SİYASİ TECAVÜZ
ABDULLAH AYDIN
Hoş olmayan absürd bir tanım…
‘Siyasi Tecavüz’ … ‘Siyasette de tecavüz olur mu’ denebilir.
Olur. Oluyor işte!
Hak gaspının olduğu yerde siyasi tecavüz de oluyor!
Tecavüz, ülkemizde geniş kitlelerin algıladığı gibi sadece belden aşağıda değil, hayatın her alanında, güç dengelerinin olmadığı, Hukuksuzluğun toplumda kanıksandığı, tek taraflı isteklerin anormal ölçülerde yoğunlaştığı her zemin ve zamanda vardır.
Toplumlardaki sınıf farklılıkları da siyasi tecavüz olaylarının yoğun yaşandığı ortamlardır. Ülkemiz ve Dünya’daki çoğu ülke siyasi tecavüz olayları ile iç içe yaşamakta olup, baskının, yolsuzluğun ve yoksulluğun doğurganlığını yapıyor, baskıları yoğunlaştırıyor.
Türkiye son Altmış yıldır giderek yoğunlaşan siyasi tecavüz altında düşe kalka yol almaya çalışmakta ve çoğu zaman tökezlemektedir. Darbeler, muhtıralar, Ortaçağa dönük eğitim talep ve uygulamaları, Dinin siyasi bir eleman olarak kullanılması, Kadınlar üstündeki toplumsal ve erkek baskısı, seçim hileleri, ekonomik kıskaçlar, Hukuk egemenliğini sulandırmak ve giderek yok saymak, yoksulluğun siyaset tabanı olarak kullanılması ülkemizdeki siyasi tecavüzlere zemin hazırlamakta, toplumun gelişiminin önünde bariyer oluşturmaktadır.
Ülkemiz günümüzde yoğun bir siyasi tecavüz altındadır. Mecliste kabul edilen ittifak ve seçim yasalarında yapılan kimi değişikliklerin Hukuki ve hak çemberini çizmek oldukça zordur ve tarifi güçtür. Tecavüzün de ötesinde, oldukça saldırgan yaptırımları içermektedir.
Gerek İttifak yasası, gerekse değiştirilen seçim yasası maddeleri gerçek bir Demokrasinin hiçbir yapısına uymamaktadır. Daha da öte, Demokrasiyi askıya alma, tek kişi ve tek Parti diktatörlüğüne zemin hazırlamaktadır.
Yapılan değişikliklerle: — — Mühürsüz oyların kabulü baştan itibaren suiistimale açıktır.
— %10 barajının kaldırılmaması çeşitli düşüncelerin önünü kapamaktadır.
— Seçmenin isteği dışında adres kaydırılması kasıt şüphesi taşımaktadır.
— Sandık kurullarının oluşumu Siyasi partilerin haklarını yok saymak anlamı taşıyor.
— Seyyar Sandık uygulaması, oldukça şaibeli oy kullanımlarına açıktır.
— Vali ve seçim kurullarına sandık bölgesini birleştirme yetkisi verilmesi, şüpheli ve kasıtlı uygulamalara neden olabilir.
— İttifakın oy oranları ve Milletvekili dağılımı, şimdilik düğün-bayram görünse de, paylaşım anında ve sonrasında hayli sert çekişmelere neden olabilir.
— Tüm yetkileri budanıp siyaseten çıplak bırakılan Milletvekili sayısının 600’e çıkarılmasının getirisi olmadığı gibi, fonksiyonel olarak milletvekilliğinin değeri sıfırlanmış, milletvekilliği “Kıyak Emeklilik” makamına dönüştürülmüştür.
Yasaların dili açık, yaptırım gücü net olmalıdır. Son çıkarılan torba yasanın 18.inci maddesinin ifadesinde, 2839 sayılı kanunun 29.uncu maddesinin 1.inci fıkrasına eklenen değişiklikleri anlamak için herkesin yanında tecrübeli bir tercüman taşıması gerekiyor. Hâlbuki yasaların içeriğini her yurttaşın zorlanmadan anlaması gerekmez mi? Torba yasanın 18.İnci maddesinin yazılımını, acaba kaç okumaya anlayabileceğiz… Şimdi, Torba yasa ile 2839 sayılı yasanın 19 uncu maddesinin 1 inci maddesine eklenen yazılıma bakalım ve anlamaya çalışalım: “Ancak aynı ittifak içerisinde her birinin geçerli oyu; ittifakı oluşturan siyasi partilerin o seçim çevresinde tek başına aldıkları oy sayısına, ittifakın ortak oylarından gelen payın ilave edilmesiyle elde edilir. İttifak yapan her bir partiye ortak oylardan gelen pay, ittifak yapan siyasi partilerin tek başına aldıkları oyun bu partilerin toplam oyuna bölünmesi ile elde edilen katsayının ittifakın ortak oyu ile çarpımı sonucu elde edilir.” Umarım çok net anladınız!
Yasalar bir kişi veya gurubun istek ve ikballeri için değil, tüm ülke ve toplumun yararı için çıkarılır. Önümüze getirilen ve TBMM tarafından kabul edilmiş görünen yasa, bu ülkeyi Demokrasiye, halkımızı özgürlüğe taşımaz. Bu tür yasalar tek kişi egemenliğine, giderek diktatörlüğe gidecek yolların köşe taşını oluşturur.
Bu tür yasalar toplum gelişimini engelleyicidir, toplum haklarına saldırıdır, siyasi tecavüzdür! Bu yanlıştan biran önce dönülmesinde, ülkemizin ve halkımızın geleceği bakımından sayılamayacak kadar yarar vardır.