Ülkemiz son günlerde,doğrularla yanlışların birbirine karıştığı,anormal bilgi kirliliği ve kara propagandanın bir çok gerçeğin görülmesine engel olduğu amansız bir güç ve iktidar kavgasına sahne oluyor.
Hedefin ortasında mevcut hükümetin ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın bulunduğu apaçık ortada olan bu güç ve iktidar kavgası,öyle üç beş kelime ile özetlenebilecek türden bir kavga değil.Birbiriyle iç içe girmiş bir çok ilişkiler zinciri olan,ibret alınması gereken derslerle dolu geçmişi ve geleceğe ışık tutabilecek yönleri bulunan bir süreç ile karşı karşıyayız.
Acizane bu köşede ve başka zeminlerde yazıp söylediklerimizi bilenler bizim ısrarla şunu söylediğimizi bilirler.”Siz bırakın bu ,Türkiye ile işbirliği ve model ortaklık martavallarını. BOP denen ve özde Müslüman toplumların yaşadığı coğrafyanın yeniden dizayn edilmesi ,küresel egemenlerin istediği yeni bir resme dönüştürülmesi projesinde asıl hedef ülkeler Türkiye ve İran’dır.Zira Türkiye ve İran’ı istediği kalıba sokamayan küresel projelerin bu bölgede başarı şansı yoktur.”
Söylemek istediğimiz şuydu.Beyler birileri bu ülkeyi kendi arzuladıkları yeni bir resme,şekle,kalıba dönüştürmek istiyorlar.Aman dikkat.
Rüzgar o kadar sert esiyordu ki bizim gibi düşünenlerin seslerini ne dinleyen oldu ne de dikkate alan.Tam tersine bu günkü iktidar sahipleri dahil çoğu çevre bu gelişmeleri faydaya çevirme niyeti ile hareket ederek kürüsel egemen çevrelerle veya onların uzantılarıyla işbirliğine girdiler.
Uzun lafı kısaya çevirmeye çalışalım ve bir özetleme yapalım isterseniz.
*Önce merhum Erbakan’ın sonra da merhum Ecevit’in başında bulunduğu hükümetler,bu bölgeyi kafalarına göre yeniden düzenlemek isteyen küresel emperyalistlerin projeleri önünde engel görüldükleri için çeşitli bahaneler vearaçlarla yıkıldılar.Türkiye gibi yabancı ellerin içerisinde çokça bulunduğu ülkelerde bu tür operasyonlar için bahane ve işbirliği yapılacak yerli taşeron sıkıntısı çekilmez.Nitekim merhum Erbakan’ın başında bulunduğu Refah Yol iktidarı irtica bahanesiyle yıkılırken merhum Ecevit başkanlığındaki hükümet bir ekonomik darbeyle başlatılan operasyonlar zinciri ile alaşağı edildi.
*Gerek Refah Yol hükümetinin yıkılışı ve gerekse Ecevit başkanlığındaki üçlü koalisyonun dağıtılması bu günkü iktidarın önünü açtı.İşin açıkçası bazı dış çevrelerde Ilımlı İslam veya Sivil Demokratik İslam diye nitelenen böyle bir iktidarın önü bilinçli olarak açıldı.Çünkü Küresel egemen sistem bu bölgede İslami kimliği öne çıkan ama kendileri ile işbirliğine hazır yerli iktidarlar ve ortaklar istiyordu.Bu günkü iktidarın motor gücünü oluşturan ekip küresel sistemin o günkü aktörlerine bu güvenceyi vermişlerdi.Yok be demeyi akıllarından geçirmek isteyen arkadaşlarımız BOP Eş Başkanlığı ve Medeniyetler İttifakı Eş Başkanlığı söylemlerini şöyle bir hatırlarına getirirlerse hatta “Irak’a giden ABD ve müttefik askerlerinin görevlerini başarı ile tamamlayıp sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua edilen günleri hatırlarlarsa sanırım daha sağlıklı düşünürler.
*İnsaf dinin yarısıdır derler.Biz de insafsızlık etmeyelim.Bu günkü iktidarı sürükleyen kadroların önemli bir kısmının bu al-ver veya bir zamanların moda tabiriyle kazan-kazan ilişkisine gönüllü katılımlarını tetikleyen temel iç güdü şuydu.
“Türkiye’deki siyasal ve ekonomik sisteme ve bürokratik yapıya egemen olan bu küresel güçlere rağmen biz yüzde seksen oyla da iktidara gelsek bize hükümet ettirmezler.O halde onlarla bir şekilde anlaşmamız lazım.Kaldı ki bizim onlara ihtiyacımız olduğu gibi onların da bize ihtiyacı var.”
*Ak-Parti iktidarının küresel sistemle sıcak ilişkileri bir müddet devam etti.Bu süre içerisinde Türkiye’de her iki tarafın da arzuladıkları bir çok değişim ve dönüşüm gerçekleşti.Ama zaman içerisinde kah tarafların birbirleriyle ilişkilerinde güven problemlerinin ortaya çıkması kah artık taraflardan birinin kendisini diğerine mecbur ve mahkum hissetmemesi gibi sebeplerle ve elbette küresel egemen güçlerin önceliklerinin de değişmesiyle taraflar arasındaki ilişkiler önce eski sıcaklığını kaybetti sonrasında soğudu ve en sonunda kopma noktasına geldi.
