Ekindiyebiri'ni, " Katıksız ve de Makamsız " Orduspor'lu , SolSerbest'in yazarı, " Yıkılan Ordu" nun sokaklarında, geleceğe umutla bakmamızın bir nedeni olduğu için, hem seviyor, hem de ilgi ve gıpta ile yutkunarak okumaktan keyif alıyorum. "Ekindiyebiri" gibilerinin hep var olması, bizim umutlarımız olması, güzel bir duygu der iken, " Küfürü, yazılarında alenen vede astarsız kullanması nedeni ile " Maraş Pul Biberine gelesice " diyerek OrduKent Gazetesi okurları ile paylaşıyorum..
.Not; Bu öngirizgah yazısı bir anlamda "Unuttum Ekin, Özür Yaaa" dır.. Nevzat AKATA
Ekindiyebiri:
İyiki varsınız
http://ekindiyebiri.com/
http://ekindiyebiri.com/iyiki-varsiniz/
Önce doğum günümü kutlayan;
yengeme ve abime,
ananeme ve teyzeme,
sibel ablama,
kemal amcama ve meryem teyzeme,
yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen yenimahallenin yırtık sokaklarını mesken tutmuş sekmenci yiğithan’a,
bu hayata niye geldiğini anlamadığım, dışımızdan biri olan serkan’a,
küçükken hiçbir zaman bir tanesini bile birbirimize vermediğimiz, çocukluğumuzda bizim için çok değerli olan tasoları, geçirdiğimiz kazadan sonra al hepsi senin olabilir ekin diyen sinan’a,
her fırsatta birbirimizi yesek de yine de içimde kötülük besleyemediğim meletün azgun sulaandan içen hayırsız rükay’a,
uzun bi’ yolculuk yaptığımızda en çok da rükayın sinirlendirmesiyle birlikte yüzlerce kilometre sessiz kalan, somurtan, kıpkırmızı olan en sonda amınıyim dediği anda bizleri gülmekten yıkan batuhan’a,
evlerimizin bitişik olması nedeniyle çatıdan çatıya atlayıp komşuluğumuzu ve arkadaşlığımızı pekiştirdiğimiz, çok değerli kardeşim erhan’a,
balici diye rehberimde kayıtlı olan, sürekli olarak elini ovuşturup ağzına götürmesiyle bu ismi hakeden zafer’e,
her ne kadar deplasman otobüslerimizde şoföre gider yapıp, taşkınlığa gerek yok herkes işine baksın dese de gülmekten gözümden yaş gelmesine neden olan,adam gibi adam, kardeşim mert’e,
mahallemizin vazgeçilmezlerinden olan aynı zamanda yaptığı hareketlerle bizi güldüren, en olmadık yerde dans etmeye başlayan okan’a,
aynı şekilde 29 Kasım’ı birlikte kutladığımız uğur’a,
nurcan organizasyon sayesinde tanıştığım, arada bi dükkanına gidip abi parfüm sıksana yaa diyerek başının etini yediğim fatih abi’ye,
sabahları saat 7′de kalkıp teeek teek tanıdıklarımızın kapısına gidip bugün maç var hazırlanın diyerek bugünkü Orduspor Tribünleri’nin temelini attığımız denizhan’a,
adamın ta dibi gılıksızın biri seviyoruz seni ekindiyebiri ekindiyebiri bestesinin yazarı ve sinyalin afyon şube başkanı tolga’ya,
her ne kadar gruplarından adam çıkmasa da -sözü değiştiriyorum- çürük elmaların içinde illaki bi tane sağlam vardır sözüne uyan besim abi’ye,
bazen yenip bazen yenildiğim, atanamayan öğretmen dendiğinde aklıma ilk gelen kişi öğretmen diplomalı tribüncü kardeşim gökhan’a,
şen ola mert şen ola’daki mert şen’e,
bloguna biz bu dünyayı uzaydan sevdik @kisiselizm yazısını yazan sinyalin kurucu genel başkanı anıl’a,
gözümün önünde çaldığı vodkaları diğer tekele gidip satarak deplasmanlarımızın en kârlı çıkan adamı şortan’a,
üniversitede vize ve finallerde sıfır çektiğim muhasebe dersinde doktora yapmış olan samet’e,
deplasman otobüslerimizde kadircanın korkulu rüyası turgut’a,
ıspartanın solmaz gülü ve aynı zamanda gündoğdu avm tic. san. ltd. aş. sahibi oğuzhan’a,
bazen yazdığı tivitlerle ilahi aşka geldiğim anların olduğu, imân olarak doğru yolda yürüdüğüne ancak siyaset açısından çok yanlış yaptığını inandığım osman’a,
serkanın kahrını çeken, sosyetik bahçelievlerin altın kaplamalı adamı emre’ye,
her şeyi geçtim fatsalı olmasını yeterli gördüğüm afs’ye,
karşıyaka’ya,
ahmet abi’ye,
engin abi’ye,
özgür’e,
ecem’e,
eda’ya,
yeniden deplasmanlarımıza geleceği sözünü aldığım kardeşim yiğithan’a,
bir gün gecikmeli kutlayan, antalya’dan sonra karabük’ün anasını ağlatan şahan’a, tanışmamız küfür sayesinde olsa da, her ne kadar bolu’daki maçta orada olmasına rağmen yokmuş gibi davransada, sonrasında misafir de ettiğim kardeşim enes demir’e,
yıllar öncesinde ters yöne girip ceza yememize neden olan uğur’a…
yıllardır konuşmadığım benim minik dostum sena’ya,
ayy evet ayy sen niye doğdunki diyerek doğum günümü unutan müjüye ve onun arkadaşı şeniz abla’ya,
örtmen olmak için gurbete giden fidangörün tescilli deplasman yapan dişisi elif’e,
formasının arkasına dahi fidangör yazdıran grubumuzun sevimli ablası yaren’e,
aynı şekilde duygu’ya,
mimar olcam diye istanbula gidip hergün sokaklarda kaybolan çisem’e,
fidangörün delikanlı dişi menekşesi, giresun formalı birini görse önce saldıracağına emin olduğum eda’ya,
nerede ne yaptığını bi türlü çözemediğim aysun’a,
her ne kadar istanbul takımı tutsa da, bunları görmek zorunda olsam da sırf anıl için bile her paylaşımına katlanabileceğim aynı zamanda patroniçemin sevgili yeğeni esin’e,
eskiden beni ne zaman görse baharatlı çubuk kraker alan burçak’a…
her ne kadar sevgisini belli etmekte zorluk çekse de, lise 2′ye giderkenki yıllarımda doğum günümü ona söylediklerinde bugün senin doğum gününmü oğlum diyerek bana sarılan ve gözündeki yaşları gördüğümde sevgisinden asla şüphe etmediğim, uzun zamandır da görüşemediğim, belki de uzun zamandır görüşemeyeceğim canım babam’a…
cümle kurmakta zorluk çektiğim, benimle olduğundan hiçbir zaman şüphe etmediğim, olduğu yerden dahi bizi kollayan ve koruyan, şu dünyada o olsun başka kimse olmasın diyebileceğim canım annem’e…
kısacası beni bu hayata bağlayan, bağlamayan…
üzüldüğümde üzülen, sevindiğimde sevinen…
hatamı gördüğünde, görmezden gelip örtmeye çalışan…
her ne kadar böyle günleri sevmesem de, hatırlayan hatırla(ya)mayan, adını yazmayı unuttuğum da dahil olmak üzere herkese çok teşekkür ederim.
iyiki varsınız.
http://ekindiyebiri.com/iyiki-varsiniz/