"ATATÜRK BİZDEN BİRİDİR."

Büyük Önderin mücadeleciliği ,demokrasiye inanması ve onun için mücadele etmesi, halkı kul gibi değil yurtdaş gibi görmesi ve kendini halkın üstünde görmeyişi yani halktan birisi olması onu diğer liderlerden ayıran en önemli özelliğidir.

"ATATÜRK BİZDEN BİRİDİR."

                                                                                         Bahadır BAŞ

Son iki yüz yılı yenilgiler ile hüsranlar ile ihanetler ile sömürü ile geçmiş bir milletin başını gururla havaya kaldıran büyük lider Mustafa KEMAL ATATÜRK" ü i aramızdan ayrılışının 71. yılında saygı ile anıyoruz.

Büyük Önderin mücadeleciliği ,demokrasiye inanması ve onun için mücadele etmesi, halkı kul gibi değil yurtdaş gibi görmesi ve kendini halkın üstünde görmeyişi yani halktan birisi olması onu diğer liderlerden ayıran en önemli özelliğidir.

MUSTAFA KEMALİN MÜCADELECİLİĞİ

Mustafa KEMAL"in yaşam öyküsü, büyük sıkıntılar ve mücadeleler ile doludur. Onun yaşam öyküsünü alışılmışın dışında farklı bir pencereden anlatan Mümin SEKMEN" nin alfa yayınlarından çıkan "Her şey seninle başlar / Kişisel kurtuluş savaşınızı başlatın" başlıklı kitabında Mustafa KEMAL ATATÜRK ün hayatına ayırdığı bölümde görüyoruz.

Büyük önderin herkesin bildiği ama bu bakış açısı ile bakmadığı yaşamından bir kesiti kitaptan alıntı yaparak sizler ile paylaşıyorum.

“7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.

8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.

10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi. Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.

17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.

24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek basına bir hücrede hapis yattı.

25 yaşında sürgüne gönderildi.

27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı, kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.

30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanların eline geçti.

30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.

37 yaşında “böbrek hastalığından” Viyana"da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.

37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu dağıtıldı.

38 yaşında savunma bakanı tarafından görevinden atıldı.

38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.

38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.

38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.

39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.

Sonra ne mi oldu?

42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu!

MUSTAFA KEMAL BİZDEN BİRİDİR

Büyük önderin en önemli özeliklerinden biride halkın içinde olması, halkın duygu ve düşüncelerini içselleştirmesidir. Yaşamı ve sorunları halkın içinde algılayıp halka dair çözüm arayışında olmasıdır.

Ulu Önder Mustafa KEMAL"in fakir çiftçi ile olan resmini görmeyen yoktur sanırım. O resimde çiftçi ile olan konuşmasında ki dikkatini, özenini herkes görmüştür. Bu yaklaşım halkın içinde olan, ondan yana bir tarzdır. Yani seçkinci bir anlayış değildir. Yani kimsesizlerin kimsesi olan bir anlayıştır.

Mustafa KEMAL"in bu yönünü de Falih RIFKI ATAY" ın, Babamız Atatürk kitabındaki şu satırlarda buluyoruz.

“Atatürk, tam bir halk adamıydı ve asıl kuvvet kaynağının halk olduğu inancında idi.
Cumhuriyetimizin 3. Yıldönümünde Ankara şehri, köylerden ve kasabalardan gelen halk ile dolmuştu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan Atatürk'ü kadın, erkek bütün halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, tribünden ayrılacağı sırada halk ile arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti, yaverini yanından uzaklaştırdı, halkın içine girdi. Ellerini halktan iki vatandaşın omuzlarına dayamış, adeta kendinden geçmiş ilerliyordu. Halk onu incitmemek için arada bir boşluk bırakmıştı. Hayli gittikten sonra :
- Artık otomobile binseniz dediler :
uyanır gibi oldu. Yanındakine :
- Sen belki ömründe sevmemişsindir; fakat hiç sevildin mi ? dedi. Bundaki zevk hiç bir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa. Beni bu zevkten biraz daha ayırmayın.
Taşhan'ın önüne kadar böyle, halkın kucağında geldi.
Cumhuriyetin 12. Yıldönümü için birçok döviz hazırlanmıştı. "Atatürk bizim en büyüğümüzdür.", "Atatürk bu milletin en yükseğidir."," Türk milleti asırlardan beri bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı." Gibi Döviz listesini gözden geçiren Atatürk hepsini çizdi, yalnız şunu yazdı :"Atatürk bizden biridir."
Atatürk der ki :"Millet sevgisi kadar büyük bir sevgi yoktur." İstiklal Savaşında benim de milletime yaptığım bazı hizmetler olmuştur sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim. Yapılanların hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.
Geçmişte medeniyetler kurmuş bir soyun çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Yarıda bırakılmış daha bir çok büyük işlerimiz vardır. Ben arkadaşlara şunu tavsiye ederim.

Şahsınız için değil, kendisinden olduğunuz millet için çalışınız.

Ulu Önder, bizlere armağan ettiğin ve şehit kanları ile sulanmış bu aziz vatanda ve senin yolunda ilerlemeye devam edeceğiz. Seni saygı ile sevgi ile anıyoruz…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Güncel-siyaset Haberleri