Çok Şey mi İstiyoruz
Tevfik KARABULUT
17 Aralık sonrası ülkemizde peş peşe yaşadığımız gelişmeleri genel bir değerlendirmeden geçirdiğimiz geçen haftaki yazımızda başlığımız,”şapkayı öne koymanın zamanıdır” idi.Biz de işe kendimizden başlayarak şapkayı öne koyduk ve düşündük.
İşe, öncelikle hepimizi bunaltan bazı soruların cevaplarını aramayla başlayalım istedik..Mesela;
-Bu kavga neyin kavgasıdır,haklı kim ,haksız kimdir?
-Biz bütün bunları yaşamak zorunda mıyız?
-Neden ülke ve millet olarak sıkça aynı şeyleri yaşıyoruz?
-Yahu bu kısır döngüden kurtulmanın yol veya yolları yok mudur ?
Ve aklımızca kısa kısa cevaplar bulmaya çalıştık.
-Bu kavga açıkça bir güç ve iktidar kavgasıdır.Yalnız ülke içindeki taraflarıyla sınırlı olmayan,bir veya birkaç tarafından dış etki ve bağlantıların da bulunduğu bir güç ve iktidar kavgasıdır.Siyasal güç ve iktidar kavgalarının hiç birinde taraflardan birisi yüzde yüz haklı veya haksız değildir.Olsa olsa taraflardan birisinin haklılık veya haksızlığı yüzde itibarıyla diğerinden fazla veya azdır,hepsi o kadar.
-Elbette biz millet olarak bütün bunları yaşamak zorunda değiliz.Ama yeterli demokratik bilince ve toplumsal erdemliliğe ulaşmamış toplumlar maalesef bu tür kaderleri yaşarlar.Bizim de toplum olarak demokratik bilincimizin yeterince oluşmadığı ve toplumsal erdemlilik konusunda da pek sınıfı geçecek karnemizin olmadığı dikkate alınırsa aynı filmi daha çok kez seyretmek zorunda kalacağımızı söyleyebiliriz.
-Ülke ve millet olarak sıkça aynı şeyleri yaşıyor olmamızın altında yatan sebep de budur.Yani demokratik bilincimiz yeterince oluşmamıştır.Sağlıklı bir örgütlü toplum yapımız yoktur ve toplumsal erdemlilik karnemiz zayıftır.Onun için aynı şeyleri sıkça görüyoruz.
-Bu kısır döngüden çıkışın yol veya yolları elbette vardır.Ama “nasılsanız öyle idare edilirsiniz” ilahi tavsiyesinin de yol göstericiliği ile ;öncelikle yukarıda arz etmeye çalıştığımız eksiklerimizi telafi etmemiz, arkasından da en az onlar kadar önemli olan ; küresel güçlere veya onların uzantılarına dayanarak veya kendimizi onlarla işbirliğine mahkum sayarak değil, ülke ve milletin çıkarlarını önceleyen milli politikalara yönelerek , yani belki zor olana ama sağlıklı ve akılcı olan siyaset yoluna girerek bu kısır döngüyü kırabiliriz.
Ama unutmayalım bu yolun başarıya ulaşmasının bir başka olmazsa olmazı şudur.
Halkın gerçek temsilinin önünün açıldığı,demokrasinin bütün kurallarıyla işlediği,sermayenin ve yakınlık ilişkilerinin değil ehliyetin öne çıktığı bir siyasal anlayışın siyasal partilerde egemen olmasıdır.
Siyaset krallarının egemen olduğu, sermayenin ve yalakalığın egemen olduğu siyasal yapılarla bu hedeflere varılması mümkün değildir.
Bütün bunlardan sonra yine şapkayı önümüze koyduk ve “biz çok şey mi istiyoruz” dedirtecek türden nasıl bir Türkiye istediğimizi özetlemeye çalıştık.
-Biz ülkemizde tek bir devlet istiyoruz.Ne coğrafya olarak parçalanmış ne de güç ve iktidar odakları olarak parçalanmış bir devlet istemiyoruz.Yani biz paralel,dikey,yatay,parçalı devlet istemiyoruz.Bize bu ülkede bir devlet yeter.
-Yolsuzlukların kol gezdiği bir ülke istemiyoruz.Siyasetin zenginleşme ve zenginleştirme aracı olmaktan çıkmasını istiyoruz.Giyecek ayakkabı bulamayanların bulunduğu ülkemizde ayakkabı kutularına istiflenen paraları görmek istemiyoruz.Hırsızlığın farklı kılıflarla maskelenmeye çalışıldığı bir ülkede yaşamak istemiyoruz.
-Hukukun ve onun ayrılmaz parçası adaletin mutlak egemen olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz.Hukukun herkese eşit uygulandığı,adaletin farklı inanç ve fikirlere mensup olanlar için de gerçekleştiği,hakimlerine ve mahkemelerine güvenilen,hukukun gücünün kin ve intikam aracı veya güç ve iktidar aracı olarak kullanılmadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz.
-Kimsenin inancı,düşünceleri,siyasal kanaatleri,kılık kıyafeti ile sorgulanmadığı,barışın ve birlikte yaşama iradesinin egemen olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz.
-Siyasetin hizmet yarışı olarak algılandığı,seçilenlerin milletin kendilerine verdiği gücü milletin yararına kullandıkları,siyasi partilerden başlayarak bütün toplumsal hayatta demokrasinin egemen olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz.
-Ve elbette ekonomik gelişmesini sağlamış,toplumsal refahın yaygınlaştığı,gelir adaletsizliğinin asgariye indiği bir ülkede yaşamak istiyoruz.
Çok mu fazla şey istiyoruz ne dersiniz?
Ne yapalım insan hayalinin sınırı olmuyor da..