BEN YAZAYIM İSTEYEN OKUSUN

Neden yazmaya ara verdiğimin en önemli gerekçesi insanlar kendi yaşamlarına ait en önemli şeyler dahi yazılmış olsa okumamakta direniyor olduğunu görmek ciddi anlamda kağıt ve kalemden uzaklaşmamı getirdi.

BEN YAZAYIM İSTEYEN OKUSUN

Uzun süredir kilitli olan ellerim nasıl açılacak diye beklerken sn. Özcivan"ın yazısı bilgisayarımın gelen mesajlarına düşende ellerimi açtı. Anlayamadığım biçimde terk ettiğim, hatta en son yazdığım yazının tarihini dahi anımsamayacak kadar uzun bir süre geçmiş olan “ yazı yazmaya son ” eylemime sona verdim.

Neden yazmaya ara verdiğimin en önemli gerekçesi insanlar kendi yaşamlarına ait en önemli şeyler dahi yazılmış olsa okumamakta direniyor olduğunu görmek ciddi anlamda kağıt ve kalemden uzaklaşmamı getirdi. Hiç unutmam bir dönem birlikte siyaset yaptığımız, partinin kongrelerinde genel merkez yönetiminin oluşumunda büyük katkısı olan bir siyasetçi arkadaşımın , büyük bir ilin başkanlığını uzunca süre yapmış olan arkadaşımın dediği kadar “ koyu harflerle yazılanları okuyorum” sözlerine dahi razı olmuşken günlerce yazdığım veya okunması için astığım yazının sayfa rengi sararıncaya kadar bekletmeme rağmen, gazete kupürleri okunmayacak konuma gelene kadar gözler önünde tutmama karşın ve yazı başlıkları direk bizleri ilgilendiren başlıklar olmasına rağmen okumama konusunda direnç gösteren arkadaşlarıma neden yazmadığımı belki biraz düşünme fırsatı veririm diye bir süre veda ettiğim kağıt, kaleme geri döndüm.

İyi ki yazı, çizi, kağıt , kalem bulunmuş. Kalem kırılarak bazen kirli işlerde kullanılsa da yüreğimizin dışa vurumunu sağladığı için en önemli icatlardan biri. Adeta yazmadığım zamanlar kendimi tutsak edilip bir yere kapatılmış gibi hissettiğimi yazmaya başlayınca fark ettim. Bu gün kağıt kalemin yerini bilgisayarın soğuk metal tuşları almış olsa da duyguları paylaşıyor olmak bazen hırsı körüklüyor, bazen de sert olabilecek tavırları yumuşatıyor, yaşamı paylaştırıyor.

Sayın Özcivan"ın yazısını okumadan başlığı olan “ Sarıgül ” ibareleri beni bu yazıya yönlendirdi. Yazının içeriğini arkadaşlarıma yönelttiğim “ okumaya direnme” eleştirisine rağmen beni etkiler kaygısıyla okumadan yazmaya yönlendim. 1984 yılından beri olabildiğince katılmaya çalıştığım Hacı Bektaş Etkinliklerinden senelerdir belleğimde kalan bir fotoğraf bu senede ilk sırada yerini korudu. Meydan, halkın üzerine üzerine gelen bir dev otobüs, sonuna kadar açılmış bir ses, otobüsün en önündeki koltuğa oturmuş ve zafer kazanmış komutan edasıyla bir Alevi Ulusu" nun Anma Etkinlikleri yerine kurma çalışmaları içinde olduğu partisinin mitingine katılmış bir partinin genel başkanı.

Sene olarak anımsayamıyorum ancak sesine ve heyecanına olan özlemim nedeniyle çok uzun yıllardır eksikliğini hissettiğim yıllar önce hakka yürüyen genel başkanın yanında durup anons yapan Hasan Dedeyi hatırlattı. Çok sevdiğine emin olduğum genel başkanını anons ederken neyin önüne parti ve genel başkanını çıkardığını bir an için unutmuş olan yılların emektarı Hasan Dede. Belki anmak, yad etmek gerekti çok seviyordu başkanını ancak en az onun birkaç mislinden daha çok sevdiğine inandığım Hacı Bektaş. Hacıbektaş"a hizmet için her zaman hazır olan Hasan Dede.

