CHP NE YAPMALI
Abdaydin42@hotmail.com
Kurultay öncesi CHP, Referandum öncesi Türkiye zor günlerden geçiyor. Bu zor ortamda uçuk bir haber ve kaset görüntüsü ortalığı kasıp kavurmaya başladı. Sayın Baykal ve Sayın Baytok arasında geçtiği söylenen iddia (Doğru veya kurgu olduğu henüz belli değil) Türkiye siyaseti, CHP, Baykal, Baytok ve çevreleri için aslı olsa da, olmasa da üzüntü verici.
Toplum algısı çerçevesinde, Türkiye gibi ahlâk anlayışının sadece bir yerlere sıkıştırıldığı ülkelerde, siyaset yapan ve güncellik içinde bulunan kişiler için siyasi ölüm anlamı taşıyor. Adeta ‘olmak ya da olmamak’ arasında bir durum. İhtimal, Sayın Baykal ve Sayın Baytok’un şu anda gitmek-kalmak arasında gidip geliyorlardır. Toplumumuz duyduklarına hemen ve koşulsuz inanma eğiliminde olduğundan, Baykal ve Baytok’un bu kamburdan kurtulmaları oldukça güç. Sürekli göz önünde olan siyaset insanları için, suskunluk gerektiren iç acıtıcı bir son olabilir.
Sayın Baykal doğru yaptı ve CHP genel başkanlığından ayrıldı. Toplumun büyük bir kesiminde ‘dönmeli mi’ sözü dillendirilmeye başladı. Olay kısa sürede aydınlatılır, kurgu ve iftira olduğu anlaşılırsa elbette dönmeli. Çünkü Türkiye siyaseti, Sayın Baykal gibi deneyimli ve birikimli bir siyasetçiyi, asılsız bir söylenti nedeniyle kaybetme lüksüne sahip değil.
Şimdilik Baykal ayrıldığına ve dönmeyeceğini beyan ettiğine göre, CHP ne yapmalı?
Her şeyden önce, kimi CHP’liler salya sümük karalar bağlarken, kimileri de Baykal gitti diye göbek atmamalı. Sayın Baykal’ın gidişi elbette önemli bir kayıp; ama CHP için son değildir. Şayet ülke yönetme iddiasındaki ve Türkiye’nin en köklü partisi bir kişinin varlığına veya yokluğuna bağlı ise; işte o zaman CHP’liler derin derin düşünmelidirler. CHP içinden onlarca Baykal çıkarabilecek bir partidir. CHP iktidar olsa da, olmasa da, kökü toplumun iliklerindedir, hücrelerindedir, siyasi genlerindedir. Otuz kişinin muhabbet anında oluşturduğu piknik partisi değildir!
CHP’liler mensubu oldukları partinin hangi şart, ideoloji ve hedefler için kurulduğunu asla unutmamalılar…
Demokratik partilerin, özellikle sol eğilimli partilerin bir kişiye bağlı olmadığı, halkla bütünleşmiş örgüt ve kadroların her türlü zorluğun üstesinden gelebileceği ve başarıya ulaşabileceği bilinmelidir…
Partilerin fiziksel enerjiye ihtiyaçları olduğu gibi, birikim ve deneyim enerjisine de ihtiyacı olduğu göz ardı edilmemeli, siyasi faaliyetlerin Türkiye’nin ve çağın ihtiyaçlarına paralel yürütülmelidir…
Örgütlenme kişiler etrafında birilerini başkan yapmak, bazılarına ikbal sağlamak için değil, ilke, felsefe, program ve hedefler çerçevesinde düşünülmeli, toplumun tüm sosyal katmanlarını içine alabilmelidir… Kurultayın işleyiş süresi uzatılmalı, Türkiye’nin sorunları önerilerle birlikte derinlemesine tartışılıp programa dönüştürülmeli, topluma yeni hedefler gösterilmelidir…
Şimdi en büyük görev Kurultaya düşüyor. Kurultay seçme seçilme ortamından çıkarılmalıdır. Hatta kurultay ileri bir tarihe ertelenip, etraflı bir hazırlık dönemine fırsat verilmelidir…
Örgütlenme, program ve bu paralelde yetiştirilecek kadrolar Sosyal Demokrasiyi geliştirici ve daha ileriye taşıyacak, Devrimci özünü geliştirecek yöntemleri bulup hayata geçirmelidir…
Şayet kurultay; birkaç ajitasyon ve duygusal konuşmadan sonra, seçme seçilme bazına oturtulursa, hem CHP’ye hem de Türkiye’ye karşı görev ihmali yapmış olur. CHP bu kurultayda toplumun karşısına, ışık tutan, hedef gösteren, toplumda heyecan ve umut yaratan siyasal, sosyal ve ekonomik bir ‘Manifestoyla’ çıkmalıdır. CHP ve CHP’lilerin ülke yararına, toplum yararına özveri, samimiyet ve çalışkanlık çerçevesinde hareket edecekleri beklenmektedir…
Haydi, CHP ve CHP’liler! Şimdi görev sizlere düşüyor. Çağdaş, Demokratik bir tarih yazma zamanı!
Bu ülkeye, bu topluma karşı tarihi görevinizi unutmayın!
Abdydin42@hotmail.com