Nerden Bakarsan bak;

Toplumsal birlik sözü asla tek tipleme olarak anlaşılmasın “ tek farklı kişi dahi olsa onun da eşit yurttaşlık hakkına sahip olarak” sağlanan birliktelikten söz ediyorum.

Nerden Bakarsan bak;

14- 15 Kasım Hacı Bektaş ilçesinde yapılan toplantı ile bu yıl sempozyum biçiminde yapılan Alevi- Bektaşilikle ilgili izlediğim bilimsel içeriği de olan 3. toplantı oldu.

Son olarak Hacı Bektaş"ta yapılan toplantının bilimsel bakışını dile getiren üç arkadaşımız vardı. Sayın Erdoğan Aydın, Ayhan Yalçınkaya ve Ali Murat İrat konuşma biçimi ve söyledikleriyle çok önemsediğim isimlerdi belleğimdeki anlatımlarına ilavelerde bulundular.

Ayrıca Ayhan Yalçınkaya"nın zaman zaman silkeleyen tarzı benim açımdan önemli, toplumun böylesi fırtınalara ve “labirent gibi yollardan geçerek” söylemek istediğini ifade etmesi ile söylenen sözlerin insan belleğine daha kalıcı yerleşeceğine inanıyorum.

 Çünkü sürekli düz, kısa ve ayni seslerle söylenen seslenişlerin insan kulağına alışıla gelen bir şarkının nakaratı biçiminde yerleştiğini düşünüyorum.

 O nedenle Yalçınkaya"nın söylem biçiminin insanlara daha sorgulayan bir ufuk açacağını hissediyorum.

Diğer konuşmacılar “örgütün örgütlenmesine” katkı koymuş arkadaşlarımızdan oluşuyordu.

Bu bölümle ilgili söyleyeceklerim de ise Tekin Özdil Başkanın ifadelerin de tamda Ayhan Yalçınkaya"nın aksine tarihin süzgecini de sade kelimeler kullanarak ifade etmesi söylenileni belleğime daha rahat yerleştirdi.

 İşte söylediğim bu iki farklı söylem biçimine toplumun ihtiyacı olduğunu görüyorum sadelik ve kolay anlaşılabilirlik sürekliliğinden kurtulup zamanla silkelenme. Sadelik alışılırlığı getiriyor, silkelenme de ne yazık ki ülkemizde yaşanan katliamlarla kısa süreli su yüzüne çıkıp tekrar suskunluk ve sessizliğe dönüşüyor bu sessizliği bizi derin yaralayan böylesi acıların yerine farklılık sergileyen seslerin yapması önümüzü açacağı gibi toplumsal birlikteliğin de pekişmesine yardım edecektir.

Toplumsal birlik sözü asla tek tipleme olarak anlaşılmasın “ tek farklı kişi dahi olsa onun da eşit yurttaşlık hakkına sahip olarak” sağlanan birliktelikten söz ediyorum.

Açış konuşmasını yapan konuşmacılardan Sayın Velieddin Ulusoy"un konuşması çokta beklediğimden farklı bir konuşma değildi çünkü her zamanki vakur ve kamil insan edasıyla sevgi, barış ve Alevi öğretisinin gerekliliğini bir inanç önderi konuşmasıyla yansıtarak her daim yaptığı bir seslenişti. Elbette böylesi bir yol önderinin konuşmasını değerlendirmek pek benim haddim değil ancak Sayın Ulusoy"un affına sığınarak gözlemimi sizlerle paylaşıyorum.

Binlerce yıllık bir süreç yaşanmıştı önceki sürecin içinde çok olmasam da 21 yıllık Demokratik Alevi Örgütlenmesi sürecinde bazımız ayni toplantıda dile geldiği gibi çelme taktık bazımız çamur attık, bazımız bunları eleştiri olarak söyledik, bazımız söylediklerimize rağmen böylesi tarzı yaşam biçimine dönüştürdük, bazımız daha fazla ders aldık. Bazımıza 15 yıl gibi geldi 2 Temmuz sonrası, bazımızın anılarında kaldı bazımızsa 200 yıl gibi ağır ve acı bir süreç olarak yaşamaya devam ediyoruz.

Elbette bu bahsettiğim kesim Demokratik Alevi Örgütlenmesi sürecin de görev yürüten yöneticilerle ilgili. Hiç tartışılmayacak bir kesim ise o süreçte yakınlarını kaybeden ailelerdi ve yürek yanığı bitmeyecek bir sürece girdiler.

