SIRADA NE VAR?
Bazen insan çok sıkılıyor, bunalıyor, ofluyor, pufluyor... Vardır bir derdi deyip sordunuz mu hiç? Ya da bana anlatırsa belki bir nebze rahatlar diye düşündünüz mü?
Hani hep diyoruz ya dünya telaşındayız, unutuyoruz bazı şeyleri. Nefes almak tek derdimiz olmuş. Oysa ne çok şey var hayatta yaşamaya değer kılınan. Ağladığımız, güldüğümüz şu yalancı dünyada ne kadar da çok riyakâr insan varmış. İsteklerimiz olmuyor çoğu zaman.
İnsanların iyi bir iş diye nitelendirdikleri olay yan gelip yatmaktan ibaret olmuş. Masa başı iş, armut piş, ağzıma düş. Var mı başka arzunuz? İnsana önce okulu mezuniyeti soruluyor. Onu da geçtim 15 16 yaşlarında 4 yıllık üniversite mezunu eleman arayan bir ülkede yaşıyoruz. Dua ettim ki iki tane yabancı dil istememişler. Çok şükür!
Sonra bir de “dayı” istiyorlar işe almak için. Tabi bu devirde dayı dümende olan ekmeği kapar. Sen iki üniversite bitirmişsin, geceni gündüzüne katıp kurslarda dil öğrenmeye çalışmışsın kimin umurunda? Bu devirde paranla dayın iş görür. Toplumda söz sahibi olabilmen için de paran olacak, kılık kıyafetin düzgün olacak! Ön şartlar bunlar gerisi teferruat ve yok.
Sokağa çıkın ve 10 kişiye bu düzen hakkında sorular sorun ve emim 9’u memnun değildir hayatından. Ve her iki kişiden birinin oy vererek başımıza yönetici seçilen bu devirde en az on kişiden beş kişinin hayatından memnun olması gerekirken, bu tezadı açıklamaya benim gücüm yetmiyor. Bazen düşünüyorum, düşüncelerimi bu denli açık paylaştığım için mi devlet kadrosuna atanamıyorum bir türlü? Sizce de öyle olabilir mi?
Çabalıyorum sürekli bir baltaya sap olayım diye ama yok arkadaş! İlk bitirmiş olduğum “peyzaj uygulama ve süs bitkileri” bölümü namı diğer çevre düzenleme bölümüne kasım ayı KPSS atamalarında 1 kişilik dahi kadro açılmadı. Açılmadığı gibi normal memurluğa bile yerleşemedim. Gelelim ikinci mevzuna, okumakta olduğum ikinci üniversite “işletme”nin 4.sınıfında ve mezun olmadığım için bir yerde çalışma imkânı tanınmıyor. Açık öğretim fakültesi olması aslında avantajdı benim için. Geçtiğimiz son 4 yıl içinde hem çalıştım hem okudum. Her gün olmasa da Ordu Kent Gazetesinde yazmaya devam ettim. Ve bir gönüllü yardım eli uzatırsa yazmış olduğum makalelerimi kitaplaştırmak istiyorum. Geçtiğimiz son iki aydır da kendimi geliştirmek ve daha kolay iyi bir iş bulabilmek amacı ile yabancı dil kursuna gidiyorum. Yani kısacası haftada 42 saat boşum, onda da uyuyorum o kadar.
Ve hala bir şeylerden memnun olmayan insanlar var ve ben bunları gördükçe çıldırma noktasına geliyorum. Bazen insan çok sıkılıyor, bunalıyor, ofluyor, pufluyor... Vardır bir derdi deyip sordunuz mu hiç? Ya da bana anlatırsa belki bir nebze rahatlar diye düşündünüz mü?
Yok yok! Herkes kendi derdine ağlar olmuş. İnsanlıktan çıkmışız resmen. Ve hala birilerine dert anlatma çabasındayız ve o insanlar bizi anlamamakta ısrar ediyorlar. Yazık ki çok yazık.
Ve hayatında konuşacak kimse kalmadığı için sana yaklaşanlar olacaktır. İşte o zaman ona güzel bir cevap hazırlamadıysan işte o zaman yandın demektir dostum. Onca işin gücün varken seni unutanları bir zahmet hayatından kazı, başını dik tut ve yoluna devam et. Bu başındaki hükümet bile olsa. Bak ona inat hala ayaktayım diyebilenler var.
Peki SIRADA NE VAR?
İnsanca yaşayabilmemiz için sırada ne var?
Kaçıncı dili öğrenmemiz gerek daha, ya da bilmem kaçıncı diplomamızı elimize almamız gerek? Bilen varsa söylesin lütfen.
Sırada ne var gerçekten?