KAZANDA KEPÇE OLMAK...
Yavuz KARAKOÇ
https://www.facebook.com/yavuz.karakoc
Kazan başka bir kazana 'dibin kara' deyince, kepçe yırtık dondan çıkar gibi fırlayıp 'bırakın bu işleri, ben hepinizin dibini bilirim' demiş..
Şimdiye kadar pek hesaplamadığım, sayma gereği duymadığım bir istatistik hesabı yaptım kendimle ilgili...
Geriye dönüp baktığımda 19 senede tam 17 ayrı medya kuruluşunda çalıştığımı fark ettim...Bu bir rekor mu bilemem. Benden daha istikrarsız gazeteci bab-ı ali'de var mıdır inanın bilmiyorum.
Bu durumun çok çilesini çektim. Ön yargılarla mücadelenin ne kadar zor olduğunu iyi bilirim onun için. Bu herif bu kadar çok iş yeri değiştirdiyse ne baş belası bir adamdır kim bilir, bu da çok gazeteci canım, geçimsiz,kavgacı...
Daha neler neler?
Bu durumu kafaya taktıkça bataklık gibi çırpındıkça daha istikrarsız bir adam oldum. Ama çok kafaya takmamayı öğrendim zamanla. Kimin ne dediğinin değil, benim ne düşündüğümün önemli olduğunu fark ettim geç de olsa. Her neyse, konu bu değildi...
Bu kadar çok iş değişikliği aslında çok farklı bir tecrübe kazandırdı bana..Para kazandırmadı ama parayla satın alınamayacak bir tecrübe kazandırdı.En büyük medya kuruluşlarından en küçüklerine kadar tam 17 ayrı kurum. Bazıları kurum sayılmazdı ama neyse...
Çok fena niyet okumaya başladım mesela...
Üzerime düşecek çığı önceden görmeyi, güzel afilli sözlerin arkasından gelecek iğne ile arkadan hafriyat çalışmalarının başlayacağını kilometrelerce öteden fark etmeye başladım.
Mesela dostlarını iyilik yaparak öldüren tipleri gördüm.
Kurbanların cellatlarına dua ettiğine şahit oldum. V
e en önemlisi kötülerin neden bu kadar zeki olduğunu fark ettim. Şeytanın onların kulaklarına nasıl fısıldadığına şahit oldum... Cevabım asla onların silahıyla olmadı. Kirlenmektense kavgacı olmayı, geçimsiz olmayı tercih ettim... Ama silahlarını iyi etüd ettim...
Medyada sansür, otosansür tartışmalarının ayyuka çıktığı dönemde ortaya çıkan TAPEler beni hiç mi hiç şaşırtmadı.Hele sonrasında verilen tepkiler tam anlamıyla beklediğim gibi oldu...
Fatih Altaylı' nın durumuna Allah kimseyi düşürmesin. Çünkü kaçacak bir delik kalmadı. Suç üstü oldu. Sansürün de otosanürün de ne olduğunu bütün Türkiye çırılçıplak gördü...
Peki Altaylı ne yapıyor? 'Yaptım ama bir dinleyin, niye yaptım bir sorun' diyor...
Altaylı artık gazeteci değil, sadece kriminal bir delil niteliğinde... Sansürün, otosansürün, EGO'nun delili... Başka hiçbir şey değil...
Ya diğerleri...
Köpekbalıkları çıktı ardından.. Kan kokusu sardı medyayı... Tanrılar kurban istiyordu. Köpekbalıkları erdemden, istifadan bahsetmeye başladı.Yıllarca en yakın dostum dedikleri adama 'neden istifa etmiyorsun' diye sormaya, Altaylı'nın durumundan kendilerine kahramanlık hikayeleri çıkarmaya başladılar.Dostlarının leşinin üzerine basıp bir basamak daha tırmanma telaşına girdiler...
Neyseki kepçeler hala hayatta da en azından Altaylı'dan hiç de farklı olmadıklarını bilen birileri var...
Bu işin ahlaksızlık boyutu...
Çok üzerinde tartışılacak, çene yorulacak bir durum değil.Sadece Altaylı'dan daha kriminal bir durumun tespiti diyelim buna..
Deliller ortada dillendirecek deli yok. Deli bulunsa ortada TAPE yok. TAPE bulunsa şartlar uygun değil. Diğer kriminaller şu anda çok kullanışlı ve Altaylı'nın durumuna düşmezler.
Medya Türk işi cehennem sizin anlayacağınız.
Kepçe var bok yok, bok var kepçe yok.
Altaylı'da hepsi bir araya geldi sadece..