TOPRAK ANAM VE DEVLET BABAM
Azize TAŞTEMEL ÖNCEL
Durmak istiyorum zaman zaman hiç kıpırdamadan.
Bir süre fişimi çeksem, koparsam bağlarımı hayattan, değişir mi bir şeyler?
Belleği resetlesem, orijinalime dönsem, fabrika ayarlarımı geri yüklesem, daha güzel bir dünyaya açar mıyım gözlerimi, yeni doğmuş bebek gibi?
Ya da çektirip kanımı damarlarımdan, dondurup kendimi bir tüpe koydursam, 100 yıl sonra açsam gözlerimi, biter mi bu kin, bu haset, nefret ve savaşlar?
Güveni yitirmiş bir dünyaya bakıyor gözlerimiz. Güvenmeden olur mu, inanmadan kalır mı insan hayatta?
Güven; ihtiyaçtır
Güven; sorumluluktur.
Güven; sahiplenmedir.
Güven; inanmaktır.
Güven; yalnız olmamaktır.
Rengimizi kaybettik biz. Birlikte olmaktan doğan rengimizi. Yalanlara sarılır olduk. Bencilleştik, kendimizden başkasını tanımaz olduk.
Bir ince saz, dokunurdu yüreğimize, dertlenirdik. Paylaşırdık dertleri birlikte hislenirdik. Açık eder miyim demez, halleşirdik.
Biz böyle değildik. Bir fincan kahveyi hatır konusu yapan bir millettik. Sırt sırta verirdik, sırtımdan vurur mu diye düşünmezdik. Güvenirdik.
Toprak, anaydı bize; devlet, baba. Ne oldu da anam, babama darıldı. Neden güvenmez oldu, dayandığı dağlara.
21. yüzyılda her işimiz kolaylaştı ama ilişkilerimiz zorlaştı. Çağ üstüne çağ atlarken, güveni kaybettik. Gel de arama şimdi, nohut oda bakla sofayı. Kilidiyle buluşmayan anahtarları, cam cama, can cana yaşanan hayatları, samimiyeti…
Diğer adı sevgidir güvenmenin.
Yokluk zamanları mıydı bizi birbirimize bağlayan? Öyleyse eğer, ben “yokluğu” seçiyorum. Çünkü ne sevgiyi ne güveni kaybetmek istemiyorum.
Ben yeniden “BİZ” olmak istiyorum…