Toplantıya örgütlerden katılım belki çok fazla değildi ama yılların emektarları vardı. Onlardan birinin sesi feryat figan ederek yükseldi.” Ben kiminle birlikte olunmayacağını biliyorum, ancak birlikte olduğumuz bazı isimler nerede” diye soruyordu. Bir diğer sade ve samimi seslenişse Çorum "dan gelen arkadaşın sesi idi ve sorunlarını paylaşacak, dertleşecek insanlarla onu paylaşmak istiyordu.

Anladım ki sanki biraz pişmiştik. Dinledik birbirimizi, ufak tefek sataşmalar elbette olacaktı onu çok önemsemiyorum.

Sayın Belediye Başkanımızın evine gelen konukları selamlamasını isterdim. Buna örneği de kürsüden konuşmamla verdim. Uzun süredir sesli dile getirmesek de örgütler arası tartışmaların olduğu aşikardı böyle bir süreci bizde yaşadık. O süreç de bizimde Banaz"da yapılan Pir Sultan Abdal Etkinliklerimiz elbette devam etmekteydi şimdi sıralamayı düşünmediğim nedenlerden dolayı o etkinliklerde dernek kurucularının, başkanlarının, yöneticilerinin asla isimleri dahi dile gelmiyordu. Bütün isimler


sıralanıyor; Devlet erkanı ( katıldıysa), örgüt temsilcileri, yerel yönetim temsilcileri, dernek yöneticileri, muhtarlar v.s…ve şahıslar hepsi sıralandıktan sonra satır arasına sıkıştırılan bir isim olarak bazen sadece genel başkanın adı söyleniyor bazen söylenmiyordu. Ancak bu isimleri özenle söylenmeyen arkadaşlar, eşleri, evlatları, ana babalarıyla hep birlikte gelen konukların kendi evlerine geldiğini bildikleri için konuklara hizmette kusur etmiyorlardı. Bense hizmet değil bir sade selamı bekledim açıkçası. Elbette Hacı Bektaş kimsenin değil hepimizin evi ve sığınacak limanıydı ancak dediğim gibi bir gönül selamı hepimizin muhtemelen beklediği bir talepti.

Birde “o olursa ben olmam” nakaratı anlaşılabilir bir şey değildi. Bir davet var bu davetin sahipleri evine çağırdıklarını çağırmış ve biliniyor ki böylesi derin bir kültür ve inanç çağırdığı konuğuna gerekli saygıyı gösterecektir. Davetlinin “şunu neden çağırdın, o olduğu için gelmiyorum” diyerek ev sahibine çağıracağı misafir listesi verme hakkı var mıdır onu çözemedim. Kaldı ki bu çağırılar Emel, Alaaddin, İhsan, Özer adına yapılan çağırılar değil bunlar örgütsel çağrılardı. Böylesi toplantılara katılmama kararlarını yöneticiler veriyorsa örgüt yöneticileri örgütlerine genel kurullarında hesap vermelidir yok başkanlar kendileri karar veriyorsa ve örgüt sessiz sedasız böyle bir birlikteliğe katılmamayı kabullenip geçiştiriyorsa o örgüt adı gönüllerde olan ama ne yazık ki süreği farklı olan bir örgüte dönüşmüş demektir.

Arada elbette konuşmalar geldi, geçti kulağa yerleşti ama son sahne önemliydi benim için hizmeti unutulmayacak kadar çok olan Nazif Ünlüyurt ağabeyimizin kapanış konuşmasıydı. Belki yılların yorgunluğu vardı ancak gelecek kalan günlerinin bu yorgunluğu unutturması için seslenirken gözleri dolu doluydu sakinleşen ve gevreğini içe dürmeden ama belli bir ses yüksekliği ile yapılan ikinci gün konuşmaları onu biraz mutlu etmişti. O çok haklı olarak gelecek günlerin daha sıkıntılı olduğunu biliyor ve kenetlenen ellere olan ihtiyacı sesli dile getiriyordu. Nazif Ünlüyurt ağabeyim açış konuşmasında ev sahipliğinin gereği konuklarına kibar davrandı ama sanki “o kibarlık biraz fazla” oldu diye düşündüğümü de sizlerle paylaşıyorum.

Böylesi toplantıyı hazırlayan katkı koyan, gelip görüş bildiren herkese verdiği emek nedeniyle teşekkür ediyorum. Unutulan “ EMEK TEŞEKKÜRܔ bende bundan önce de olduğu gibi sürekli söyleyeceğim bir söz olarak kulaklara yerleşene kadar değil bu kelimenin anlamı yürekler ve beyinlerde içselleşene kadar kullanmaya devam edeceğim.