Bazen istemeden de olsa önümüzdeki yıllarda yerleşecek olumsuzlukların önünü açtığımızı ne yazık ki göremiyoruz. Özellikle toplum tarafından böylesi değer verilen insanlar tarafından hesaplanmadan yapılan eylem, söylem, davranışların bu gün gelinen noktada siyasetçilerin adeta en doğal hakkı gibi, kazanılmış bir mevzi gibi düşünerek onların böylesi anlamlı yer ve mekanlarda manevra yapmalarını, böylesi kutsal alanları sıradan yerlercesine kullanmalarının yolunu açmak benim kadar Hasan Dedenin de kemiklerini sızlatmıştır diye düşünüyorum. Bir başka yönden konuyu ele almak istiyorum ; sunni bir tarikat lideri, bir inanç önderinin anmasında bir siyasetçi veya bu siyasetçi böyle bir davranış sergileyebilinir mi? Buna o tarikat, o inanç veya o düşünceye inanan kişiler hoş görü gösterir mi? Hacı Bektaş Veli, büyüklüğü, felsefi derinliği, dünyası, bağışlayıcılığı nedeniyle engin bir dünya görüşüne sahip ancak ben o dünya görüşünün neferi, inanmışı, izleyicisi olarak otobüsün, otobüsün içinde halkı selamlayan genel başkanının halkın üzerine üzerine otobüsü sürerek alana girmesini 1984 yılında partili olmama rağmen asla uygun görmediğim gibi bu günde asla bağışlamıyorum. Bağışlamadığım otobüsün önünde oturan parti genel başkanı olma hazırlıkları içinde ki zatı muhteremden ziyade o günü, bu katılımı siyasi bir çalışma gibi gösterip organizasyonda katkısı olan Aleviler veya Hacı Bektaş"a felsefesi ve dünyasına inanan kişiler. Siyaset yapmak herkesin hakkı. Siyasette bir yerler de olmak herkesin düşleri olabilir bütün bunları yaparken var olma nedenimiz olan inanç ve kültürümüzü, dünyamızı , yaşam biçimimizi şekillendiren değerlerimizi yok sayarak siyasette hedefe ulaşmak mümkün değil. Çünkü sizin başarılı olmanıza neden olacak olan yaşamınızı yönlendiren söylediğiniz sözlerin dile vurumuna neden olan içinizdeki o temiz dünyayı sesli hale dönüştüren; Pir Sultanların, Hacı Bektaşların, Nesimilerin, Şeyh Bedrettinlerin o derin dünyasının direnci ve insan sevgisi. Sizi siz yapan değerleri siyaseten, ticareten, koltuk için, makam için böylesi hoyratça veya düşünmeden örselerseniz o genel başkan bu gün sizin katkınızla burayı siyasi arenaya çevirir, yarın burası nasıl olsa bizim diyerek buranın bir toplum kesiminin inançsal bir mekanı olduğunu unutup başka hiçbir yerde yapamadığı davranışları sergiler. Böylesi tabloları görmek se yüreğimiz burada olsa da ayaklarımızı buradan uzaklaştırır. Dertleşme kapımız, iç hesaplaşma yerimiz, arınma mekanımız olan soluduğumuz bu havayı , iç dünyamızı kirlilikten arındıran ve toplumun büyük bir kesiminin siyaset değil inandığı için geldiği bu mekanlardan hiç kimseyi mahrum etme hakkı hiç birimizde olamaz.

Evet Hacıbektaş meydanında insanların üzerine doğru anons yaparak gelen otobüs zaten o meydandan siyaset nedeniyle uzaklaşan halkı iyice kopardı. Hacıbektaş"a gelen sıradan Alevi inanmış kişiler hiç meydana girmeden adeta karınca gibi sıralı Hacı Bektaş Dergahı"nın yolunu tuttular.

İstanbul" dan gelen yarı profesyonel siyasetçilerin tezahüratlarıyla inleyen meydan dan ben Hünkar Hacı Bektaş"ın sözleriyle ders vermek istiyorum alabilecek olanlara

“hararet nardadır sacda değildir,
keramet baştadır tac"da değildir
her ne arar isen, kendinde ara,
Kudus" te, Mekke"de, Hac"da değildir ”
sözleri meydanı siyasetçilere açmaya çalışan veya bu meydanları protesto edip başka yerleri mesken seçen bizimkilere ulaşır umarım. 25.Ağustos/ 2009

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel-siyaset Haberleri