HALKIMIZ BİLİR-Mİ?
ABDULLAH AYDIN
Siyaset: doğru ve kitabi yorum olarak ‘Yönetme’ sanatıdır. Gelişmiş Demokrasilerde bu sanat, kuralları ve yasaları çerçevesinde yürütülürken, Demokrasi dışı ve az gelişmiş Demokrasilerle yönetilen ülkelerde, yönetiyormuş gibi yapıp halka damardan girilen bir aldatmaca, mide şişiren gaz, aydınlatmayan lâmba, bitmeyen yol gibidir ve giderek karanlık mağaraya dönüşme eğilimi taşır.
‘Halkımız bilir’ söylemi, ülkemiz siyasetinin önemli dayanak noktalarından biridir. Siyasetçilerimiz, yapmak-yapmamak ikileminde kalmışlarsa, çoğu kez halkımız bilir (hem de en iyisini!) urganına sarılmakta sakınca görmezler.
Her seferinde ‘Halkımızın bilip, büyük çoğunlukla onayladığı’ Anayasa yapımı ve değişiklikleri, nedense bu ülkede hiç kimseyi tatmin etmedi, hiç kimse ‘Anayasal’ hükümlerden ve kılavuzluğundan memnun olmadı. Memnun olmayanların hemen hemen hepsi, şu veya bu biçimde Anayasanın yenilenmesini isteyenler, yapım konusunda fikir beyan edenler ve bizzat yapıma oyları ile katkıda bulunanlardan oluşmasına rağmen. Esas memnun olmaması gereken ‘bilen halkımızı’, Anayasanın şöyle veya böyle olması pek ilgilendirmiyor. Çünkü O biliyor ki; Anayasa ve yasalar nasıl olurlarsa olsunlar, kim yaparsa yapsın, kendine dönük yüzünde sadece külfet yazıyor. Birileri ‘halkımızın neler neler bildiğini’ söylese de, halkımız önüne koyan her türlü yemeği koklamadan ve tadına bakmadan rahatlıkla yiyebiliyor. Sorgulamadan yediği, ne olduğunu bilemediği yemekler nedeniyle de, karın ağrısından bir türlü kurtulamıyor.
Bu ülkede siyasal güç ve Devlet gücünü kullananlara sormak gerek: Madem ‘Halkımız her şeyin en iyisini biliyorsa’, %92 ile onayladığı Anayasayı neden değiştirmeye çalışıyorsunuz? Yoksa ‘bilen’ halkımızın düşünce, karar ve eyleminden şüphe mi ediyorsunuz?
Bütün siyasi partilerimiz, Demokratik haklarla inatlaşırcasına, genel ve yerel seçimlerde ön seçim yapmıyorlar. Partilerimiz ve lider kadroları ön seçimsiz siyaset bendelerini atayıp, sonra da ‘Demokratik ve özgür seçim yapıyoruz’, ‘haydi millet sandık başına’ deyip atama işlemlerini ‘bilen halkımıza’ onaylattırıyorlar. İnsan için için şüpheleniyor ve sorası geliyor; sayın siyasi liderler, sayın parti yöneticileri! Siz halkın aklına mı güvenmiyorsunuz veya siz halktan daha mı akıllısınız da, ön seçim yaptırmıyorsunuz?
Her nedense, siyaset erkânımızca, işine gelen konularda halk hiçbir şey bilmiyor, ama işine gelmediği yerlerde veya kendince çetrefilli konularda halka danışmayı, yaptığı işi ona onaylattırmayı düşünüyor. Ülkemiz halkı egemenler ve yönetenler tarafından (Siyasetçi, Bürokrasi, İşveren, feodal toprak sahipleri ve tarikatlar) sürekli kandırılıyor, aldatılıyor.
Birileri Anayasa değişikliklerini Halka soralım diyor. Tamam, halka soralım. Meselâ:
Bu kadar insanın neden işsiz kaldığını, bu işin müsebbiplerinin kim olduğunu halka soralım!
Ekonomiyi kimlerin batırdığını, batan ekonomiden kimlerin parsa topladığını ve Ekonominin nasıl düzeleceğini halka soralım!
Devlet ihalelerinin kimlere, nasıl verildiğini ve bu işten pay kapanların kazançlarını halka soralım!
Özelleştirmeleri neden halka sormadan yaptığınızı, kimlere hangi pazarlıklarla verdiğinizi, özelleştirmelerden ülkenin ve halkımızın zararının ne kadar olduğunu halka soralım!
Çocuklarımızı neden istediği yüksek öğretimi yaptıramadığımızı, YÖK’ün nasıl düzeleceğini, Vakıfların, Tarikatların kurduğu kazanca ve kafa ütülemeye yönelik Üniversitelerin neden kurdurulduğunu, neden teşvik edildiğini, halkımızın bundan ne yararı olacağını halkımıza soralım!
Sosyal Devletin asli görevi olduğu halde, Özel Hastanelere, Özel Okullara neden izin verildiğini, bu özel kurumlardan geniş yoksul kesim halkımızın doğrudan yararlanıp yararlanmadığını, Sağlık ve Eğitim özelleşince Devletin varlığının anlamını halkımıza soralım!
Mahkemelerin neden bu kadar uzun süreli devam ettiğini, tutukluluk işleminin neden cezaya dönüştürüldüğünü, mahkemelerin ne zaman özelleştirileceğini halkımıza soralım!
Başbakan Tayyip Erdoğan özellikle dış gezilerde yeni istekler, yeni fikirler üretmeyi adet edindi. İfadelerinde, bilinçaltındaki arzularının yattığı göz ardı edilmemelidir. Başbakanın bu isteklerini de halka soralım:
Padişahlık, Sultanlık, Despotizm mi istiyorsunuz, yoksa Cumhuriyet mi, Demokrasi mi, özgürlük mü?
Kulluk, Ümmetlik mi istiyorsunuz, yoksa özgür Yurttaşlık, Vatandaşlık mı?
Bu ülkeyi yönetenlerin yüreği yetiyorsa; halkımıza bunları soralım. Nasıl olsa halkımız en iyisini biliyor ya! Popülizm (Halk Dalkavukluğu- Halk yalakalığı) halkımıza ve ülkemize kaldıramayacağı kadar zarar vermedi mi yoksa?!