MİLLİYETÇİLİK BAHANESİNDE KABARAN İŞTAHLAR
ABDULLAH AYDIN
Türkiye kırk yıldır yoğun bir terör ortamında yaşıyor. 1980 öncesindeki Sağ-Sol ideolojilerin karşılıklı kıyımı, terörü önleme bahanesi ile gerçekleştirilen 1980 darbesinin bizatihi kendisinin yarattığı resmi terör, uluslararası özellik ve katkılar taşıyan Ermeni ve PKK terörü… Yok edilen canlar, yoksullaşan, umutsuzluğa sürüklenen kitleler, çözülen ‘Ulusal kimlik’ ve iltihaplı sivilceler gibi her tarafımızdan fışkıran etnik tanımlama, söylem ve talepler…
PKK terörü paralelinde alevlendirilen etnik kimlik sorgulama ve arayışları, şayet böyle devam ederse ‘Ulusal çözülmeye’ kadar gidebilir. Özellikle AKP döneminde, bu ayrışmaya mezhepsel kimlik tanımlamaları ve arayışları da katıldı, iş daha da çözümsüzlüğe yöneldi…
Her arayış yeni bir ayrışmayı, ötekileştirmeyi ve toplumsal güvensizliği doğurdu. Toplum, Sosyal Katmanlar birliğinden, Ulusal birlikten, birbirini reddeden ırksal ve dinsel etnik karşıtlıklara ve zıtlıklara doğru itildi…
Siyasi sorumluluk taşıyanların ve Devletleri yönetenlerin birincil görevleri, tarihin her döneminde ve her toplumunda birliği sağlamak, yurttaşlarını barış içinde yaşatmaktır. Bunu başaramayanlar veya bu konuda aymazlık gösteren siyasetçilerin akıbetleri, gittikleri yer ve o toplumlara bıraktıkları miras herkesçe malûmdur…
Son günlerdeki söylemleri ile Başbakan Tayyip Erdoğan, Milliyetçilik anlayışı ve tarifi ile ‘Ulusal Birliği’ reddeder duruma düşmektedir. Bu sürüklenişte, Başbakanın zihninde yerleşik ‘Yeni Osmanlıcılık’ özleminin olduğu söylenebilir; ‘Tek adamlık’ özleminin de, her türlü tavizi her yönde vererek iktidarını uzatmak ve pekiştirmek isteği de etkili olabilir…
Başbakan’ın ‘Her türlü Milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık’ söyleminin altında yatan nedenlerden bir diğeri de, On Sekiz, On Dokuz, Yirminci yüz yıl ‘Milliyetçilik anlayışı’ yorumuna dayanıyor. Milliyetçilik yaftası altında bir dönem Nazizm ve Faşizm hareketlerinden zarar gören insanlık, bu anlayışı mahkûm etmiş ve cezalandırmıştır. Başbakan Milliyetçiliği bu tanımlamalarla günümüzde yorumluyorsa, yanıldığını söyleyebiliriz… Tarih boyu tartışma konusu olan Milliyetçilik, Kavimden Ulusa evirilen birçok tanımlamalarla izaha çalışılmıştır. Günümüzde, Soy, Irk ve Kan birlikteliği, Kafatası yapısı ile Milliyetçiliği açıklamak mümkün değildir. Rejimlerin ve egemenlerin kasıtlı söylem ve davranışları dışında, günümüz Milliyetçilik anlayışı ve uygulaması ırksal değil, sınırlarla kaim Ulusal bir anlayış olmalıdır. Herkese aynı mesafede yasalar, sınırlar içinde aynı kimlikler var ise, sınırlar içinde Devletin yurttaşlara mesafesi eşitse, Devlet tüm yurttaşlarını her türlü iç ve dış tehlikeye karşı (Ekonomik, Siyasi, Kültürel, Hukuki ve bedeni) koruyor ve geliştiriyorsa, yönetenler ve toplum tüm insani haklarına karşılıklı saygılı davranıyor ve teslim ediyorsa, o ülkede Ulusalcı davranışlar gelişmiş demektir…
Aynı ırktan insanların farklı kimlikler altında birbirlerine düşman oldukları, savaştıkları, kitlesel katliamları, sömürüleri, birbirlerini reddettikleri, tarihin sayfalarında yazılıdır. Bu gösteriyor ki, Milliyetçilik ırkla, kanla, inanç birlikteliği ile açıklanamaz.
Üstün ırk ve üstün inanç anlayışı insanlığın en büyük aptallığıdır. Antropolojik özelliklerle övünmek veya yakınmak günümüz insanının deneyim ve birikimleri ile bağdaşmaz. Bayatlamış ve çağı geçmiş ırksal ve dinsel etnik anlayışla bir yerlere varılamayacağı hâlâ anlaşılamamışsa, burada toplu bir hata işlenmiş ve işleniyor demektir… Başbakan kendisini “aradan sıyrılmış zenci Türk” olarak nitelerken, düşüncelerindeki birtakım eşikleri aşamadığını, bilinçaltındaki ayrışmayı açığa vuruyor, kimi çevrelere saflaşmak doğrultusunda mesaj veriyor. Başbakanın bu sözlerinden hareketle, aslında bu coğrafyadaki insanların en mağdur edilenleri Başbakan’ın ‘Beyaz Türk’ olarak nitelediği kesimdir. Tarih boyu yolgeçen hanına dönmüş Anadolu Coğrafyasında, ülke yönetimini elinde tutan biri tarafından etnik ayrışma tarifi yapılması, bu ülke için gerçek bir talihsizliktir, yakın bir tehlikedir…
Başbakan bu tanımlamasıyla kabaran kimi iştahlara yol açtığını, bu ülkede kendisi gibi ‘aradan sıyrılmış Zenci Türk’ (!)olmaya aday Yetmiş Beş Milyon insan olduğunu, ‘Beyaz Türk ’(!) çocuklarının da aradan sıyrılmış Zenci Türk çocuğu gibi Yirmi Beş yaşında Gemi Filosuna sahip olmak istediklerini unutmamalıdır!
Türkiye’ye gerçekten yazık oluyor!