MADENCİLERİN ÖLÜMÜ “KADER” DEĞİL, CİNAYETTİR
EMEP İl Başkanı Coşkun ÖZBUCAK yaptığı yazılı açıklamada; Serbest piyasa, kuralsız çalışma, artan işsizlik, taşeronlaştırmalar, özelleştirmeler ve kapitalizmin kar hırsı işçileri canından etmeye devam ediyor. Daha birkaç ay önce Bursa, Mustafakemalpaşa'da 19 işçinin ölümü, ardından Balıkesir'de 14 madenci kardeşimizi yitirdiğimiz işçi cinayetinin acıları dinmeden, bu defa Zonguldak'ta yaşanan patlamayla sarsıldık. Tersanelerdeki ölümlerin, Davutpaşa'da yaşanan patlamanın yaralarını sarmayan, sorumlularını cezalandırmayan hükümet, cinayetleri izlemeye devam ediyor.
Sadece madenlerde değil, her alanda can güvenliğinin bulunmadığı, sendikasız ve dayatılan kölelik koşullarında çalışan işçiler adeta ölüme mahkûm ediliyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları hiçe sayılıyor. Denetimin yapılmadığı, ya da yapıldı gibi gösterildiği maden ocakları işçilere mezar olmaya devam ediyor. Maden ocaklarının, atölye ve tersanelerin denetimini ve işverenlerin takibini yapmayan hükümet patlamalar olduktan sonra açıklamalar yapmaktadır. Hükümet birkaç bakanını iş cinayetlerinin yaşandığı bölgeye göndererek, ölen işçilere fatiha okuyarak, ailelerine baş sağlığı dileyerek, sağ kurtulanlara ise geçmiş olsun diyerek görevini savdığını düşünmektedir.
Zonguldak'ta yaşanan grizu patlamasındaki mantık da farklı değil. Maden ocaklarının ve tüm işyerlerinin denetimlerini sendikalar, mühendis odaları ve işyeri çalışanları ile birlikte yapmak yerine, patronlarla anlaşarak “her şey yolunda” raporu veren Hükümet ve Çalışma Bakanlığı bu kazaların ve ölümlerin sorumlusudur.
Madenlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmemekte direnen ve ilgili sözleşmeleri imzalamayan hükümetin arka arkaya yaşanan patlamalar ve ölümlerin arkasında söyledikleri timsah göz yaşları olabilir.
Bu yaşananları kaza olarak, ya da takdiri ilahi diyerek gösterenler; gerçeği gizlemek, sorumluluktan kaçmak istemektedirler. Bu yaşananlar işçilere köle muamelesi çeken zihniyetin eliyle işlenmiş birer cinayetlerdir. Patlamalardan, göçük ve 'kazalardan' sonra bir mühendisi günah keçisi olarak gösterip tutuklamak, ya da göstermelik bir iki soruşturma sürdürmek bu cinayetleri engellemediği gibi, yenilerine davetiye çıkarmaktadır.
AKP Hükümetinin dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in yine bir maden cinayetinden sonra “Bunlar maalesef madencilikte ola gelen kazalar. Maalesef, bu madenciliğin tabiatı icabı olabiliyor” dediği akıllardadır. Bu talihsiz açıklamaya Başbakan da katıldı. Zonguldak'ta yaptığı konuşmada “Bu mesleğin kaderinde bu var” diyerek iş cinayetini “kader” olarak nitelemesi işçilere ve emekçilere değer vermediğini bir kez daha ortaya çıkardı. İş cinayetlerini önlemekle sorumlu iktidarın bu açıkalamasını şiddetle kınıyoruz.
Patlamada taşeronlaştırmanın önemli bir etken olduğunu gizlemeye çalışan AKP iktidarı sorumluluktan kaçamayacaktır.
Patronların her istediğini iki etmeden yerine getiren, işçileri köle koşullarında çalışmaya mecbur kılan AKP hükümeti patronlarla el ele vererek, köleliği ve ölümleri olağan görmeye ve göstermeye çalışıyor. İşçilerin iş güvenliğini, sigorta ve sendikalı çalışma haklarını gasp eden, madenleri özelleştirerek yandaşlarına peşkeş çeken hükümet, madenlerin, atölyelerin, Tersanelerin cinayet alanlarına dönüşmesinin esas sorumlusudur. TEKEL işçilerini kölelik dayatması olan 4-C'ye mahkum eden, işçilerin iş güvenliği ve insanca çalışma koşullarını hiçe sayan AKP Hükümetinin, yaşanan iş cinayetlerinden sonra yaptığı açıklamaların hiçbir inandırıcılığı da bulunmamaktadır.
İş cinayetlerine karşı sesimizi yükseltelim. Herkese iş, insanca çalışma koşulları için mücadele edelim.