Her gün yeni bir gündemle uyandığımız yoğun günler yaşıyoruz.
Kürt Sorununa Çözüm Arayışı, PKK’nın yurt dışına çekilmesi, Nevruz derken bu sefer İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Mavi Marmara özrü gündemin ortasına oturuverdi.
Kamuoyu önce Abdullah Öcalan’ın Nevruz’da vereceği mesaja odaklandı. Arkasından Nevruz kutlamalarında Türk Bayrağı bulunmaması ve buna karşılık sıkça dillendirilen Apo’ya özgürlük, Kürdistan’a Statü pankartları tartışıldı. Yükselen yoğun tepkiler gündemdeyken bir anda İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Mavi Marmara özrü gündemin ortasına oturdu ve herkes onu konuşmaya başladı.
Peki, bütün bunlar neyi ifade ediyor. Türkiye ve Ortadoğu olarak nasıl bir geleceğe doğru yol alıyoruz. Veya nasıl bir geleceğe doğru yol almamız isteniyor.
Konu geniş, yazılması gerekenler çok fazla. Ama biz mümkün olduğu kadar özetleme yaparak toparlamaya çalışalım.
Tespit 1: İçinde bulunduğumuz dönem, ABD’nin ve onunla işbirliği içerisindeki küresel sermayenin bölgede ve dünyada egemenliğini perçinleme niyetlerinin alenileştiği ve bu niyetlerin gerçekleştirilmesi adına askeri işgaller, ekonomik, siyasi, kültürel ve hatta dini müdahalelerin peş peşe devreye sokulduğu dönemdir.
Tespit 2:Küreselleşme olarak ifade edilen bu yeni sömürgeciliğin öncelikli hedefi milli devletlerdir. Milli devletler ve Milliyetçilik mutlaka devre dışı bırakılması gereken hedeflerdir. Hedef coğrafya yalnızca etnik değil, din ve mezheplere göre de küçük parçalar halinde ayrıştırılmalı ve sonra bu ayrıştırılan parçalar konfederal yapılar halinde birleştirilmelidir. Elbette nihai hedef, bukonfederal yapıların küresel egemen gücün kontrolünde tutulması ve tek egemen küresel gücün bu şekilde hakimiyetini perçinlemesidir.
Tespit 3:Çoğu Eski Osmanlı coğrafyasını da içine alan Ortadoğu için epeydir dillendirilen senaryonun adı İstanbul Merkezli Ortadoğu Birleşik Devletleridir. Ama buna ilave yan senaryolar da yok değildir. Mesela İstanbul Merkezli Bizans Devleti veya daha anlaşılabilir ifadeyle Türk-Yunan Federasyonu gibi.
Tespit 4: İstanbul Merkezli Ortadoğu Birleşik devletleri fikrinin mimarı ABD Dış Politikasının önde gelen fikir babalarından olan. Başkan Bush’un danışmanlığını da yapan ve aynı zamanda ABD başta olmak üzere birçok ülkedeki Yahudi örgütlerinin saygın üyelerinden birisi olan Ortadoğu uzmanı Prof. BernardLewis’tir. İngiliz-ABD ortak vatandaşı olan ve İngiliz İstihbaratının Ortadoğu’daki akıl hocalarından birisi olan Bernard Lewis tarihçi ve Ortadoğu uzmanı kimliği ile 1996 yılında İstanbul’da verdiği,”Yeni Ortadoğu kimliği üzerine “konulu konferansta Türk-Arap kimliklerinin yapay kimlikler olduğunu söyleyerek yeni bir Ortadoğu kimliğinin oluşturulabileceğini ifade ediyordu.Onagöre,Türkiye,Irak,Suriye,Ürdün,Lübnan,İsrail,Mısır,SuudiArabistan,Yemen ve Körfez Ülkeleri yeni bir Ortadoğu Birleşik Devletlerinin çatısı altında toplanabilirdi.
Bu fikir daha sonra Yeni Osmanlıcılık kisvesi altında iç kamuoyunda epeyce pişirildi ve hala da pişirilmeye devam ediyor. Son zamanlarda özellikle Noam Chomsky başta olmak üzere ABD’li ve Yahudi kimliği öne çıkan birçok fikir adamı ve siyasetçi benzer fikirleri dillendiriyor.
