Solcular ‘millet düşmanı’mı?
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
Solcu yazar, aydın, kanaat önderleriyle alakalı sıkça dile getirilen ve toplumda yer etmiş şöyle bir görüş var: Solcu aydınlar toplumun değerlerine uzak. Daha da ileri gidenler şöyle diyor: Solcular bu topluma düşman. Biraz daha ileri gidenler ise solcuları ‘devlet ve ülke düşmanı’ ilan ediyor.
Genel olarak baktığımızda solcu aydınlardaki üslup ve yaklaşım sorunlarını eleştirebiliriz.
Dert ettikleri meseleleri anlatırken toplumla bağ kurma, sonuç alıcı işler yapma konusundaki eksikliklerine vurgu yapabiliriz.
Bazı meselelere yaklaşımlarındaki ideolojik vurgular, esasın önüne geçiyor. Bu konuda da eleştirebiliriz.
Hatta kendileriyle alakalı yaratılan bu imajı boşa çıkarma konusunda yetersiz kaldıklarını da söyleyebiliriz.
Fakat ‘milletin değerlerinden kopuk’, ‘halk düşmanı’ ‘devlet düşmanı’ gibi ipe sapa gelmez ithamlarda bulunmak olacak şey değil.
Solcular neyi savunuyorlar? Nasıl bir ülke istiyorlar? Kimin için, neyin mücadelesini veriyorlar? Savundukları hangi değerler halkın değerleriyle bağdaşmıyor?
‘Toplum değerleri’ diyoruz, nedir onlar?
Mesela demokrasiyi savunuyorlar. İnsan haklarını savunuyorlar. Özgürlüğü savunuyorlar. Mimari meseleleri tartışıyor, planlı şehirciliği savunuyorlar.
İşçi haklarını, işçilerin çalışma olanaklarının sağlıklı olmasını savunuyorlar.
Ağaç katliamına karşı durup çevre sorunlarını dert ediyorlar.
Ülke zenginliklerinin talan edilmesine itiraz ediyorlar. Açgözlü patronlardan emeğinin karşılığını alamayan yoksul insanların haklarını savunuyorlar.
Herkesin çocuğunun eşit eğitim aldığı iyi bir eğitim sistemi istiyorlar.
Savundukları bu değerler tüm bu toplumun da değerleri değil mi?
Toplum değeri denildiğinde aklımıza sadece namaz kılmak, oruç tutmak mı gelecek? Hem bunlar aslında inananlar için bireysel vazifeler değil mi?
‘Demokrasi’, ‘insan hakları’, ‘özgürlük’ , ‘hukuk’, ‘eşitlik’ ‘dürüstlük’, ‘adalet’ diyorlar. Bunlar bu ülkenin değerleri değil mi?
Yolsuzluğa, hırsızlığa, talana, haksızlığa karşı çıkmak bu toplumun yararına değil mi?
Çocukların yaşamasını savunmak bu halkın değeri değil mi?
Namaz kılan, oruç tutan ama bu değerlerden habersiz muhafazakar aydınlara niye halkın değerlerinden kopuk demiyoruz?
Namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar ama hırsızlığa, yolsuzluğa, haksızlığa, çevre katliamına ses etmiyorlar. Peki bunlara ne diyeceğiz?
Dindarlığı çok önemseyip işçilerin berbat ortamlarda çalışmasını umursamayanlara ne diyeceğiz?
Sabah akşam kul hakkı vurgusu yapıp milyonlarca insanın hakkının göz göre göre gasp edilmesine sessiz kalan, ortak olan, bunu ülke sevgisi zanneden sağcı kafaya ne diyeceğiz?
Ülkeyi çok sevdiğini söyleyip herkesin hakkı olan kaynakları eşe dosta peşkeş çekenlerle yan yana durmaktan imtina etmeyenlere ne diyeceğiz?
Diğer taraftan bir de ‘toplum düşmanı’, ‘ülke düşmanı’ meselesi var.
Millete küfür edip malını talan eden işadamlarıyla aynı yerde durmayı sorun görmeyen sağcı, muhafazakar, İslamcı aydınlar halkın dostu ama tüm bunlara itiraz eden, halka küfür edip malını gasp edenlere tavır alan solcular halkın düşmanı öyle mi?
Çevre katliamına sessiz kalan muhafazakarlar ülkeyi seviyor ama itiraz eden solcular ülke düşmanı öyle mi?
