Terör uzmanı sıfatıyla medyayı ve özellikle televizyonları işgal eden soytarıların küresel bir proje olduğunu açıklığa kavuşturmak zorundayız.
TERÖR UZMANLARI !
Birol Ertan
Türkiye, son yıllarda her alanda bir “çöküş” süreci yaşıyor. Toplumsal çöküş (social collapse) olarak nitelendirilebilecek bu durumun birçok göstergesi bulunuyor. Toplumsal çöküşün göstergeleri arasında ; akıl ve bilimden uzaklaşmak, yandaş kayırma sisteminin her alana egemen kılınması, cemaatleşme, tek sesliliğin siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşamın her düzeyine yaygınlaştırılması, medyada tekelleşme ve oto-sansür, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde yeni tip baskılar, sanatın her dalı ve özellikle edebiyatta gerileme, internet düzeyine kadar inen sıkı kontrol mekanizması, muhaliflere baskı gibi birçok olumsuzluk sayılabilir. Türkiye, bu sayılanların hemen hepsini ağır biçimde yaşayan bir ülkeye dönüştü.
Bu yazının konusu, ülkedeki toplumsal çöküşün nedenlerini sorgulamak değil. Toplumsal çöküşün göstergelerinden/nedenlerinden birisi olan tek sesliliğin her alandaki egemenliğinin bir yansıması olan medyadaki “uzman terörü”nün traji-komik durumunu gözler önüne sermek. “Uzman terörü” konusunu, özellikle televizyonlarda sık sık karşımıza çıkan terör uzmanları ile açıklamaya çalışacağım.
Ülkemiz her geçen gün yeni bir terör olayıyla sarsılırken, gencecik masum insanlar anlamsız terör eylemlerinin kurbanlarına dönüşürken, siyasal iktidarın ve yetkililerin bildik açıklamalarında bir değişme görülmüyor. Bazı yetkililerin ve sorumluluk bilincinden uzak siyasi parti sözcülerinin “birkaç Mehmet öldü diye …” biçiminde terörü küçümsemesine karşın, ülkede teröre karşı büyük bir toplumsal tepki ortaya çıkmaya başladı. Terör eylemleri sonrasında gelişen ani ve kitlesel toplumsal tepkiler, halkın teröre karşı yekvücut olmaya hazır olduğunu göstermektedir. Ne var ki, ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olanlar, teröre karşı izleyici koltuklarından kalkmaya pek niyetli görünmüyorlar.
Üzerinde durmak istediğim konu, her terör olayı sonrasında özellikle televizyon ekranlarında “terör uzmanı” sıfatı ile karşımıza çıkan bazı bildik şahsiyetlerin sefaletini ve cehaletini ortaya koymak.
Terör konusunda benim de bazı yayın organlarında açıklamalarım ve konuşmalarım olmuştur. Bu etkinliklerin bazılarında kendilerine “terör uzmanı” sıfatını yakıştıranların birkaçıyla karşılaşma şansını (!) yakaladım. Bu bildik terör uzmanlarının değerlendirmelerini ya da konuşmalarını bir cümle ile özetlersek, “bir araba laf edip hiçbir mantıklı ve yeni şey söylemedikleri” sonucuna varabiliriz.
Bir programda terörün dış kaynakları konusunda yaptığım vurgudan rahatsız olup terörün küresel kaynaklarını “dış mihraklar nakaratı” olarak niteleyip küçümseyen bir terör uzmanının, başka bir programda terörün dış mihrakları ve özellikle Suriye’nin teröre desteği üzerinde nutuklar attığını görünce neler hissettiğimi tahmin edebilirsiniz.
Terör uzmanı sıfatıyla medyayı ve özellikle televizyonları işgal eden soytarıların küresel bir proje olduğunu açıklığa kavuşturmak zorundayız. Türkiye’de terörün “küresel bir proje” olduğunu anlamakta direnmek, terörün asıl kaynağının küresel güçler olduğunu gizlemek için önümüze sürülen terör uzmanları, terör merkezi olan Kandil ve diğer terör üslerine karşı askeri operasyon yapılmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. Bunun nedenini anlamak ise oldukça basit. Küresel odakların yarattığı ve koruduğu terör üslerine yapılacak bir askeri harekâtın şiddetle eleştirilmesi, “terör uzmanı” sıfatlı küresel görevlilerin nereye hizmet ettiklerini anlamak için ciddi ipuçları vermektedir.
Türkiye’deki terörün ardında Suriye gibi kendi iç sorunlarını çözemeyen bir ülkeyi görmek, hem Türkiye’yi küçümsemek, hem de hedef saptırmak anlamına geliyor.
Terörün askeri kampları ve üsleri, ABD denetimindeki işgal sonrası Irak topraklarındadır. Teröristlerin askeri kamplarının ve üslerinin her türlü lojistik ihtiyacı, ABD ve İsrail kuklası olan Kuzey Irak Kürt Yönetimi tarafından yapılmaktadır. Teröristler, hemen her Avrupa ülkesinde rahatça hareket etmekte ve terörü finanse eden mali kaynaklar sağlamaktadır. AB ülkelerindeki uyuşturucu trafiği, terör örgütünün denetimindedir. Bütün bu gerçeklere karşın, “terör uzmanı” sıfatını taşıyan soytarılar, terörün ardında Suriye’nin ya da İran’ın olduğu yalanıyla gerçek failleri gizleme misyonlarını yerine getirmeye çalışıyorlar. Bu durum, “terör uzmanı” sıfatlı soytarıların da bir küresel proje olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Daha fazla bir şey söylemeye, yazmaya ya da daha net açıklamalar yapmaya gerek kaldı mı?