BİLMEM ANLAYABİLMİŞ MİYİM?
İlginç ve bir o kadar da karmaşık ilişkilerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dünle geleni düne bırakamadan bir bakıyoruz önümüze başka bir gündem oturuvermiş. Düşün babam düşün, tartış babam tartış.
Son haftadaki gündemin en fazla konuşulanlarına şöyle bir göz atalım ve kısa bir zihin turu yapalım isterseniz.
Nereden çıktı bu cemaat-iktidar kavgası.
Geçen haftanın en çok konuşulanlarının başında hiç şüphesiz cemaat-iktidar kavgası geliyor. Cemaat denince akla gelmesi gerekenin Fethullah Gülen Cemaati yani mensuplarının ifadesiyle Hizmet Hareketi olduğunu herhalde biliyoruz.
Efendim ,”bu kavga neyin kavgasıdır”,”nereden çıktı bu kavga” ve “nereye varacak bu kavga” diyenlerden geçilmiyor.
Kısa keselim ve kısa kısa söyleyelim.
Bu kavga çok açık ve şüphe götürmez bir güç ve iktidar kavgasıdır. Şartların bir araya getirdiği ve benzer hedefleri bulunan iki gurup yani AK PARTİ ve CEMAAT yavaş yavaş yol ayırımına doğru gidiyor. Bazı iktidar mensuplarının ifadeleriyle ve esasen herkesçe de malum olduğu üzere Yargıtay ve Danıştay’a alınacak üyeleri ve hakimleri hatta HSYK üyelerini dahi yüzde oranlarıyla paylaşan taraflar artık müşterek hayatın devamını imkansız hale getiren bir geçimsizliğe ve tahammülsüzlüğe düşmüş durumdalar. Ayrılık kaçınılmaz görülüyor.
Elbette her ihtilafta tarafların kendi tezlerini haklı gösteren sebepleri vardır. Bu ihtilafta da tarafların kendilerini haklı çıkarmaya yönelik tezleri var ve bunları her gün dinliyoruz. Ama ben acizane şunu söyleyeyim. Bu kavga yalnızca ülke içi merkezli bir güç ve iktidar kavgası değil. Okyanusun ötesi de berisi de bu kavganın içinde. Mevcut iktidar ama özellikle Başbakan Erdoğan’ın siyasi geleceğini ilgilendiren bir tarafı da var gibi.
Cemaat tarafı, bu dershanelerin suçu ne derken haklı ama olayın dershane olayı olmadığını onlar da biliyorlar.
İktidar tarafı, cemaat bizim verdiğimiz imkanlarla ulaştığı mevzileri bize karşı kullanıyor ve bize rağmen ikinci bir iktidar gibi davranıyor derken haklı ama adama selamünaleyküm derler. Bunları dünden niye düşünmedin derler.
Her neyse. Görünen o ki kavga ileriki günlerde daha da kızışacak gibi. Kasetler ve bavullar mı baskın çıkar yoksa iktidar ve devlet gücü, vergi kontrolörleri, soruşturmalar vs mi baskın çıkar bekleyip görelim.
Kürdistan-Öcalan-Mandela ve artık gizlenemez genel af projesi
Barzani’nin Diyarbakır ziyareti ile başlayan Kürdistan’lı söylemler artık vakayı adiyeden oldu. Artık ülkenin bir parçası için açık açık Türkiye Kürdistanı ve Kuzey Kürdistan deniyor. Hey gibi günler hey. Bir zamanlar Irak’ın Kuzeyi için Kürdistan Özerk bölgesi denmesini kırmızıçizgi sayan devlet adamlarımızın şimdi Kürdistanlı söylemler yarışına girdiğini görünce insan bir tuhaf oluyor.
Gerçi “aslında Türk ırkı diye bir ırkın da olmadığı” söylemlerini de duyduktan sonra bunların şaşılacak tarafı yok gibi.
Umarım yanılırım ama birilerinin zihninde Federal bir Türkiye’ye giden yolun taşları döşeniyor gibi geliyor akla.
Gelelim Mandela ve Öcalan’a.
Malum olduğu üzere Güney Afrikalı Siyahi lider Mandela vefat etti. Hemen birileri Mandela ile Öcalan arasında bağlar kurmaya başladı. Akilliği kendinden menkul Hilal Kaplan ve bazı benzer kalemşörler baktım TV’lerde Öcalan ile Mandela’yı özdeşleştirmeye başlamış bile. Yani denmek isteniyor ki “siz isteseniz de istemeseniz de Öcalan bir gün Mandela gibi olacak, siz akıllı olun şimdiden bunu kabul edin ve Öcalan’ı bırakın, onun Kürt siyasal hareketinin resmi önderi olmasının önünü açın”
Bu taleplerin pek de karşılıksız olmadığı açık gibi. Baksanıza yeni Demokratikleşme paketi denilen pakette, terör örgütü mensubu olmaktan mahkum olanların siyasi partilere üye olmaları önündeki engel kalktı. İlginç tesadüftür ki Anayasa Mahkemesi Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın başvuruları üzerine seçilmiş milletvekillerinin tutuklu kalmalarının insan hakları ihlali olduğuna hükmetti. Şimdi bir zihin jimnastiği yapalım. Öcalan’ın ve KCK mahkumlarının siyasi parti üyeliği serbest olduğuna göre Öcalan BDP’ye cezaevinden üye olsa ve yokluğunda genel başkan seçilse onu içerde ne kadar tutabileceksiniz. Bir düşünün bakalım.
Ben uzun zamandır söylüyorum. Benim gibi bir sürü insan da aynı şeyi söylüyor. Yollar genel affa doğru gidiyor beyler. Eğer hesaplar tutar ve projede bir terslik olmazsa muhtemelen 2015 veya sonrasında bir genel af görünüyor gibi. Adı da şimdiden hazır. Toplumsal Kucaklaşma Projesi. Geçmişte ne oldu oldu artık geriye bir sünger çekme zamanı söylemi üzerine oturtulacak bir genel af projesi artık saklanamıyor. PKK-KCK_ERGENEKON-BALYOZ ve doğal olarak diğer davalardan mahkum olanlar 2015 ve sonrasını beklemeye başlasınlar. Siz Sayın Başbakan’ın Diyarbakır konuşmasında söylediği “cezaevlerinin boşaldığı günler” arzusunu sadece gönülden geçen bir temenni olarak değerlendiriyorsanız bilemem.
Daha çok konuşulacak konu var ama… Devamı daha sonra olsun…