecek 10 yıl içinde daha açık biçimde ortaya çıkacağını göreceğiz.
ABD İmparatorluğu Çöküyor
ABD, 21. yüzyıla İmparatorluk olarak girmiştir. Bu güçlü imparatorluk, yanlış politikaları ile 21. yüzyılın ilk çeyreği gelmeden çöküş sürecine girmiştir. Nasıl olmuştur da dünyanın en güçlü imparatorluğu, en kısa imparatorluğu olmaya doğru gitmektedir?
Sorunun yanıtı, çok basittir. ABD, küresel kötü yönetim ile dünyaya tam egemen olmadan çöküş süreci içine girmiştir. ABD’nin yanlış politikalarını bir kez daha başlıklar halinde sıralayalım :
- Üretimden Uzaklaşan Küresel Ekonomi
- Güç Kullanımı ve Baskı Politikası
- Açık ve Gizli İşgaller ile her bölgede istikrarsızlıklar yaratılması
- Kötülerle Yönetim anlayışı
- Dinlerin Yozlaştırılması ve Mezhep Savaşlarının Desteklenmesi
- Yanlış Stratejilerin, Doğru Taktikler Kullanılsa Bile Başarı Getirmeyeceği.
Bizden söylemesi ….