TÜRK SİYASETİNİN DİLİ ÜZERİNE
Az çok siyasetin bir kenarından tutmuş veya tutmamış ama aklı kullanma becerisi bulunan herkesin Türk siyasal hayatı ile ilgili söyleyebileceği çok fazla söz vardır.
İlk akla gelen birkaç tanesini aktaralım isterseniz.
*Türk siyasal hayatı demokratik anlayışlardan uzak şekilde yürür.Mesela ;çok bilinen ifadesiyle söyleyelim.Her ne kadar Anayasa’da siyasal partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğu ifade edilse de maalesef bizde hiçbir siyasal partide öyle demokrasinin vazgeçilmezliği vs gibi ilkelerin egemenliğini göremezsiniz.Yukarıdan aşağıya doğru emir komuta anlayışı ile yürüyen ve genel merkezlerin hatta genel başkanların mutlak egemenliğine dayalı bir sistem işler.
*Türk siyasal hareketlerinde kucaklayıcı değil kamplaştırıcı anlayışlar egemendir.Hep, bizler ve ötekiler söylemleri öne çıkar.Onun içindir ki toplumun tüm kesimlerini kucaklayıcı söylemler yerine kendi tabanları farz ettikleri veya yakın gördükleri kitlelerin taleplerine öncelik verilerek onlara uygun söylemler geliştirilir.Bunun en belirginleştiği dönemler seçim dönemleridir.Safların sıklaştırılması adına bazen kitleler arasına dahi husumet duvarları örülüp birbirlerine karşı kışkırtılırlar.
*Türk siyasal hareketleri çoğunlukla proje üretme ve çözüm sunma yerine karşı tarafın söylemlerine karşı olma veya karşı tarafın yanlışlarını kullanma stratejilerini kullanırlar.Türk siyasal hareketlerinin çoğunluğunda öyle 10-20 hatta 50 yıllık hedefleri ve bu hedeflere göre hazırlanmış projeleri göremezsiniz.
*Türk siyasal hareketlerinde kaliteye önem verilmez.Tam tersine kaht-ı rical denilen adam harcama anlayışı egemendir.Yetenekli insanların partilerde önemli görevler almasından pek hazzedilmez.Zira onlar partilerin genel veya yerel muktedirleri tarafından potansiyel rakip veya tehdit olarak görülürler.
Bunları uzatmak ve daha bir çok hususu burada alt alta sıralamak mümkündür.Ama ben burada bunu yapmayacak ve özellikle çok önemli gördüğüm bir hususun üzerinde duracağım.Benim üzerinde durmak istediğim husus hiç kuşkusuz Türk siyasetinde egemen olan dil ve bu dilin ülkeye ve millete verdiğini herkes gibi benim de gördüğüm zararlardır.
Ne yazıktır ki;
-Türk siyasetinin dili kucaklayıcı değil ayrıştırıcıdır.
-Yaklaştırıcı değil uzaklaştırıcıdır.
-Barıştırıcı ve doğal olarak barışçı değil kavgacıdır.
-Ülke ve milletin çıkarlarını değil parti çıkarlarını hatta parti liderlerinin veya önderlerinin çıkarlarını önceleyicidir.
-Ve maalesef bu dil her geçen gün ülkeye ve millete zarar vermektedir.
Burada Allah aşkına şu soruya her birerimiz samimi cevaplar arayalım.Fanatik partici olanlarımız hariç her Salı günü meclis guruplarında veya mitinglerde yapılan ve diğer parti liderlerini veya mensuplarını aşağılayıcı ,hakaret edici söylemleri dinlerken hoşumuza mı gidiyor yoksa üzülüyor muyuz. İnanıyorum ki büyük çoğunluk itibarıyla üzülüyoruz.
Değerli dostlar,
Türk siyasetindeki üslup sorununun halledilmesine bu gün her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.Zira,küresel egemenler tarafından yangın yerine çevrilen bir bölgenin ortasında ve hedef ülke-millet konumundayız.
Ortasında yaşadığımız bölgede, etnik,dini ve mezhebi ayrılıklar körüklenerek bölge küresel egemenlerin istediği şekilde yeniden şekillendirilmek istenmektedir.
Ülke ve millet olarak bu tuzağı aşmamızın mutlak vazgeçilmez şartı,iç barışın ve bütünlüğün korunmasıdır.
Unutulmamalıdır ki gerginlik siyaseti belki partilere oy kazandırabilir ama bir yandan da kitleleri birbirine düşman eder,ayrıştırır ve en hayati konularda dahi bir araya gelemez hale getirir.
Bu yüzdendir ki siyasal aktörlerimiz başta iktidar ve muhalefet yetkilileri olmak üzere barış dilini önceleyen yeni yeni bir siyasal anlayışı benimsemelidirler. Yoksa tarih de millet de onları affetmeyecektir.
http://www.orduhayatgazetesi.com/author_article_detail.php?article_id=2299