DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNİN TSUNAMİSİ
Depremden-yangınlara, kasırgadan-su baskınlarına kadar yaşanmış bütün felaketler çoğu zaman unutulmayacak acılara neden olmuştur. En son 2011-Mart ayında Japonya’da büyük bir tsunami felaketi yaşanmış, bütün dünya bu felaketi büyük bir çaresizlik içerisinde canlı yayın gibi televizyonlarda izlemiştir. Devasa deniz dalgalarının acımasız vahameti hafızalarımıza kazınmış, saniyede yok edilen yaşamlar vicdanlarımızı acıtmıştır. Japonya’daki felaketi televizyonları başında izleyenlerin birçoğu benzer felaketlerin tehdidi altında yaşadıklarından bihaber olmuşlardır. Ne yazıktır ki yaşamı tehdit eden felaketlerin varlığı çoğu zaman yaşamlar yok edildiğinde ancak fark edilebilmiştir. Doğu Karadeniz Bölgesi için de geçerli olan bu durumu “tespit etmek” ve “yetkilileri uyarmak” amacıyla bu makale kaleme alınmıştır.
Coğrafi yapısından dolayı doğal felaketler karşısında büyük bir risk taşıyan “Doğu Karadeniz Bölgesinin” doğal kaynakları da yıllardan beri hoyratça ve bilinçsizce tahrip edilerek felaket riskinin daha da artmasına, günümüze kadar can ve mal kaybına neden olan sel ve su baskınlarının yaşanmasına neden olunmuştur. “Bilimsel veriler” Doğu Karadeniz Bölgesinin tsunamıye karşı güvenli bir bölge olduğunu ortaya koymuştur. Bölgenin tsunamıye karşı güvenli olması, ne yazıktır ki kitlesel can ve mal kaybına neden olan tsunamıye benzer su baskınları riskini ortadan kaldırmamıştır. Bölgede yıllardır süregelen yanlış arazi kullanımından ve bilimselliğe aykırı ulaşım yollarından dolayı özellikle ana vadilerin denizle birleştiği noktalardaki dere yatağının her iki yanına kurulmuş olan yerleşim yerlerinde tıp ki “tsunami” gibi yıkıcı ve öldürücü su baskınlarının yaşanması kaçınılmaz olmuştur.
Doğu Karadeniz Bölgesi “edafik”,klimatik” ve “topoğrafik” yapısıyla diğer bölgelerden farklı özellikler taşımaktadır. Bölgenin genel coğrafyası genellikle derin ve dik vadilerden oluşmuştur. Yerleşim yerleri genellikle dağınık ve çok geniş alanlara yayılmıştır. Bundan dolayı “yol yapım çalışmaları” doğal çevreyi aşırı tahrip etmiştir. Arazi eğiminden dolayı yol inşaatının hafriyatıyla doğal bitki örtüsü yok edilmiş, dere yataklarının doldurulmasıyla da suyun akış mecrası büyük ölçüde daraltılmıştır. Derin vadilerin kesişme noktalarındaki yol güzergâhını oluşturan hafriyat bentleri, aşırı yağmurların oluşturacağı yapay göletlere uygun bir zemin hazırlamıştır. Bölge şartlarıyla uyumlu olmayan “Ormancılık politikaları” ormanları hızla yok etmiş, bölgenin coğrafi yapısına göre olması gereken ormanlık alan oranını çok düşük seviyelere indirmiştir. Havzanın doğal yapısının tahrip edilmesine neden olan ulaşım ve ormancılık politikaları, felaketlerin yaşanmasına alenen davetiye çıkarmıştır. Son yıllarda normal potansiyelin üzerindeki “HES Projeleri” de bu olumsuzlukları daha da artırmıştır.
Karadeniz oto yolu, yüzeysel suların “dere yatakları” ve “menfezler” dışında denize akışını tamamen engellemiştir. Havzada oluşan büyük bir felaketten dolayı dere yatağından taşan ve menfezleri tıkayan yüzeysel suların doğal yollarla denize ulaşamaması daha büyük bir felaketin habercisidir. Havzaların doğal yapısı yukarıda açıklandığı gibi aşırı tahrip edilerek heyelanların ve su baskınlarının oluşmasına zemin hazırlanmıştır. Havzaların denizle birleştiği noktalardaki dere yatağının her iki yanına kurulmuş olan yerleşim yerleri, denizle arasına set oluşturmuş “Karadeniz Otoyolu” ile sel ve su baskınlarına maruz bırakılmış “havzanın” arasında kalmıştır. Bundan dolayı dere yataklarından taşan ve menfezleri tıkayan büyük su baskınlarının söz konusu yerleşim yerleri için tıp ki “Japonya’daki tsunami” gibi yıkıcı ve öldürücü olabilecektir. Doğu Karadeniz Bölgesinin karşı karşıya kalmış olduğu bu felaketin herkes tarafından çok iyi bilinmesi ve gerekli önlemlerin bu günden alınması kaçınılmazdır.
Faruk ÇEBİ
Orman Yüksek Mühendisi
Kürem-der Genel Başkanı
Huzurlu Bir Toplum, Yaşanılabilir Bir Çevre İçin KÜREM-DER, Sen De Destek Ver.
Ad Soyad: KÜREM-DER
Tel: 0 533 281 2455
E-Posta: kuremder@gmail.com
IP: 88.255.50.2