BABA VE OĞUL
Birol Ertan
Yazının başlığından yola çıkarak Turgenyev’in romanını anlatacağımı sanan değerli okurların yanıldığını söyleyerek başlayalım. Yazımın konusunda elbette Turgenyev’in dev klasiği Babalar ve Oğullar ile ilişkilendirilebilir ve belki de ana fikir olarak ikisinin de benzeştiği söylenebilir. Buna rağmen, şöyleşi türündeki yazımda, ilerideki devrimci Bolşevikleri temsil eden 1830’ların nihilist tiplemesi Bazarov’u ya da bugün magazin medyasının gözdelerini temsil ettiğini söyleyebileceğimiz güzel bayan Anna Seryevra Odinstova bulunmuyor. Kendini soylu gören kendini beğenmiş ve çiftçilikten öteye geçemeyen Pavel Petroviç de söyleşide bir yere oturtulmuş değildir. Baba ve oğul arasındaki tartışmada Arkadiy Petroviç gibi bir uzlaşmacı da bulunmuyor. Nihilist ve liberal çatışmasını da konu edinmiyorum. Yapmaya çalıştığım, günümüzde baba ve oğul arasındaki görüş farklılığını, kuşak çatışması kuramı dışına taşarak açıklamaya çalışmak.
Kuşak çatışmalarını hoşgörüyle bakan bir anlayışa elbette sahibiz. Ne var ki, bazen genç kuşaklar ile eski tüfek yaşlı kuşaklar arasındaki çatışmalarda eskilerin bütünüyle haklı olduğu konular yok değidir. Bugünkü söyleşimde, bunlardan bir örnek sunuyorum.
Hikayemizde baba ve oğul arasında bir tartışma geçiyor. Gelin, bu tartışmayı izleyelim ve sonunda tartışmanın nasıl sonuçlandığına dikkat edelim.
Oğul : Baba, çok eski kafalı oldunuz. Dünya değişiyor. Sınırları kaparatak, dünyadan soyutlanarak, korkular yaratarak yaşamanın anlamı kalmadı. Artık savaşlar dönemi sona erdi. Uzlaşma, demokrasi ve işbirliği dönemi başladı. Açın gözlerinizi yeni dünyaya. Ya dünde kalacaksınız ya da dünyaya açılacaksınız !
Baba : Oğlum otur da öyle konuşalım: Bu konular aceleey getirilerek ayak üstü konuşulacak konular değil. Siz genç kuşaklar ne bir tarih bilincine sahipsiniz, ne savaş yaşadınız, ne de hayatı kazanmayı öğrendiniz. Sizler, hep tüketici oldunuz. Üreten insan olunca, olaylara daha serinkanlı bakacaksın.
Oğul : Ulusalcılık ve gelenekçilik adı altında AB ve uygarlık düşmanlığı yapıyorsunuz. AB, bir uygarlık projesidir. Zenginlik, gelişme, demokrasi, ilerleme, insan hakları ve barış; AB ile yakalanabilir. Niçin AB’ye direnirsiniz? Adamlar ayağınıza kadar geliyor da hala memnun değilsiniz.
Baba : Oğlum, AB’ye direnen yok. Bak çevrene, aç güzünü. Ülkemiz üzerindeki izolasyonları ve ambargoları koyanlar kimler? Rumların ulusal çıkarlarını destekleyen kimler. Bizi dünyadan soyutlayanlar kimler? Söz verip de tutmayanlar kimler? Kim dedi sana AB’ye karşıyız diye?
Oğul : Barış olmadan AB olur mu baba? Bunu analmanız gerekir. Barış için gerekirse ödün vereceğiz, bu devirde garantörlük, asker, silahlanma gibi güvensizlik yaratan önlemleri terk etmeliyiz. Karşılıklı birbirimize güveneceğiz. AB çatısı altında bütünleşeceğiz.
Baba : Ne barışı oğlum! Bizi katliamlar ve baskılar ile yok etmeye çalıştılar. Bizi bir ortak olarak görmediler. Biz de kendi yaşam ortamımızı yarattık. Anavatan sayesinde varlığımızı ve bağımsızlığımızı devam ettirebiliyoruz. Bir daha Rumlara güvenemeyiz. Hem eğer kötü niyet yoksa, neden garantörlükten korkuyorlar? Adada Türk askeri olmazsa, bizi bir kaşık suda boğarlar. Bunu anlamanız gerekir.
Oğul : Çocuklar bile bir süre sonra büyüyüp evi terkederler babacığım. Bizi de Anavatanımzı serbest bıraksın. AB yolunda ilerleyelim. Askersizleşelim. Barış ve çözüm gelsin. Kendi paramızı basalım. Kendi kendimizi istediğimiz gibi yönetelim.
Baba : Evi terk eden kuşu bir lokmada kapıp yerler oğlum. Türk Askerinin ülkemizde olması bizim güvencemizdir. Aziz şehitlerimizi daha unutmadık. Gazilerimiz yaşadıkça eski günleri ders olsun diye anlatacaklar. Barış ve çözüm demekle sorunlar çözülmüyor oğlum. Hem öyle kendi paranı basmakla olur mu hiç ! Sen dünyada böyle istediği zaman karşılıksız para basan ülke gördün mü? Mantıklı düşün.
Oğul : Babacığım, ben AB ve çözüm diyorum. Sen anlamazsan kendin bilirsin. AB ve çözüm sürecinde hem daha mutlu hem de daha özgür ve zengin olacağız. Ha unuttum, bana biraz harçlık ver baba, param kalmadı. Akşam barda partimiz vardır.
Baba : Hadi oğlum git, AB’den ve AB sözcülerinden harçlığını al. Verirlerse ne ala, vermezlerse beni anlamış olursun.