Anlayabilene Aşk olsun

İyi güzel de bugün ABD ve müttefiklerinin arzusu, Türkiye’yi yeniden büyütmek mi yoksa Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgeyi tam kontrole almak mı? Elbette ikincisi. O zaman bu işin içinde bir değil birçok iş olduğu ortada.

"DüŞüNCE TURU"
 

Anlayabilene Aşk olsun

 

Tevfik KARABULUT

 

Meğer ülkemizde bulunan Kiliselerin elektrik paralarını Diyanet ödüyormuş da haberimiz yokmuş.

Geçtiğimiz günlerde Mersin Kültürlerarası Diyalog Merkezi (MEKADOM) ile özel Toros Üniversitesi tarafından düzenlenen “Kültürlerarası Diyalog ve ön yargıların giderilmesi” konulu panelde konuşan Latin İtalyan Katolik  Kilisesi papazı HenriLeylek,kiliselerinin elektrik parasının müftülük tarafından ödendiğini söyleyerek,”biz kendilerine faturaları gönderiyoruz,onlar da ödüyorlar” demiş. 

           Durumun bu şekilde ortaya çıkmasından sonra konu TBMM ne aksetmiş ve verilen bir soru önergesi üzerine hükümet kanadından şu cevap verilmiş.

         “Bütün ibadethanelerin yani Cami,Kilise,Havra ve Sinagogların elektrik paraları Diyanet kanalıyla devlet tarafından ödenmektedir.”

         Sayelerinde öğrenmiş olduk….

        Ama aklımıza da bazı sorular takılmadı değil.

        Mesela:

*Bizim yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın kendi imkanlarıyla yaptıkları camilerin elektrik paralarını o ülkeler ödemektemidir? Mesela;Almanya,Fransa,İngiltere,Belçika,Hollanda vb. ülkelerde bulunan camilerin elektrik paralarını kim ödüyor.

      *Ülkemizde önemli bir nüfusa sahip olan ve kendi insanlarımız olan Aleviler ve Caferiler var.Caferilerin kendilerinin yaptığı camilerin elektrik paralarını veya Alevilerin Cemevlerinin elektrik giderlerini de acaba Diyanet ödüyor mu?Bildiğimiz kadarıyla ödemiyor.

O zaman adama sormazlar mı? Ellere var da bize neden yok diye.

*Malum olduğu üzere Diyanet İşleri Başkanlığı İslam inanç yapısı esaslı Din hizmetlerinin ifası için kurulmuştur.Diğer dinlerin mensuplarının ibadethanelerinin bazı ihtiyaçları karşılanacak ise devlet bunu neden başka teşkilatlar aracılığıyla yapmaz da Diyaneti bu işe karıştırır.

*Efendim,Diyanet o dinlerin mensupları için de bir şemsiye görevi yapmalı diyorsanız o zaman adama sormazlar mı;

-Sen önce Diyanet İşleri Başkanlığını Alevileri de Caferileri de kucaklayıcı bir yapıya döndür ondan sonra bu işlere bak diye.

-Efendim zaman diyalog zamanı diyorsan yine adama sormazlar mı sen önce kendi insanlarınla (Alevilerle , Caferilerle vd.) diyalog kur diye.

Misyonerlere bizden bir müjde.Bu ülkenin çocuklarını Hıristiyanlaştırmak için yeni kiliseler açabilirsiniz.Merak etmeyin. Elektrik paralarınız garantide.

Anlayabilene aşk olsun.

 

                              Anlayana sivrisinek saz

ABD ‘nin ünlü TİME dergisi 2013 yılının en etkili yüz ismini açıkladı.

En etkili liderler, en etkili kahramanlar, en etkili sanatçılar,en etkili düşünürler şeklinde dört kategoride yapılan belirlemelerde Türkiye’den iki isim 25 kişilik en etkili liderler arasına girmiş.Gülen Cemaatinin öncüsü Fethullah Gülen ile PKK elebaşısı Abdullah Öcalan.

İlginçtir, listede Türkiye’nin tartışmasız en etkili ismi Başbakan R.Tayyip Erdoğan yok.

      Nobel ödüllerini ve Time dergisi gibi bazı dergi ve gazetelerin bu tür listelerini bilenler bu listeden şu dersleri çıkarmayı da iyi bilirler.

     *Nobel ödülleri ve bu tür listelerin bir özelliği de aslında birer cilalama ve parlatma operasyonu oluşlarıdır.

Demek ki ABD ve yandaşı küresel lobilerin parlatmaya başladıkları yeni isim Abdullah Öcalan’dır.

