ŞÖYLE BİR BAKINCA…
Bir süre uzakta kalıp kente dönünce, sıcak gündemi yorumlamak ilginç oluyor.
Uzun sürmüş bir baharın ve Gezi Direnişi ile unutulmaz, olağanüstü olaylarla taçlanmış haziran ayının ardından Ordu’ya gelince kentin gündemine karıştım. Ama buna çok takılmadan, İstanbul’dan gelen bir grup gezgini üç gün boyunca dağ tepe dolaştırırken bambaşka konuların içinde buldum kendimi.
Ordu’yu gezmek için gelen 22 kişilik grubun büyük çoğunluğu bu coğrafyayı ilk kez görüyordu.
Kılavuz Enis Ayar’dı doğal olarak.
Ünye’den başlayıp Kurul, Çambaşı, Yeşilce, Aybastı-Perşembe Yaylası ve Fatsa üzerinden süren gezide daha önce dikkatimi çekmeyen kimi ayrıntıları da gözleme olanağı buldum.
Gözlemlerim elbette kişiseldir, tartışmaya ve değiştirilmeye açıktır; bunu önceden belirteyim.
Şu “eko turizm” denen olguyu pek anlayamamıştım; bu gezide anlayamama nedenimi buldum: Çünkü yok böyle bir şey!
İnsanlara her öğün pancar çorbası içirip
fasulye turşusu yedirip
bir de çeşit diye yanına
Sakarca, Melocan,
Galdirik, Pezik
gibi otları verince eko turizm mi oluyor; bir bilen varsa açıklasın lütfen.
Adamlar Yeşilce’de doğru dürüst yemek görünce inceden dalgalarını bile geçtiler “Aa, pancar çorbamız nerde kaldı?”
Ulugöl… Tamam, doğa harikası bir yer ama; iskelesi battı batacak, korkulukları yıkıldı yıkılacak… Emin misiniz burayı doğa turizmi için pazarladığınıza?
***
Şehrin gündeminde üst sıralardan epeydir düşmeyen belediye binası konusu da yine ısınmış görünüyor.
Burasının yeşil alan olarak kalmasını, alanın bir ucuna belediye başkanlığının prestij yapısının yapılmasını istemiştik hep.
Seyit Torun da böyle olacağını açıklamıştı.
Ancak, Valilik ve merkezi yönetim; SGK ve Defterdarlığın da yıkılıp buranın bir meydana dönüştürülmesi fikrini karnından konuşarak oyaladı durdu.
“Tabi canım öyle yapacağız.. Evet evet aynen öyle..” gibi yuvarlayıp geçtiler.
Valilik ve ilgili bakanlık temsilcileri kamuoyu önünde deklare edip protokol imzalamaya
yanaşmadılar.
Galiba amaç belediyeyi seçime binasız sokmak ve bundan siyasal kazanç elde etmekti.
Kabul etmeliyiz ki belediye yönetimi de siyasal bir yapılanmadır ve bu blöfü gördü. Bu konuda yalnızca belediyeyi suçlayıp durmak ne ölçüde hakkaniyetli, bunu da düşünmek gerek.
Şimdi ne desek nafile. Ha, belki bir şey diyebiliriz: Karayollarına ait alan kamu binaları için ayrılmış. Orası kentin yeni gelişme bölgesi; madem yıkılan yer şehre kazandırılacak, orayı da atlamasak derim.
Bir de şu: Karayolları Efirli’ye taşınacakmış.
Yani kentin turistik bölgesine.
Aklınızla bin yaşayın bu kentin planlayıcıları, size bravo demekten başka ne gelir elden!
***
600 yıllık Ordu adı, biliyorsunuz, bir milletvekilinin siyasal sloganı olan “Altınordu”ya dönüştürüldü.
Bu yetmedi, 900 yıllık Aybastı-Perşembe Yaylası güreş alanına bu kez de kendini hâlâ bakan sanan milletvekilinin adı verilmiş.
ordugözlem.com haber sitesi ne güzel başlık attı geçen gün: “Yağ Meydanı!”
Bu tarihi alana gelip geçici bir milletvekilinin adını verenlerin niyeti, amacı nedir bilemem ama; ey İdris Naim Bey, siz bilmiyor musunuz ki üç beş yıl sonra unutulup gideceksiniz ve adınızın yazılı olduğu tabela önce paslanacak, eğrilip bükülecek ve sonra bir başka iktidar bu adı değiştirecek.
Bu hoşunuza gidecek mi?
Yazık değil mi?
Bir şey daha: Bu yöreye Türkler ne ad vermişse tek tek mi özellikle bulup ayıklıyorsunuz ve değiştiriyorsunuz. merak ediyorum.
Merak ediyorum çünkü,
Ordu milletvekillerine twitter üzerinden tek tek sordum ama şu ana kadar yalnızca Mustafa Hamarat nezaket gösterip “ilin adını değiştirmedik, büyütüp geliştirdik” gibi bir yanıt verdi ama konuyu açıklayan doyurucu bir yanıt olmaktan uzaktı bu da.
Hiç değilse, il başkanının bir görüşü var mıdır bu konuda?
18 Temmuz 2013 Perşembe