CANIM TÜRKİYEM
ABDULLAH AYDIN
“Canım Türkiye’m…” İki hoş, iki tatlı kelime… Bir araya geldiklerinde ise, değerlerine değer, tatlarına tat katıyorlar. Ülkemizin, neredeyse yol ayrımına geldiği şu günlerde, değerleri bin kat daha artıyor.
Günümüz siyasetindeki gemlenemeyen ihtiraslar, kişisel hırslar, afakî toplum yönlendirmeleri devam ederse, Ülkemizin, toplumumuzun geleceği pek aydınlık görünmüyor, fırtınalı günler bizi bekliyor…
Bu endişelerimiz nedeniyle canım Türkiye’min canım insanlarına söyleyecek birkaç kelâmımız var:
Birilerinin rüyasında başına taş düşmüş olmalı ki, Hukuk ve yetki dışı uygulamalara Hukuki kılıf geçirmek için “ Türk Tipi Başkanlık Sistemi” diye bir ucube öneriyi gündeme getirdi. Bu öneri emrivaki olarak meclise gönderildi ve hazırlanan “Anayasa değişikliği” tasarısı meclisten geçirildi.
Başkanlık sistemi önerisi tutmadı, adını değiştirdiler; “Cumhurbaşkanlığı” sistemi dediler ve halka dayattılar. Dayatılan bu öneri ile Türkiye hızla ayrışmaya ve yol ayrımına doğru sürükleniyor; yürüyecek yolumuz çatallaşıyor, kararıyor.
Çatallaşan yolumuzun bir kanalında, bu gün olduğu gibi, alacakaranlıkta düşe kalka, aksayan Hukukumuzla, yarım yamalak Demokrasimizle yol alıp düzlüğe çıkmak için umutlu olabiliriz, halkımızın gücüyle bunu başarabiliriz. Işığa ve düzlüğe ulaşma ihtimalimiz var.
Çatallaşan yolun diğer kanalı yanına yaklaşmadan bile karanlık görünüyor. Karanlık içinde bizleri nelerin beklediğini bilemiyoruz. Önümüzde hangi engeller var, hangi tehlikeler var bilemiyoruz. Gireceğimiz bu karanlık tünelin önü tıkalı olabilir.
Halka dayatılan “Anayasa değişikliği” önerisiyle ne diyorlar, neyi kabul etmemizi istiyorlar:
— Beyninizi, aklınızı yok sayın, bir kişi sizin için sizden daha iyi düşünür,
— Sizin seçtiğiniz Milletvekillerinin, Millet Meclisinin hiçbir anlamı yok,
— Bu ülkede akıllı insan bir tane, dolayısıyla bütün yetkiler tek kişiye verilecek,
— Kamu yapısı tek adam talepleri doğrultusunda yapılandırılacak,
— Kamu adına yetki kullanacak görevlilerin atanması, tek kişi tarafından yapılacak,
— Her konuda Yasa yerine geçecek Kararname çıkarabilecek,
— Meclisi de, kendisini de istediği an seçime götürebilecek,
— Devlet yapılanmasını tümden değiştirebilecek,
— Bütçeyi tek adam yapacak, istediği gibi kullanacak, kimseye hesap vermeyecek,
— Bakanlarda ölçüt aranmayacak, istediği kadar bakan atanmasına izin verecek,
— “Tek Adam”ın kendisi de, Bakanları da eleştirilemeyecek, yargılanamayacak, hesap vermekten ömür boyu muaf tutulacaklar.
Yazdıklarımız yetkilerin sadece küçük bir bölümü. Tek kişinin kim olduğu önemli değil. Önemli olan yetkilerin sınırsızlığı ve bir asırdır zorla oluşturduğumuz kurumların yok sayılması. Devlet, Rejim ve Sistemin tümden değiştirilmesi isteniyor.
Bu yol ayrımının Türkiye’yi nereye götüreceği belli değil. Stratejik bir bölgede olan, her türlü etnik ayrışıma açık, üstelik Emperyalizme ayak bağı olmuş ve onun hışmını üstüne çeken ve sömürgeciliğe baraj oluşturmaya çabalayan bir ülkede, “Tek Adamlı” bir yönetimin başarılı olması hiç olası görünmüyor.
Bu tasarı, bu ülke insanına baldıran zehiri içirmekten daha beter bir öneri. Herhalde birileri bu ülke insanını hepten akılsız ve beyinsiz sanıyor. Toplumu karanlık bir tünele sokmak istiyorlar; sonu belli olmayan ölüm tüneline…
Canım Türkiye’min canım insanları, o karanlık tünele girmeyecek kadar aklıselim sahidir. Kendini yok sayanlara 16 Nisan günü gereken cevabı verecek, tarihte derin izler bırakacak, ülkenin geleceğini şekillendirecek, yarınlara birlikte yürümenin aydınlık yolunu açacaktır!