DOLMUŞ KRİZİ
YAYA 30,DOLMUŞ 45 DAKİKA
Bekliyorum. Bekliyorum. Bekliyorum.
Karşıdan bir araç yaklaşıyor. Tıklım tıklım dolu.
İşte o en sevmediğim laf. Kusura bakmayın yer yok.
Hayda diyorum içimden ah geçirerek. Bir sonrakini bekliyorum.
Zor şer bir sığmalık yer buluyorum ve yolculuk başlıyor.
İşte asıl muhabbet de bundan sonra gerçekleşiyor.
Bir kişi uzatır mısınız şuradan. Burdan da bir kişi derken muavin oluvermişim.
İşimizde acele olduğu için dolmuşa binmişizdir fakat dolmuş şoförünün tüm trafik kurallarına uyası gelir ve hazin son: 20 km hızla yol almaya çalışıyoruz.
Daha fazla dayanamayıp soruyorum:
-Daha hızlı gidemez miyiz?
İçimden gülme krizleri geliyor ama nafile aldığım cevap tatmin edici olmasa da ikna olmuş gibi yapıyorum.
-Abla öndeki araca fazla yaklaşmamamız lazım. Mesafeyi koruyoruz.
Beni bulur böyle şeyler hep.
Acelem olmasa hayatta dolmuşla yolculuk yapmam zaten.
Yaya olarak 30 dakikada gideceğim yolu dolmuşla 45 dakikada gittim. Gittim gitmesine de sinir küpü olmuş bir vaziyette indim vesselam.
Şimdi daha iyi anlıyorum karadeniz fıkralarının neden bu kadar fazla sayıda olduğunu.
İnsanlar her şeye karşılık hazır cevap bulmak zorunda. Yapboz gibi karmaşık olan gündelik hayatımızın parçaları olan günlerimiz birleştirince dramatik bir bulmaca çıkıyor karşımıza.
Komedi gibi.
-Daha hızlı gidemez miyiz?
-Abla öndeki araca fazla yaklaşmamamız lazım. Mesafeyi koruyoruz.