Belediye Başkanı İsmet YANIK “İnsan hayatının çok önemli ve değerli olduğunu, yapılan bu çalışmalarla yaşayan ve İlküvez yaşayacak insanlarımızın rahat ve korkusuzca mesken, işyerleri vb. gibi alanlarda yaşayabileceklerini, bu bakımdan Beldemiz güvenilir bir yapılaşmaya ulaşacağını” belirtti. İller Bankası çalışanlarına teşekkür etti.
İller Bankasınca İlküvez ‘de 212 bölgesinde hektar alanın jeoteknik çalışması yapılacak. Belediye sınırları içerisindede 15 adet Jeoteknik sondaj yapılmıştır. Bu alanda yapılacak sondaj yaklaşık metrajımız 230 m olup, 150 adet toprak ve kaya numunesi alınacaktır.
Alınan toprak ve kaya numuneleri Ankara’da İller Bankası labaratuvarlarında jeoteknik deneylere tabi tutulacaktır. Jeoloji Yüksek Mühendisi İsmail BOZÖYÜK İlküvez Belediyesinin yaptırdığı zemin etüd çalışmasının önemine dikkat çekerek şunları söyledi. “Bankamız belediyenin talepleri doğrultusunda imara açılacak yerlerin zemin etüdlerini yapmaktadır. Aynı bir insanda biyopsi yapar gibi toprağın yapısını ölçüyoruz. Toprak numunelerini ivedilikle Ankara’ya gönderiyoruz. Bu numuneler Laboratuarda deneylere tabi tutuluyor.
Deprem ve bina insanı öldürmez yaptığımız çarpık yapılaşma ve yaptığımız hatalar bizi öldürür. Bu çalışma bir nevi koruyucu hekimlik gibidir. Afet olmadan bu Jeoteknik zemin çalışmalar zeminden gelecek riskli bölgelerin de analizini baştan yaparak bu bölgeleri koruma altına almış oluyoruz. Yani çok tedbir gerektiren, ekonomik olmayan yapıları çürük zeminlere yaptırmamış oluyoruz. Yapılan bu çalışmalar
İlküvez'in gelişmesine daha büyük katkı sağlayacaktır,” dedi.
Başkan İsmet YANIK “yeni yapacağımız jeolojik ve jeoteknik zemin etüdleri sonucunda İmar planı ile Beldemizin belki daha uzun yıllarını planlamış olacağız. İşte bu plana esas olanda jeolojik ve jeoteknik etüd mutlaka olması gereken bir hizmettir. İnşallah da toprak ve zemin bilgisini öğreneceğiz ve buna göre yapılaşma ve gelişme daha sağlıklı ve güvenli olacaktır.”
Belediye Başkanı İsmet YANIK bugüne kadar hiçbir dönemde yapılmayan bir hizmeti yapıyor.
Beldemizde çalışma alanı, Kuzeyde Molla mahallesi , Güneyde Göksu Köyü, Doğuda Taşkesiği ve Aşıklı mahallesi ile sınırlanmaktadır.
İlk başta arazide jeolojik ve bunun devamında jeolojik sondaj ile jeofizik çalışmaları yaparak her jeolojik sondajda da yerinde dediğimiz SPT deneyleri yapılıyor. Bu işlemlerde sondajla toprak ve kaya numunesi alarak laboratuarımızda değişik deneylere tabi tutuyoruz. Aynı bir insanda biyopsi yapar gibi toprağın yapısını ölçüyoruz. Bu çok önemlidir, Çünkü; Bir deprem anında toprak ve zemin değişik davranışlar sergiliyor. Her zemin bir olmuyor. Zemin davranışları, zeminin kaya, kil veya kumlu olması ve içerdiği su seviyesine göre değişkenlik göstermektedir. Bunu belirlemekte bizim için çok önemlidir. İlküvez bölgesinde sondajla yaptığımız çalışmalarda topraktan her 1,5 metrede toprak ve kaya numunesi alarak inceliyoruz ve arazide makinemizle otomatik olarak S.P.T. deneyimizi yapıyoruz. Kuyularımız yaklaşık 15,45 metre derinliğinde olup her kuyudan 10 adet numune alıyoruz. Toprak numunelerini Ankara’ya gönderiyoruz. Bu numuneler Laboratuarda deneylere tabi tutuluyor.
Sonuç olarak bir yer üzerine yapılaşma ve deprem anında zeminin göstereceği mukavemeti öğreniyoruz. Bu çok önemli bir durumdur. Deprem ve bina insanı öldürmez yaptığımız çarpık yapılaşma ve yaptığımız hatalar bizi öldürür. Bu nedenle İlküvez Beldesi Başkanımızın yaptığı gibi imara yönelik parsel bazında zemin etüdleri çalışması yapılması gerekmektedir. Zeminin sağlamlığına göre binalarımızı, üst ve altyapılarımızı tesis etmeliyiz.” dedi.
