Fazla açılma, boğulursun

Abdullah AYDIN:Geçmişte birilerinin bir yerlere tükürdüğünü duymuştuk. Sözünde yiğitçe(!) direnmiş, ‘yalamam yalamam’ diye de tutturmuştu hani!...

ABDULLAH AYDIN

Abdaydin42@hotmail.com

Geçmişte birilerinin bir yerlere tükürdüğünü duymuştuk. Sözünde yiğitçe(!) direnmiş, "yalamam yalamam" diye de tutturmuştu hani!.. Şimdi duyduk ki; birileri o tükürüğü yalamış! N"oldu ki acaba? Yoksa birileri tırsıdı mı? Birileri tehdit mi ediyor yoksa? Vallahi kimse bize bir şey söylemedi.. Hiç mi hiç haberimiz olmadı doğrusu!...

Sonunda elimize bir oyuncak verdiler. Biz bu oyuncakla nasıl oynayacağımızı bilmiyoruz; aslını sorarsanız, nasıl oynanacağını öğrenmek gibi bir merakımız yoktu.. Şimdi oyna diye elimize verdiler; ister oyna, ister oynama! Bunu da başkaları düşünecek değil ya!... Bu oyuncak neymiş, tanımaya çalışalım:

Gaybana, meğer hepimizin yıllarca duyduğu "Açılım" mış! Ne açılımı? "Kürt açılımı".

İşin çıkmazlığı işte burada başlıyor. Etnik kimlik üzerine yapılacak değişimler ileride telâfisi zor sorunlar doğurabilir. Değişim "Yurttaşlık" esası üzerine şekillendirilmelidir. Neden Kürt açılımı da, tümden "Türkiye açılımı" değil? Kürt kökenli yurttaşlarımızın öbürlerinden eksik kalan yanları veya öbürlerinin fazladan kullandıkları toplumsal ne gibi hakları var? Türk kökenliler refah içinde mi yaşıyorlar? Sosyal, Siyasal, Kültürel ve Ekonomik konuların tümünde, zamana uygun, ihtiyaçları karşılayacak yeniliklerin ve değişimlerin yapılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Anayasanda "Demokratik, lâik ve Sosyal Hukuk Devleti" yazıyorsa, bu ifadeler yapılması mutlak gerekli emirlerdir. Devletin üniter yapısına zarar vermemek kaydıyla, yasalar çerçevesinde yurttaş bütün "insani haklarını" kullanmalıdır. Bunu temin edecek olan Devletin kendisidir. Hiçbir Demokratik hak, bahaneler üretilerek yok sayılamaz, kullanılması engellenemez. Dil yasaklamakla, çocuk isimlerine sınırlama getirmekle, köylerin, kasabaların isimlerini değiştirmekle "Demokrasi" olmuyor. Aynı tür sınırlamalar ve değiştirmeler Türkiye"nin her bölgesinde yapılmıştır. Ad değiştirmek insanları mutlu, kentleri, köyleri yaşanılır kılmıyor…

Dünya kamuoyuna öyle bir sunum yapılıyor ki; Türkiye"de yurttaşlar arsında onulmaz ayrılıklar var. Türk kökenli yurttaşla, Kürt kökenli yurttaşın arasındaki belirgin tek fark, birinin dilinin Devletin Resmi dili olmasıdır. Onun dışın hiçbir Kürt kökenli yurttaşa, hiçbir konuda sınırlama getirilmemiştir. Bahane yoksulluksa, bu sadece Güneydoğu"ya has bir şey değil; Türkiye"nin çok büyük bir bölümü yoksul ve fakir.

Bunları bahane ederek ayrılıkçı ve teröre yönelik Kürt siyaseti yapanlar ve bu uğurda terörü yöntem olarak seçenler, insanlık suçu işliyorlar. Çoğu Kürt aydını ve çoğu Kürt siyasetçi bilerek, isteyerek, çok az bir bölümü de korkudan terörle arasına mesafe koymuyor, hatta destek veriyorlar. Kısacası Kürt kökenli yurttaşlarımızı aldatıyorlar…