    *Söz konusu Nobel ödülleri ve en etkililer listeleri aynı zamanda bir yerlere mesaj aracıdırlar.

Anlaşılan o dur ki Türkiye’de birilerine ve bir yerlere mesajlar verilmektedir.Bakın bu adamı dikkate alın,biz dikkate alıyor ve değer veriyoruz siz de alın yoksa….denmektedir.

     Yakında Mandela pozisyonuna gelir hatta Nobel Barış Ödülüne aday gösterilirse şaşmayın.

    *Bu liste bile İmralı’nın bir tarafında bulunduğu mevcut sürecin aslında ABD merkezli küresel sistemin arzuları ile ne kadar uyuştuğunun açık bir delilidir.

    *Hazır olun beyler. Bu gidişin sonu çıkarılacak bir genel afla (adına milli birlik ve toplumsal barış için geçmişe bir sünger çekme projesi veya benzeri isimler konabilir.) Öcalan dahil PKKlılar ile Ergenekon ve Balyoz gibi davalardan ceza alanların serbest bırakılacağı günler fazla uzak görünmüyor.

Evet, anlayabilen için sivrisinek bile sazdır.

 

                   Keşke iyi niyetler ve hayaller yetebilseler…

Enver Paşa’yı bilirsiniz.

Osmanlı’nın son döneminin en çok konuşulan ama aynı zamanda en kadersiz isimlerinin başında gelir.

İttihat Terakki’nin önemli diğer isimleri Talat ve Cemal Paşa’larla birlikte Osmanlı’nın son döneminin belirleyici isimlerinin başındaki isimdir.

1908 in Hürriyet kahramanlarından olan Enver Bey,1913 de önce Yarbay sonra Albay,1914 ün başında da Paşa ve Kabinenin Harbiye Nazırı ve Başkumandan vekili oldu.

Naciye Sultan ile evliliği elbette bu kadar hızlı yükselişinin en önemli sebeplerinden birisimidir. Ne önemi var.

Enver Paşa’nın hayalleri vardı.

Dönemin yükselen gücü Almanlarla işbirliğinin ve onların yanında 1.Dünya Savaşına girmenin Osmanlı’nın yararına olacağını düşünüyordu. Bu yüzdendir ki bir alavere dalavere ile Osmanlı’yı savaşa soktu.Goben ve Breslavı Yavuz ve Midilli yapıp Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalattı ve kendimizi savaşın ortasında bulduk.

Eee Almanlar da onun gururunu okşama adına çok şeyi yaptılar. Osmanlı toprakları Almanların dilinde Enverland oldu.

Sonra malum. Kanal harekatı, Sarıkamış harekatı ve meşhur felaket.

    Almanlarla işbirliği yapıp onların yanında savaşa girerek, Osmanlı’yı yeniden ayağa kaldırmak ve bu maksatla, Rusları önce geri püskürtmek,sonra da dağıtarak Kafkasları ele geçirmek hatta Orta Asya’daki Türkleri kurtarmak hayalleri tutmadığı gibi biz Anadolu’yu zor kurtardık.

Enver Paşa’da hayallerinin peşinde gittiği Türkistan’da Pamir Dağları eteklerinde Çegan Tepesinde vurularak 42 gibi genç bir yaşta öldürüldü.

Yani… Yanisi şu.

Osmanlı’nın eski topraklarında yeniden etki kurma hayali güzel bir hayal de.

Bu günün küresel gücü ABD ile işbirliği yaparak bunu gerçekleştirme tercihi ne derece ayağı yere basan tercih.O tartışılır…

     Almanların arzusu Osmanlının ayağa kalkmasına yardımcı olmak değildi. Osmanlıyla işbirliği yaparak bölgeye yayılmak, hatta Osmanlı yıkılırsa ondan boşalacak yeri kendilerinin doldurması idi.

İyi güzel de bugün ABD ve müttefiklerinin arzusu, Türkiye’yi yeniden büyütmek mi yoksa Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgeyi tam kontrole almak mı? Elbette ikincisi.

O zaman bu işin içinde bir değil birçok iş olduğu ortada.

 

İşin içinde Enver Paşa’nın yaşadığı ve yaşattığı hayal kırıklığını yaşama ve Dimyata pirince giderken evdeki bulguru kaybetme ihtimali de var.

 

Kısaca iyi niyetler de hayaller de yetmiyor. Onun içindir ki ayağı yere basmayan vatansever Enver Paşa başarılı olamadı ama ayağı yere basan Mustafa Kemal başarılı oldu.

Tarih böyle söylüyor ibret almasını bilenlere.

 

http://www.orduhayatgazetesi.com/author_article_detail.php?article_id=1950

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel-siyaset Haberleri