Son olarak kimle olmayacağımı sizle paylaşacağım.

Gittiğim bu yolda eksikliklerim, doğrularım yanlışlarım, hizmetlerim, hırslarım keyiflerim kişi olarak sadece beni etkiliyorsa hiç önemli değil. Bir kişiyim üzerim çizilir unutulur giderim, ancak bir lider, bir yönetici, bir sorumlu, bir önder, bir saygın kişi konumundaysam sözüme bir kişi dahi saygı duyuyor, kulak veriyorsa ben asla ırkçı, tarihe bakıldığın da kan kışkırtıcılığı yapan tek ırk, tek dil ve tek inanç dışında her farklılığı reddeden radikal İslamcılarla, kafatasçılar ve şeriatçılarla olmayacağım.

Benim özenle koruduğum, tercih ettiğim, zorla değil gönül bağıyla bağlandığım bu yolda toplumun farklılıklarını yok sayan bu inandığım ve gönül verdiğim yaşam yolumun değerlerini örseleyen, değiştiren, sadece kendi dediğini doğru belleyen ve belletmek için lobiler kurup baskı yapan, kin kibirden arınmayan hiç kimseyle kol kola değil ayni ortamda olmayacağım.

Çok zorlu çok karmaşık günler önümüzde duruyor.

Yaşam da yanlış dahi yapmış olsak bu ihanete dönüşmediği sürece bu farklılıkların birlikteliği ile yol alınabilineceğine inanıyorum.




Bir şeye daha inanıyorum; “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”. Çok konuşan, yılların sonucunu sadece kendi hanesine yazan yılları anlatırken” ben demiştim, ben yapmıştım” ifadelerle anlatan ama o yerle de emekle duvarlar örülürken olmayanların yanında da olmamak gerekir.

Bizlerin söyledikleri ve anlattıklarıyla çok sorunu çözmüş olmamız gerekir ama sorunlar bütün ağırlığı ile karşımızda durmaktadır.

Bu ağızdan çıkan söylediklerimizin büyük bölümü hayal dünyamız da gerçekleşenlerdir. Bunları abartılı ve çözülmüş olarak anlatırsak belki kendimizi tatmin ederiz ancak toplumun yaşadığı sorunların farkında dahi olmayız.

Bizler elbette ki demokratik alevi örgütleri olarak ülke barışının yerleşmesi için katkıda bulunup özen göstermeliyiz ancak bizim değerlerimizin de bizler için yaşamsal değerler olduğunu yol arkadaşlarımız da önemsemeli ve bu mücadelemizde önümüzde değil yanımızda olmalılar.

Bu toplantının genel havasından başka kendi söylediklerimi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum;

Satır aralarına sıkışmış sözlerden hareketle benimde zaman zaman kullandığım “ezberi bozalım” sözü anladım ki nereden bakılıp söylendiğine bağlı. Eğer nüfus cüzdanlarında T.C vatandaşı yazmasına rağmen farklılıkları yok sayılan ötekileştirilen nüfusa dair “ ezberi bozmaksa” ona eyvallah derim. Ama takip ettiğim biçimiyle küçük detaylar olarak adlandırılan ancak benim çok önemsediğim ezberleri bozmaksa kastedilen onun adı bence asimilasyon.

Yazımı birkaç örnekle kapatacağım;

1988 yılından bu güne değin katıldığım Hacı Bektaş Veli Anma Toplantıları ismi yerine dikkatle izlediğim sempozyumlar da “Hacı Bektaş Festivali, Pir Sultan Abdal Festivali” denmesi.

“Nefes ve deyiş “ söylemi yerine “şiir ve türkü” söylemi ve bunun özgünlüğünden koparılıp söylenirken adeta göbek atarcasına sıradanlaştırılması.

Bundan 10- 11 yıl önce Hacıbektaş"ta anma etkinliklerinde demokratik Alevi Örgütleri adına bildiriyi okuyan kadınlar ve örgüt temsilcisi, başkanı yöneticisi kadınların yokluğu.

Evet ne yazık ki ezber burada bozuluyor Alevi- Bektaşi geleneğinin kadın- erkek eşitliği de esen erkek egemen muhafazakar politikalarla bozuluyor.

Aman dikkat ezberi bozalım derken binlerce güzelliği var oluşumuzun en özel yanlarının ortadan kaldırılmasının önünü açmayalım.

Özü öze bağlanmadan sular gibi çağlanmayacağını unutmayalım..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel-siyaset Haberleri