Dağda, şehirlerde terörist olarak kullanılanlar ve aileleri hariç, terörizmi yönlendirenler, "Kürtlerin hakları"ndan başka söyleyecek sözü olmayan siyasetçiler, kendine "Kürt aydını" diyenlerin çoğu, tuzu kuru insanlar. Bir toprak ağasının, bir aşiret reisinin, bir korucu patronunun, "emeğini sömürdüğü marabasının" "Demokratik haklarını" arıyor görünmesi, acaba ne kadar inandırıcı? Kürt kökenli yurttaşlarımız önce kendine, sonrada Kürt siyaseti yapanlara ve aynı zamanda devleti yönetenlere bazı soruları sormak ve cevabını istemek zorundalar:

1- Neden benim bir karış toprağım yok da, Ahmet Türk ağanın, Sakık ağanın, Bucak ağanın, Zeydan ağanın binlerce dönüm toprağı var?

2- Tanrıdan fazla korktuğumuz, sadece ekmek karşılığı çoluk çocuk emrinde çalıştığımız ağalar, aşiret reisleri, sahte şeyhlere göre, benim hayat değerim ne kadar?

3- Ağadan, aşiret reisinden izin almadan ben niye evlenemiyorum, neden izin almadan çocuğumu Okula gönderemiyorum, neden izin almadan askere gidemiyorum?

4- Neden ben her dini bayramda ağaya, şeyhe hediye götürmek zorundayım?

5- Ben çocuğuma çorap alamazken, nasıl oluyor da ağanın çocuklarının sünnetinde, düğününde Altınlar, Dolarlar tepelerinden aşağı yağıyor?

6- Bu ağalar, aşiret reisleri, şeyhler, kendilerini aydın yerine koyanlar benimle birlikte neden yaşamazlar da, hepsi batıda ve lüks semtlerde yaşarlar, benim çarığım delikken onlar nasıl son model arabalarda gezerler?

7- Korucu maaşının bir bölümünü ağaya, şeyhe, aşiret reisine vermek zorunda mıyım?

8- Ahmet Türk ağa Kanco Kasro"da otururken, neden ben hâlâ ahır gibi toprak damlarda yaşıyorum?

9- Neden ağanın, reisin, şeyhin çocuğu terör örgütüne katılmaz da, benim oğlumu dağa yollarlar, sefalete, ölüme yollarlar?

10- Neden ağa, reis, şeyh kızlarını "Berdel" yapmaz da, biz yoksullar, biz marabalar çocuklarımızı berdel yaparız?

11- Neden hiçbir ağa, aşiret reisi, şeyh köyüne bir okul yaptırmaz?

12- Neden ağanın, aşiret reisinin, şeyhin karşısında elpençe divan durmak zorundayım?

13- Ağanın çocuğu Üniversiteye gidiyor da, benimki niye gidemiyor?

Kürt kökenli yurttaşlarımız bu soruların ve sorunlarının cevabını Kürt siyaseti yapanlardan, Kürtçülüğü teşvik eden sözde aydınlardan, ülkeyi yönetenlerden sormak zorundalar. Bu soruları sormaz, cevaplarını istemezlerse, hep birlikte daha çok acı çekeceğiz demektir…

Toplumsal mutabakatın olmadığı durumlarda barışı temin etmenin zor olduğunu, "açılım teorisini"(!) ortaya atanlar her halde biliyorlardır. Ülkedeki siyasi ve sosyal kurumların bu işe katkıları mutlaka sağlanmalı, hiçbir düşünce ve öneri dışlanmamalıdır. Sorun oldubitti ile aşılacak, çözümlenecek kolaylıkta değildir. Dış güçlerin, olaya yapacakları menfi etkiler baştan bertaraf edilmelidir. Dış müdahaleler sorunun çözümsüzlüğüne neden olabilir. Bu tür sorunlar mutlaka dış müdahalelerden uzak tutulmalıdır.

AKP hükümeti "ben yaptım oldu" mantığından vazgeçmeli, Türkiye"yi ve bu ülkede var olan gerekçeleri doğru değerlendirmeli ve ona göre bir yol haritası çizmelidir. Olayın içine toplumun tüm katmanlarının katkısı aktarılmalıdır.. Tek başlarına sorunu çözeceklerini zannederek, gerekenden fazla açılanlar batma ve boğulma tehlikesi geçirebilir. Dert olan AKP"nin boğulması değil, ülkenin bu işten zarar görme tehlikesidir…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel-siyaset Haberleri