* Evet tarih tekerrürdür çünkü tarihten pek ibret alınmaz.Küresel egemen güçlerle ilişkilerin ayı ile çuvala girmekle eş olduğunu unutanlar çoğu kez ayının yani küresel egemen güçlerin saldırılarından nasiplerini alırlar.Hafızalarımızı tazeleyelim.1956 sonrası dönemde ABD ile arası açılmaya başlayan ve 1960 öncesi ABD ile ilişkileri kopma noktasına gelen rahmetli Menderes ,Rusya ( yani Sovyetler) ile ilişkileri geliştirmeye yönelmiş ve 16 Haziran 1960 tarihi itibarıyla resmi Moskova ziyareti programlanmıştı.Amaolamadı.Zira önce Nisan 1960 da İran Şahı vasıtasıyla bu ziyareti iptal etmesi için uyarıldı sonra da 27 Mayıs’ta askeri cunta tarafından devrildi.Benzer hikayeleri ABD ve benzeri küresel egemenler ile sıkı ilişkiler içerisinde bulunan gerek bölgemizden gerekse dünyanın dört bir yanından çok sayıda siyasal aktör veya lider için de okuduk ve biliyoruz.
Yanisişu.Erdoğan’ın son birkaç yıllık bazı tavırları ve özellikle Rusya ve Çin ile ilişkileri başta olmak üzere bazı bağımsız tavırları küresel egemenlerin hoşuna gitmemeye başlamıştı.Küresel egemenler adına uyarılması,hizaya gelmez ise hizaya getirilmesi gerekiyordu.Kaldı ki tarihin değişmez doğrularından birisi şuydu.Küresel egemenler sürekli ortakları ve ortaklıkları sevmezlerdi.
*Gezi Protestoları ile başlayan süreç Erdoğan iktidarı için bu çevrelerce desteklenmiş bir uyarı idi..Son günlerdeki gelişmelerden anlaşılıyor ki uyarı daha ileri noktalara doğru götürülüyor.Yani hizaya gel yoksa deniyor açıkçası.
*İlginç ve bir o kadar da dikkat çekici nokta şuydu.Erdoğan başkanlığındaki AK Parti iktidarını destekleyen küresel güçler için Erdoğan hiçbir zaman öncelikli tercih veya ebedi müttefik güç olarak görülmüyordu.Onun rolü bir geçiş dönemi rolüydü.Bu çevrelerin etkin parçalarının asıl hedefi bu coğrafya başta olmak üzere Müslüman toplumların yaşadığı coğrafyalarda içi boşaltılmış,dönüştürülmüş,temel iddialarından vazgeçmiş bir İslam anlayışını egemen kılmaktı.Biz bunu daha 2007 lerde yazdığımız “Bir sinsi savaşın öyküsü KOD ADI ILIMLI İSLAM” isimli kitabımızda uzun uzun hem de delilleriyle yazdık.Başlangıçta bu projeye sessiz kalır gibi davranan Erdoğan’ın son yıllarda bu projeye açıkça soğuk davranır hatta karşı çıkar tavırları elbette birilerinin hoşuna gitmiyordu.
*Kısacası bazı çevreler için Erdoğan’a operasyon vakti gelmişti.Geri kalmış ülkelerde veya bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu tür operasyonlar için malzeme sıkıntısı veya çevre-eleman sıkıntısı çekilmez.Çünkü;
-Zaten hedefe konan iktidarların veya liderlerin bir sürü zaafları,açıkları yahut zayıf noktaları vardır.Onları kolaylıkla kullanırlar.Nitekim bu gün hedefe konulan Erdoğan ve iktidarı için yolsuzluklar ve tek adamlık merkezli yoğun bir olumsuz algı mevcut..Görüldüğü üzere bu konular habire kaşınıyor.
-İşbirliği yapılacak çevre-eleman sıkıntısı da çekilmez.Zira bu tür güçler sizinle iyi ilişkiler içinde oldukları dönemlerde sizin yanınıza zaten yeteri kadar ilerde lazım olur diye adam yerleştirir, bubir.İkincisi sizin bir takım sebeplerle aranızın bozuk olduğu çevreler vardır,onlarla aranızdaki ihtilaf noktalarını kaşır ve onları doğal müttefik yapar.Üçüncüsü sizin yerinize gelmek için küresel egemenlerle işbirliğine hazır siyasal aktörler vardır.Nitekim bunların hepsini de bu gün bolca görüyoruz.
Peki ne yapmak lazımdır dersiniz.
Zaman iktidarı ile muhalefeti ile aydını ve düşünen insanlarıyla şapkayı öne koymanın zamanıdır.Hatalardan ders almanın,kendine çeki düzen vermenin,ben nerelerde hata yaptım demenin ve onları telafiye çalışmanın zamanıdır.Sempati veya antipatileri değil ülkenin ve milletin çıkarlarını öne almanın ve ona göre tavır koymanın zamanıdır.Uyanmanın ve bu küresel emperyalist sarmalı kırmanın zamanıdır.
Kısacası zaman oh olsun demenin zamanı değildir.