Tespit 5: Ortadoğu Birleşik Devletlerinin bir özelliği de üç semavi dinin İbrahimi Dinler teması altında birleştirilmesidir. Bölge halklarına tabir caiz ise aynen şu denilmektedir.Siz zaten aynı atanın yani İbrahim’in torunlarısınız.O sizin hepinizin hem ortak atası hem de ortak peygamberidir.Dinler Arası Diyalog ve İbrahimi Dinler Projelerinin neden yıllardır bölgede işlendiğini,Urfa’da başlayıp Kudüs’te biten İbrahim’in Hac Yolu projesinin neden ve niçin gündeme geldiğini herhalde yeniden düşünmek gerekir diye düşünüyorum.
Bu projenin vazgeçilmezlerinden birisinin çok milletlilik yanında çok dinlilik olduğunu anlamak için size iki örnek daha vermek isterim.
*Örnek 1: Bu projenin ateşli savunucularının dillerinden düşürmedikleri söylemlerden birisi de Patrikhane’nin Ekümenik sıfatını kazanması ve İstanbul’un bütün Ortodoksların yönetim merkezi olduğunun tescillenmesidir. Bu fikri savunanlar Ruhban Okulunun yeniden açılmasının da ateşli savunucularıdırlar.
*Örnek 2 :Daha kısa zaman önce yeni Kültür Bakanı Ömer Çelik,Moskova ziyareti sırasında ilginç sözler etti.Kamuoyunun büyük bölümünün gözünden kaçan sözlerin en önemlilerinden birisi Ömer Çelik’in,geçmişte Türkiye’den şu veya bu şekilde ayrılmak zorunda kalan gayrimüslimlerin yani Rumların,Ermenilerin,Yahudilerin ve diğerlerinin Türkiye’ye yani vatanlarına dönmeleri çağrısı idi.İlginçtir bu talep uzun yıllardır AB ve ABD merkezli çevrelerin Türkiye’ye dayattığı taleplerdi.
Tespit 6: Bu projenin temel hareket noktası bölgedeki milli devlet yapılarının ve bu arada Türkiye’deki Üniter Milli Devlet yapılarının tasfiyesidir. Zira Milli ve Üniter yapılı devletler var olduğu sürece çok dilli, çok milletli, federatif veya konfederatif, çok dinli yeni yapılanmaların oluşturulması mümkün değildir.Yeni Anayasa çalışmalarının ve yeni Anayasa ile Türkiye’nin yeni idari ve siyasi yapısının şekillendirilmesinin gündemde olduğu son yıllarda Türkiye’ye dayatılan da aslında budur.Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi küresel güçler milli devletleri sevmezler çünkü milli devletler küresel projelerin önünde engeldir.
Tespit 7: Kürt Meselesinin Çözümüne Uluslararası destek adı altında Türkiye’ye Milli devletten vazgeçmesi ve bu yeni senaryoya olur vermesi tavsiye edilmektedir. Bu telkin ve tavsiyeler ilginç jestlerle ve kulağa hoş gelen gelecek tasavvurları ile cazip hale getirilmektedir. Türkiye’nin sınırlarının dışına taşıp bölgesel aktör olacağı,büyüyeceği,eski Osmanlı Hinterlandına yeniden yön vereceği gibi hoş söylemler bu tavsiye ve telkinlerin yanında sürekli olarak dillendirilmektedir.
Tespit 8: Açıkça anlaşılmaktadır ki PKK’nın sınır dışına çekilmesi, Kuzey Irak’la ilişkilerin derinleştirilmesi, yıllarca terörist başı diye tu kaka edilen Abdullah Öcalan’ın dörtte üçünün kendisini sevmediği Kürt Kökenli vatandaşların temsilcisi konumuna yükseltilip, neredeyse Atakürt haline getirilerek kendisiyle müzakereler sürdürülmesi bu büyük projenin bir parçasıdır.Ve mutlak doğrulardan birisi de şudur.Bütün bu müzakerelerin ve gelecek senaryolarının bir tarafında bu küresel projenin planlayıcıları olan ABD-İngiltere ikilisi vardır.Yani yapılanlar ve yapılmak istenenler onlarla birlikte yapılmakta ve yapılmak istenmektedir.
