Emel SUNGUR:YAZIKLAR OLSUN 12 EYLÜL DARBESİNİ YAPANLARA

Evet katil 12 Eylül sadece o günün değil gelen günlerinde katili. 650 bin gözaltı, 1 milyon 683 fişleme, 7 bin idam istemi,50 uygulanan idam cezası,18.525 kamu görevlisine soruşturma, cezaevlerinde 299 ölüm, öldürülen kitaplar,idam edilen düşünceler,fail


YAZIKLAR OLSUN 12 EYLÜL DARBESİNİ YAPANLARA
 
Darbenin iktidar yaptığı siyaset ve Siyasetçilere söyleyecek sözüm var.
Bu gün Anayasa tartışmaları  izlendiğinde toplumun ilgi gösterdiği kavgalar ve gürültüler bunun karşılığı alkışlar ve nefretler.
Asıl onaylanan geleceğimizin ipoteğinin yalnız çocuklarımıza değil torunlarımız, onun torunları açıkçası yüzyıllara konulan ipoteğe dönüşecek. Sakın ha bu Anayasanın devamından yana olduğumu düşünmeyin demokratik bir Anayasa, eşit yurttaşların yaşadığı ülke hep düşüm olarak kalacak.
Ama bizler ne yazık ki başbakan ve cumhurbaşkanının kavgasını bekleyerek ondan yarın için ışık yakalamak, oda olmazsa hatunlarından kriz beklemek noktasındayız.
 Ne güzel biri başbakan biri başbakan karısı, biri cumhurbaşkanı, biri cumhurbaşkanı karısı.
Onlar bizmi ki? Bize teslim edilen Belediyeleri toplumu hayal kırıklığına uğratarak rantı paylaşamayıp ve yönetmeyi beceremeyip bir birlerine girsinler.
Biz mi onlar? Türkiye’de 70’de ve 80’de en büyük acıları derin yaşamış üzerinde izlerini taşıyan o siyaset bu siyaset hala bir araya gelemeyen tam birleşme noktasına gelip sihirli bir değnekle parçalanan, sadece geçmişteki bir siyaset olarak yola devam ederken dahi yeniden parçalanıp yeni partiler oluşan biz mi onlar.
Referansı din olan bir siyaset ne yazık ki esir aldı bütün toplumu. Dünyanın artık sadece bilim, teknoloji yarışında olduğu günler bizim dinsel dünyayı biraz daha büyütme, şükretme, sadakaya eyvallah deme, çocuklara hala kısa kollu giyerse cayır cayır yanacağını anlatma, her gün yaşanan 3- 4 yaş çocuklarına tecavüzü “neden tartışıyorsunuz, bunları topluma neden gösteriyorsunuz, ey basın bunlar münferit olaylar, unutun gitsin” diyerek, yine gözyaşlarıyla kendini savunan o bölge milletvekilinin vicdanlara acı salan açıklamaları ve iş yeri sahibinin oğlu tarafından tecavüze uğrayan R.Ç’nin şikayeti üzerine 2 gün gözaltında tutulan sonra serbest bırakılanlar hamile kalan kızın çocuğu aldırma talebi karşısın da “ cinayete alet olmam” diyen hakimi istersin, Ordu gibi bir kentte hukuku hiçe sayıp adeta “ kadı” gibi karar veren hakimler mi istersin. Açılacağız diyerek açılma noktasında “kapalı kapılarda açılmaya çalışanlar” mı istersen hepsi sardı bu dünyamızı.
 
Hiç  birimiz temiz değiliz.
 
