KISKANDIM AMA ZARARSIZ BİR KISKANÇLIK
Geçen hafta etkinlikler, dayanışma yemekleriyle geçti. Bu nedenle nasıl geçtiğini dahi anlayamadım ama şimdi yorulduğumu hissederek bilgisayarın karşısında bu yoğun haftadan bir kesiti sizlerle paylaşmak istedim.
Çok kısa süre içinde almış olduğumuz yemek kararı arkasından koşturmaca içinde bilet satma, sanatçı, salon düzenleme işi bitmişti ve anımsadığım da dostlarla vakıf dayanışma yemeği yemeye başlamıştık bile. Bu hızla devam eden süreç Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı yemeğiyle devam etti.
Bu yemekte birkaç nokta dikkatimi her zaman çekmiştir kıyafetler ve yemeğe eşli katılım. Katılımcılardan adeta hepsi kravat renkleri ayrı olsa da bir örnek gibi giyinmişti, takım elbiseliydiler. Ve karşılarında eşleri yada çocukları vardı. Eşleri yaşıyor olanların karşısında oturan eşler çalan şarkı ve türkülere eşlik ediyorlardı.
Oturduğum masadakilerle ben de orada tanıştım İvriz( Konya) Köy Enstitüsünden mezun olan bir çift bir diğer çifte Çifteler Köy Enstitüsünden mezun olan (1939 yılında kurulmuştu) bir baba ve kızı vardı. Müthiş bir muhabbet vardı bu ikilinin arasında. Kulağı çok iyi duymayan babaya her kelimeyi iletmeye çalışan bir evlat ve tokuşan kadehler.
Nasıl bir muhabbetti bu arasında bu kadar yaş farkı olan baba ve kızı konuşulan her kelimeyi tartışıyor, her ikisi de fikrini söylüyor ve geçmiş arkadaşlarının selamlanması noktasında kızı yardımcı oluyordu bu bağlantıya. Bir arada Çifteler mezunu hocam masadan ayrıldı severmiş zeybek oynamayı baktım sahnede zeybek oynuyordu. Bu muhabbetin kaynağının büyük ölçüde almış oldukları eğitim olan Köy Enstitülükten kaynaklandığına inanarak paylaşıyordum o gecenin saatlerini ve dakikalarını bu muhabbet kuşlarıyla. Sevgi ve saygının bu denli büyük bir iz bırakacağı görüntüleri adeta yeni görüyordum. Belki de hiç düşünmemiştim bu kadar anlamlı olacağını bir ilişkinin.
Kızı anlatmaya devam etti masada” babam şimdi yaşamını okumuş olduğu Köy Enstitülerindeki öğretinin aynisini yaşayarak sürdürmeye devam ediyor.” Diyerek. Ziraatı öğrendi bahçesi var, hayvanları var ve bu derin öğretinin yaşama dair beyinlere yerleştirdiği bütün güzellikleri yaşatmaya çalışıyor.
Hocam zeybek havasıyla oynarken masayı paylaştığım diğer hocalarsa ellerinde mandolin varmış ve onu çalıyormuş gibi yaparak hocama eşlik ediyorlardı.
İşte adına kıskançlık dediğim ancak kıskançlık yerine “ İMRENME” kelimesinin uygun düşeceği bu fotoğraf o günden bu güne takılı kaldı gözümün önünde. Hocam ve kızı kadeh tokuşturup, türkü söylüyorlardı beni de bu baba- kız fotoğrafına dahil ettiler. İçimi çektim biraz da içim buruldu babasız geçen çocukluğumun en acı veren fotoğrafı takılıp kaldı duvarda. Karne aldığımız günlerde çocukların babaları da gelirdi ben hiç bunu görmemiştim azıcık içim yandı. Ama benim en değerli varlığım olan anneme de bir kez daha minnet duydum. En kısa zaman da hocamın çiftliğine gideceğiz ve baba kız bir kez daha kadeh tokuşturacağız “can cana” yapıp. 24. Nisan 2011
Emel SUNGUR