Tespit 9: Planlanan yeni Türkiye tasavvuru şudur. Yeni Anayasa’da Türk kimliğine vurgu yapılmayan,yerel yönetimlerin güçlendirilmesi adı altında PKK ve arkasındaki güçlerin çoğu taleplerinin karşılandığı,Kürtçe başta olmak üzere çok dille eğitime geçilen,mümkünse başkanlık sistemini benimsemiş ,çok milletli,çok dilli,çok dinli,federalizme kapısı aralanmış yeni bir Türkiye.
Tespit 10 :Diyarbakır’da son Nevruz kutlamalarında Türk Bayrağının bulundurulmaması,Öcalan’ın mesajlarının Türkçe ve Kürtçe olarak dillendirilmesi iyi programlanmış bir psikolojik harekattır.Bunlarla Türk kamuoyunun nabzı ve tepkisi ölçülmek istenmiştir.
Tespit 11: İddia edildiği gibi PKK silahsızlandırılıyor değildir.Aksine geçici olarak sınır dışına çekilmiştir ve özellikle Kuzey Suriye’de,Kuzey Irak benzeri bir yapının oluşması için görevlendirilmiştir.Bir yandan da gelecekte örgütün ortaya koyacağı yeni taleplerine Türkiye’nin olur vermemesi halinde tehdit unsuru olarak kalmak istemektedirler.Zira sınırdan içeri girmek ve yeni eylemler yapmak hiç de zor değildir.
Tespit 12: İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında Türk Bayrağı bulunmamasının yoğun tepkiyle karşılandığı ve bu ne biçim birlik ve barış gösterisi dendiği gün yaptığı özür açıklamasının zamanlaması ilginçtir.Anlaşılan odur ki uzun zamandır devrede olan ABD Başkanı Obama hem müttefikler arası bir ihtilafı çözmüş hem de zamanlama itibarıyla iç kamuoyundaki yoğun tepkilere karşı hükümeti rahatlatmak istemiştir.Nitekim artık herkes özrü ve bu şekilde kazanıldığı ifade olunan dış politika başarısını konuşmaktadır.
Artık önümüzdeki dönemde özellikle Suriye ve İran Politikalarında açık ve ciddi bir ABD_Türkiye-İsrail işbirliğini görebiliriz. Nitekim Netanyahu özrün nedeni ile ilgili açıklamasında Suriye’deki gelişmeleri gerekçe göstermiştir.
Tespit 13: Açıkça görülmektedir ki iç kamuoyunda önemli bir gurup bu küresel senaryonun cazibesine kapılmış durumdadır. Büyüyen haritalar, yeniden ayağa kalkmış Osmanlı Senaryoları birçok kişi ve çevreyi etkilemiş gözükmektedir. Muhtemeldir ki Osmanlının çöküş dönemi ile başlayan geri gidişin ve küçülmenin doğurduğu psikolojik travma, yeniden büyümenin adının bile geçmesi ile insanların heyecanlanmasına sebep olmaktadır. Bu psikolojik travma ve ortaya konulan cazip hayaller, söz konusu projenin akılcı olup olmadığı, kimler tarafından ve ne için ortaya konulduğu, aslında kimin çıkarına olduğu,ne kadar fayda veya ne kadar zarar getireceği gibi soruların cevaplarını aramaktan insanları alıkoymaktadır.
Sözün özü: Barışa da birliğe de, yeniden büyümeye de evet.Ama bütün bunlar bu bölgeyi ve dünyayı avuçlarının içine alarak kontrol etmek isteyenlerin yazdıkları senaryolarla gerçekleşmez.Ordu’nun mahalli deyimiyle Ali Ağa’nın kayığına binmemek lazım.Zira Ali Ağanın kayığına binenlerin sonu pek hayır olmaz.Dolayısıyla Bush’ların,Obama’ların, Evangelistlerin,küresel şirketlerin kodamanlarının ve onların işbirlikçileri olan Musevi Lobilerinin,çoğu Musevi lobilerinin etkin isimleri olan ve aynı zamanda ABD,İngiltere gibi bölgeye yönelik hesapları ve niyetleri olan ülke istihbaratları ile haşir neşir Bernard Lewisgibi,Noam Chomsky gibi,Robert Kaplan gibi,RicahrdPerle gibi,PaulHenze gibi,DavidPhlips gibi Graham Fuller gibilerinin akıl hocalıklarına güvenmemek lazım.
Zira bu bölgenin ve milletin artık yeni kumarlar oynama ve deneme yanılma lüksü yok.
http://www.orduhayatgazetesi.com/author_article_detail.php?article_id=1832