Kimimiz bu kirlilikten kaçarken yanlış yapıp başka yerlere yöneldik, kişiliğimize haksızlık yaptık, kimimiz sevgi dünyası yaratıp aşmaya çalıştık bu yaman yalnızlığımızı. Konuşulmayan evlerimiz de konuşan arkadaşlarla ufaklı büyüklü aileler oluşturmaya çalıştık. Belki zorladık değiştirmek için dünyayı ama giden zaman ve yerleşen düzen bize böylesi bir fırsat vermedi. Düşünülünce ne maaş ne siyasette iktidar, ne geziler ne turlar ne evler ne arabalar fakirleşen yalnızlaşan iç dünyamızı zenginleştiremedi. ABD’den şırıngalanan iğneyle iç dünyamızın taleplerini karşılayacak zannettik bu mal mülk yarışı. Gelişen özel mülkiyet yok ediyordu insanı insan yapan sevgi, saygı, arkadaşlık, dostluk hele de dostluk gibi bütün temiz duyguları.
Evet katil 12 Eylül sadece o günün  değil gelen günlerinde katili. 650 bin gözaltı, 1 milyon 683 fişleme, 7 bin idam istemi,50 uygulanan idam cezası,18.525 kamu görevlisine soruşturma, cezaevlerinde 299 ölüm, öldürülen kitaplar,idam edilen düşünceler,faili meçhule kurban giden dünya görüşleri ve binlercesi.
 Acımızı dahi yaşatmadılar gözyaşımızın kurumasına dahi fırsat vermediler 12 Eylülle başlayan yıllarda acılarla devam etti bütün yaşam çizgimiz.
 İşte bu lanet 12 Eylül Anayasasının mimarları her gün nefretle anımsamak zorun da kaldıklarım sol, sosyalist, sosyal demokrat, demokratik sol, liberal, demokrat herkesi tüketerek yarattılar bu yaşamak zorunda kaldığımız dünyayı.
 Çok konuşuldu diye “  yeter anlata anlata bıkmadınız mı ” sözlerini duymayıp söylemekten bıkmamamız gerektiğini, söylemekten vazgeçmemek gerektiğini gösteriyor. Bıkmadınız mı diyenlerin bir kısmı boyalı basın sayfalarında yazılarını yazarken buzlu viskinin yanında havyar yiyenler. ( bilmem viski ile havyar gider mi) Bir kısmı hayallerini sadece parlamenter olup alacağı emekli maaşına kurgulamış yaşamı.
Bir çivi değil bütün çivileri çıkarttılar yerinden duvarın temelini çökerttiler bir hayal duvarın üzerine tuğla koy dediler. Bu yaşam tarzı elbette her yere sızdı. Bu gün Parlamento kürsüsün den beğenmediği Cumhuriyetin vermiş olduğu yetki ile belki inancı, belki dili nedeniyle ne kadar da rahat aşağılayıp tehdit ediyorlar insanları. Sopa falan göstermeyi de aştı bu artık. Her gün karşılaştığımız şiddet, taciz, saldırı, üslup, algılama sorunu ne yazık ki parlamentoyla büyüyor, sokakta yeşeriyor, ailede babanın, ağabeyin kızına oğluna tacizine kadar gidiyor, annenin bunu bilip sessizliği tercihine dönüşüyor, kocanın karısına uyguladığı şiddetle son buluyor.
Anayasa tartışmalarını zaman zaman izledim. Ayşenur Bahçekapılı parlamento kürsüsünden Nevzat Çelik’i yok etmek isteyenlerin yarattığı siyasetin ve yarattığı dünyanın ürünlerinden olan siyaset adına konuşan Ayşenur Bahçekapılı “ saçlarına yıldız düşmüş koparma anne” diyordu. Nevzat Çelik’in bu sözleri yaşanmış acı dolu yılların hafıza tazelemesiydi ama kim söylüyordu. Hangi siyasetin sözcüsüydü, bu acıları ne kadar yaşamıştı Ayşenur Bahçekapılı . (bilmem yanlış yapmayayım ne kadarını yaşadı o dönemleri)
Aslın da biz birbirimizi biliriz bırakın o şiirleri yakışanlar okusun, Nazım şiiri okuyunca mutlaka Nazımı seviyor olamaz insan, pir sultan deyişi okuyunca mutlaka Pir Sultanı seviyor olamaz insan çünkü onunda siyaseti başladı. Gönül dediğim ve 12 Eylülle yok edilmeye çalışan bu duyguları henüz bizler bir kısmımız tüketmedik hala giden dostlarımıza, asılan yiğitlere, dağılan yuvalara, boynu bükük kalan çocuklara sahip çıkabilecek yüreklerimiz var.
Bu yürekleri tüketmeyin ne siyasetle, ne ticaretle, kendi hırslarınız ve sevgi yoksulu dünyanızla. Geleceğe bırakılan en özel mirasımız örselemeyin. Kılını kıpırdatmadan “ yine asarım” diyenler bir gün bu dünyadan boğazına içtiğiniz yediğiniz bir şey tıkanıp ta gidersiniz bilmem ama yolculuğunuzda eğer “helal ettiniz mi hakkınızı “ diye sorulduğunda sizin gibilerin dışında kimseler varsa ve helal ediyorsa ona da yazıklar olsun.30.04.2010
Emel Sungur
(Anayasa tartışmalarını dinlerken sevgili Kılıçdaroğlu konuşma dili, anlatımdaki sadeliği ve yüreğinin büyüklüğü ile bana moral oldu beni heyecanlandırdı ve umutlandırdı onun yolu da açık olsun ve yardımcısı, yol göstereni yoluna ışık tutanı Pir Sultan olsun.)
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel-siyaset Haberleri