Fındık Ve Menekşe Psikolojisi
Adnan YILDIZ
İyi ki, Orduspor’un sembolleri konusu gündeme geldi. Çünkü göründüğü kadarıyla konu üzerinden bizce iyi sonuçlar doğuracağını düşündüğümüz bir tartışma ortamı da oluşmuş oldu. Yeter ki üsluplarımızı seviyeli tutarak tartışabilelim. Öyle de oluyor.
Öncelikli olarak belirtmek gerekirse mesele son haliyle Orduspor’un sembollerinden öte bir boyuta taşınmış vaziyette. Bir anlamda fındık ve Ordu ilişkisi konusunda algılama farklılıklarımız da ortaya çıkmaya başladı.
Yani fındık Ordu için sadece ticari bir ürün mü yoksa daha farklı bir anlama mı sahip? İşte böyle bir soruya cevap vermek gerekiyor. Eğer cevabımız evet fındık, Ordu için sadece geçim sağlanan bir üründür ise Orduspor’un sembolleri arasından fındığın çıkarılmasında bir sorun da yok demektir. Neden olsun ki, belki menekşe (renginden başka görsel olarak da) Orduspor’a daha farklı bir hava da verebilir.
O zaman (bizim gibiler) neden böyle bir değişikliği kabullenemiyor?
Sanırız biraz psikolojik. Çünkü mesela ben fındığı karakterimin bir parçası olarak görüyorum. Çünkü her topluluğun karakter oluşumunun temellerinde bazı etkenler söz konusudur. Şöyle ki; her topluluk ırki olarak taşıdıklarının yanında ortak yaşanılan coğrafya, iklim şartları, olaylar, zaruretler, sevinçler ve kederler gibi etkenlerin de sonradan şekillendirdiği farklı bir karaktere sahiptir.
İngilizlerin bireyciliğinin, Fransızların hayalciliğinin, İtalyanların sinsiliğinin, Yunanlıların çocuksuluğunun, Rusların hantallığının, Almanların kolektivizminin, Sicilyalıların mafya oluşunun, , Karadenizlinin hırçın, Egelinin yavaş olmasının arka planında hep yukarıda belirttiğimiz unsurların şekillendirmeleri söz konusudur. Mesela Karadenizlinin hırçınlığının arka planında nemli bir iklimin boğuculuğu, ya da soğuk dolayısıyla kalın giyinmek zorunda olan Rusların elbiselerinden dolayı hızlı hareket edememeleri zamanla onların karakterinin bir parçası haline dönüşmüştür.
İşte bunun gibi, biz belki farkında değiliz ama fındık da bizim karakterimizde etkili ve şekillendirici olmuştur.
Bu coğrafya fındığı yaklaşık iki yüz yıl önce Ordu’nun bağrına kondurmuştur. Tarihin ölçüsünde iki yüz yıl kısa bir süre olsa da etkileri bakımından değerlendirildiğinde uzun bir süre olduğu ortadadır.
Bunun anlamak için Ordu ilinin müziğine, edebiyatına, sanatına geleneklerine, Ağustos’una, Eylülü’ne v.s bakmak yeterlidir. Hepsinde fındığın önemli bir yeri olduğu görülecektir. Belki bu yüzden çokça sahipleniyoruz.
Almanların ünlü düşünürü Herder, bu durumu şöyle açıklar “ İnsanlık tarihi, krizalitin (koza içerisindeki kelebeğin) dönüşerek olgunlaşmasına benzer. Bulunduğu örgüye sıkı sıkıya bağlıdır. İnsanlık tarihi, doğanın tarihinin bir parçasıdır. İnsanı kâinata bağlayan bağları kırmaya çalışmak, onu atmosfer dışında teneffüs ettirmek istemeye benzer. Geçmişteki şartlar neticesi olan gelişmeler, bizim irademizle gerçeğe dönüşmüş olmayıp, ihtiyaçlarımızın neticelendirdiği şeydir. Şüphesiz ki mülahaza ve muhakeme melekelerinin bunda bir rolü vardır; fakat bu rol vasıtalıdır. Bu melekeler, içgüdüleri sadece değiştirip yönlendirir. Asıl hareket eden şey doğal yönlendirmelerdir. Fransızlar gibi dünyayı değiştirmeye uğraşacak yerde kâinatı anlamaya çalışalım’’.
Bizim durumumuz tam da bu şekilde şu anda. Şunu da belirtmek gerekir ki, fındık Ordu’nun her şeyi değildir. Yani Ordu karakterinin tek şekillendiricisi değildir. Eğer Ordu karakterinin daha etkili bir şekillendiricisini onun yerine koyarsanız hiç itiraz edilmez ve daha fazla kabul görür. Ama bunun menekşe olmadığı ortadadır.
Ya da ileriki yıllarda karakterlerimizi etkileyecek daha farklı şeyler ortaya çıkacaktır. Ve ona da itiraz edilmeyecektir. Çünkü insan psikolojisi karakteri olan şeyleri kendisinin bir parçası olarak algılar.
İşte bizim meselemiz budur. Yani siz fındığın yerine menekşe koysanız da biz orada irademiz dışında yine fındık göreceğiz.
Ve eskileri daha fazla kendimizden göreceğiz ve anacağız. Aşağıdaki olay gibi.
1979 yılıydı. Orduspor UEFA’daki rakibi Banik Ostrava maçı için Çekoslovakya’ya gitmişti. Ve maçın yapılacağı Banik Ostrava şehrine ise çok zor bir yolculuktan sonra ulaşabilmişlerdi. Yolculuk esnasında neredeyse donmuşlardı. Saat gece üç gibi kalacakları otele varmışlardı. Ama futbolcuların ayakta duracak hali yoktu. Başkan H.Olgun Akın futbolcuları hemen odasına göndermişti. Kendisi ise yanlarında getirdikleri ve maç öncesinde Ostravalılara dağıtacakları fındık mamullerine ait kolileri kendi elleriyle tek başına otele taşımıştı. Ertesi gün de stada götürmüşlerdi onca kutuyu. Ve büyük bir gururla getirdikleri fındık ürünlerini dağıtmışlardı.
Fındık psikolojisi bu!