Bu çalışma bir nevi koruyucu hekimlik gibidir. Afet olmadan bu Jeoteknik zemin çalışmalar zeminden gelecek riskli bölgelerin de analizini baştan yaparak bu bölgeleri koruma altına almış oluyoruz. Yani çok tedbir gerektiren, ekonomik olmayan yapıları çürük zeminlere yaptırmamış oluyoruz. Yapılan bu çalışmalar gelişmesine İlküvez büyük katkı sağlayacaktır,” dedi
Ne nedir : Ülkemiz deprem kuşağında yer almaktadır. Bizler de depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve 12 Kasım 1999 Düzce Depremleri Ülkemiz için miladdır. 1999 Marmara ve Düzce Depremlerinden sonra Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yayınlanan 10 nolu genelge gereği özellikle 1. ve 2. derece deprem bölgelerinde yer alan yerleşim yerleri için imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt çalışmaları ve parsel bazında zemin etütleri zorunlu kılınmıştır. Bu depremlerde yaşanan bu can ve mal kayıpları bu çalışmaların önemini daha da artırmaktadır.
Ülkemiz jeolojik özellikleri, topoğrafik yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle doğal afetleri sıkça yaşayan ülkelerden birisidir. Doğal afetler neden oldukları can kaybı yanında Türkiye için önemli ekonomik kayıplar da meydana getirmektedirler. Bu konudaki istatistikler incelendiğinde, doğal afetlerin her yıl gayri safi milli hasılanın %1’i oranında doğrudan ekonomik kayba yol açtığı görülmektedir.
İmar planları; Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğe göre “belde halkının sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılamayı, sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturmayı, yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen ve bu amaçla beldenin ekonomik, sosyal, kültürel, tarihsel, fiziksel özelliklerine ilişkin araştırmalara ve
verilere dayalı olarak hazırlanan, kentsel yerleşme ve gelişme eğilimlerini alternatif çözümler oluşturmak suretiyle belirleyen, arazi kullanımı, koruma, kısıtlama kararları, örgütlenme ve uygulama ilkelerini içeren pafta, rapor ve notlardan oluşan belgedir” diye tanımlanmaktadır. İmar planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı olmak üzere iki aşamadan oluşur.
İmar planlarının başarısını ise diğer planlama kriterlerinin yanında “İmar Planına Esas Jeolojik Jeoteknik Etüt Raporları” belirlemektedir.
Depremler sırasında yapı davranışlarını, deprem özellikleri, yerel zemin koşulları ve yapısal özellikleri kontrol eder.
Kabaca depremin manyitüdü, süresi ve deprem merkezine uzaklık olarak
tanımlanabilecek deprem özelliklerinin yapısal hasarın oluşmasında önemli bir rol oynamasından dolayı, yerleşime uygunluk değerlendirmelerinin, imar planlarının inceleme sahasının olası bir depremden nasıl etkileneceğinin de belirlenerek yapılması gerekir.
Dolayısıyla İmar Planına Esas olarak hazırlanan raporlarda Depremsellik detaylı bir şekilde incelenmelidir.
Planlamaya ekonomik ve sosyal veriler kadar yön veren bir diğer girdi de doğal çevredir. İlk adımı arazi kullanım planlaması kararlarına yön verecek olan jeolojik ve jeoteknik etütlerin gerçekleştirilmesidir.
Yerleşim alanlarının tespitine yönelik çalışmalarda, imar planlarına esas jeolojik ve jeoteknik çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Bu çalışmada, elde edilen verilerin değerlendirilerek sondajlara ait sondaj yerinin koordinatı, yer altı suyu seviyesi, sondaj derinliği, sondaj boyunca karşılaşılan jeolojik birimlerin kalınlığı ve tanımları, sondajda farklı derinliklerde elde edilen Standart Penetrasyon Deneyi (SPT) darbe sayısı, sondaj boyunca zemin karotlarından alınan örneklerin indeks özellikleri, zemin sınıfları, elek analizi deney sonuçları ve örneklerin alındıkları derinlikler ile ilgili bilgilerin, jeofizik ölçümlerin ve araştırma çukurlarının yerlerini gösteren konum, genel jeoloji, eğim,mühendislik jeolojisi ve yerleşime uygunluk haritalarının büyük ölçekli haritalar şeklinde hazırlanması hedeflenmektedir.
Bina, yol, hava alanı, köprü gibi yapıların inşa edileceği alanlarda, yapıların projelendirilmeside maliyet ve emniyetini etkileyen en önemli faktör yerin jeolojik durumudur. Kaya yada zeminlerin yapı temeli olmaları durumunda oturma, kabarma, sıvılaşma gibi problemlerle karşılaşılır.
Bu problemler daha çok temeli oluşturan kaya yada zeminlerin litolojik, petrografik ve yapısal özellikleri ile ortamda bulunan yeraltı ve yerüstü suyundan kaynaklanır. Bu sebeple yapıların projelendirilmesi öncesinde temeli oluşturacak olan kaya yada zeminin jeoteknik özelliklerinin ortaya konulması hem yapı maliyeti hem de yapı emniyeti açısından kaçınılmaz olmaktadır.
Bu sebeple toplam bina maliyetinin %0.2'si kadar bir maliyete sahip jeoteknik zemin etüdlerinin yapılması, meydana gelebilecek doğal felaketlerde hasarın en aza indirilmesi için olmazsa olmaz koşuludur. Zemin sondaj çalışmalarında her 1.5 metrede standart penatrasyon deneyleri yapılır.
Gerekli yerlerde Veyn, Presiometre deneyleri yapılır.
Kuyu içine Piezometre borusu indirilerek yeraltı suyu derinliği tespit edilir.