Şehitlik istismarıyla yoksul insanların çocuklarını ölüme gönderen, gönderilmesine en küçük itiraz etmeyen milliyetçi, muhafazakar, İslamcı aydınlar toplumun dostu ama ‘yapmayın bu çocukları ölüme göndermeyin’ diyen solcular toplum düşmanı öyle mi?
Yoksulların çocuklarını mezara gönderen çatışmacı politikalara karşı duruyorlar.
Bütün bunları kimin için istiyorlar?
Yeşil alanların talan edilmesine karşı çıktıklarında o halkın hakkını da savunmuş olmuyorlar mı?
İşçi sınıfının kötü çalışma koşullarına kimin için itiraz ediyorlar?
‘Yoksulluk büyük sorun önce buraya bakalım’ dediklerinde bunu kimin için demiş oluyorlar?
‘Çocuklar ölmesin’ derken kimin çocuklarını kastediyorlar?
Tüm bunları bu ülkede yaşayan yoksul, sesini duyuramayan, haksızlığa uğrayan insanlar yani halk için istemiyorlar mı?
Bu değerleri savunan, bu değerleri ülkede etkin kılmak için hayatını bu yolda heba eden insanlara ‘halk düşmanı’, ‘ülke düşmanı’ yaftası yapıştırmak insafsızlık değil de ne?
Asıl sorun…
Tekrar edeyim: Solun tüm bu değerleri savunurken kullandığı üslupta ve yaklaşımda sorunlar var. Bunu hepimiz görüyoruz.
Ama bu durum, esası görmemize engel mi?
Asıl sorun Türkiye’de dindarlığın solcu olamaması. Bütün dindarların sağcılık, muhafazakarlık çuvalına doldurulması.
Çünkü o çuvalda vicdan yok. O çuvalda din var ama insanlık yok. Yaşamı dert etmek yok. Özgürlüğü, demokrasiyi, insan haklarını önemsemek yok. Yoksul insanların dertlerine sahiden ortak olmak yok. İşçilerin berbat şartlarda çalışmasını sorun etmek yok. Ülke kaynaklarının talan edilmesine itiraz etme kültürü yok.
Sadece devlet var. Devleti kutsamak var. Yani devletin kalkınması, güçlenmesi. Bunun için her kurumun, her değerin, hatta insanın bile gözden çıkarılabileceğini düşünüyorlar.
Fakat sağcı, muhafazakar aydınlar bırakın gelişmeyi, büyümeyi, bu değerler olmadan bir devletin ayakta kalamayacağını da göremiyorlar.
Hukuku, özgürlüğü, eşitliği, vicdanı olmayan, yoksulun hakkını gözetmeyen, herkese eşit eğitim imkanı sunamayan, çevreyi, doğayı önemsemeyen, insana değer vermeyen bir devletin ayakta kalamayacağını akıl edemiyorlar.
Devletler köprülerle, otobanlarla, güçlü silahlarıyla var olmazlar.
İnsana verdiği değerle, insanın huzurunu, insanın gelişmesini esas alan yaklaşımla büyürler, güçlenirler.
Sol işte bu eksikliğe vurgu yapıyor. ‘İnsana, insanın, huzuruna, yaşamına öncelik verelim’ diyor.
Bunun için mücadele ediyorlar. İşkenceler, hapisle geçen ömürler, ödenen ağır bedeller hep bunun için.
Yani toplum için. Toplumun huzuru için. Toplumun değerleri için.
Sadece bunlar da değil. Edebiyatta, sanatta, sinemada hep bir mesafe kat edemediğimizden yakınırız.
Kat ettiğimiz o en küçük mesafede de en büyük pay yine solundur.
Sağcı, muhafazakar aydınların yapmadığı bir şeyi yaptılar.
Toplumun sahici sorunlarını kitaplara, filmlere konu ettiler.
Bu mücadeleyi veren insanlara ‘toplum düşmanı’ veyahut ‘toplum değerlerinden kopuk’ demek akıl alır bir şey mi?
Diyeceğim o ki sol, bütün eksikliklerine, bütün yetersizliklerine, üslup sorunlarına rağmen yaşadığımız şu günlerde vicdanını, insanlığını bütünüyle yitirmiş bir ülkenin kalan son vicdanıdır. Bunu görememek, hakkını teslim edememek ise en büyük vicdansızlıktır.