Türk Siyasetinin Temel Açmazı
Gezi parkı olayları olarak başlayan ve bir anda ülkenin her yanına yayılan olaylar saklanamaz gerçeği bir kez daha ortaya koydu.
Maalesef başta ABD ve ABD yetkilileri olmak üzere uluslar arası kuruluşlar Türkiye’nin iç işlerine karışmayı kendilerinin var
olan bir hakları saymaktan vazgeçmiyorlar.
Talimatlar ve tavsiyeler birbirini kovalıyor.
Hepsi de buyurucu ve yukarıdan emir verir gibi.
Son olarak ABD eski Ankara Büyükelçisi James Jeffry keramet buyurmuş ve Türkiye’nin iç işlerine karışmayın türü beyanlara karşılık,”biz Türkiye’nin iç işlerine karışırız “ deyivermiş.
İster kabul edin isterseniz etmeyin beyler.
Bu gücün hukukudur.
Gücü ellerinde bulunduranlar buyurgan olurlar.
Başkalarının iç işlerine karışmayı, onların ülkelerini nasıl idare edeceklerini belirlemeyi, o ülkelerin kaynaklarını istedikleri gibi kullanmayı kendi hakları olarak görürler.
Bu durum maalesef evrensel gerçekliktir.
Ama işin ilginci ve asıl acı olan tarafı şudur.
Küresel egemenlerin yani dönemlerin emperyalistlerinin hedefi olan ülkelerin aydınları ve yöneticileri kurda yakın durarak kendilerini koruyacaklarını zanneden kuzular misali küresel egemenlerin etrafında fır dönmekte ve onların desteğini alarak iktidara geleceklerini veya iktidarlarını sürdüreceklerini zannetmektedirler.
Ne acıdır ki ülkemizin yönetici-aydın kesiminin önemli bir kısmında da bu zaaf,bir gelenek haline gelmiştir.
İktidara aday parti kurmak isteyenler önce ABD ve AB çevreleri veya onların uzantıları ile bağlantı kurarak işe başlarlar.
O çevrelerin Türkiye veya bölgeye yönelik niyetlerini ve arzularını görenler,bu çevrelere kendilerinin en iyi ortak ve en iyi işbirliği yapılacak iktidar olacağı yolunda söz üstüne söz verirler.
Hacca gitmeden önce şıhına gidip icazet alan cahil köylü misali önce Washington’u Brüksel’i ve Londra’yı ziyaret edip ondan sonra yola çıkarlar.
Sonrası malum.
Taviz üstüne tavize rağmen bitmeyen talepler ve sonunda ayrışma ve yeni ortaklarla devam.
Türk siyasetinin temel açmazı budur beyler.
Siyasetçilerimiz ve aydınlarımız iktidara giden yolun ABD ve AB çevreleri ile işbirliğinden geçtiği ve onlarla iyi geçinmenin iktidara giden yolun mutlak geçilmesi gereken istasyonu olduğu anlayışından vazgeçmedikçe bu tür film karelerini seyretmeye devam ederiz.
Adamlara neden iç işlerimize karışıyor diye kızacağımıza neden bu kadar dışa bağımlı siyaset yapıyoruz diye kendimize kızalım.
Kurt kuzuyu yılan kurbağayı, tilki tavuğu yeme hakkını hep kendinde görür.
Önemli olan kuzu, kurbağa veya tavuk durumunda olmamayı becerebilmektir.
Gerisi lafı güzaftır beyler ... -Ordu Hayat -