1. Yıllar öncesine gittim yine. Şarkiyede oturuyoruz. İki katlı,portakal bahçeli evimiz var, önünde avlusu. O zamanlar bülbül deresinin üstünde köprü yok. Ya köprübaşından gidiyoruz yada sahilden, oradan Yenimahalleye ve musabaşının bahçesine . Bir gün okul dan geldim eve yada okula gideceğim. Pek emin değilim,ama olay enteresan. Derenin karşısında birkaç genç eşeğe binmişler gidiyorlar. Eşek inat,gitmiyor. Çekiyorlar, itiyorlar olmuyor. Çocuklardan biri çok haylaz. Devamlı eşege vuruyor.
Dayanamadım bağırdım. İçlerinden biri bana kafa tuttu. Çocukluk, gençlik. Ortaokulda yım, son sınıfta. Dolandım karşıya gittim . Kalktı ayağa ve bana; vururum , vurmam, sana ne, dedi. Vuramazsın dedim. Yanındaki lerle beraber hava atar atmaz buna vurdum ve onu dereye ittim, çocuk yakamı bırakmadı ve benide çekti. İkimiz birden derenin içine düşüverdik. Bir eşek yüzünden sırılsıklam olduk , kavga ettik . Derede biraz boğuştuk, biraz sonra bir adam geldi ve ordan bagırdı; Tuncay çabuk çık yukarı.. Tuncay denen çocuk bende koptu ve yukarı çıktı.
Bende çıktım. Adam beyaz saçlı bir insan, onun babası imiş. Çekindim ve korktum. Vurur bana diye, daha gencim. Adam bana döndü ve niye kavğa ettiniz , dedi.Anlattım. Tuncaya çok kızdı ve hayvanlara eziyet edilmeyeceğini, sevmemiz gerektiğini anlattı ve bana dedi ki; Kimin oğlusun? Kemal Köksal deyince başladı adam ağlamaya. Tuncayın babası rahmetli Hasan amca. İyi adam dı. Oğlum dedi biz babanla etle tırnak gibiydik, siz niye böylesiniz?
Aradan otuz yıldan fazla geçti, bugün Tuncay la hala dost ve kardeşiz. Birbirimizi severiz. Dediğim şu, insanlar , bilhassa gençlerimizin asla kavga ve şiddetten uzak, sevgi dolu olmasını arzu ediyorum. Birbirini sevecek insanoğlu, dost olacak,kardeşce yaşacak. Yoksa insanlığın ne kıymeti kalırki?
Sonra Ayhan Bülbül le arkadaş olduk. Tuncay, Ayhan, Mavri Erol ve ben , Erol amcamın oğlu idi, yüreki adamdı, mahşerin dört atlısı gibiydik. Tuncay ters ama iyi huylu idi, bazen delirsede iyi çocuktu. O zamanlar bende bir siyasi fikrin ince gülü olmuştum. Her yere kim giderse o yazılarını yazar yılları idi. Yürek isterdi bu. Tuncay la ben sabaha kadar köyde dağa taşa siyasi simge yazardık, gün agarınca eve giderdik. Yorulma ne bilmeden. Birilerinin oyuncağı olmuşların bu ülkeyi bölme adına verdiği fikrin önünde durarak. Milli devlet,güçü iktidar.
Vay be ne günlerdi.
Şimdi o günlerin iki dostu yok.Erol ve Ayhan. Allah rahmet etsin. Bizde elliyi geçtik yavaş yavaş, demi? Önemli olan yapılan her kötü ve iyi şeyden dersler alarak büyümek. Bizimki öyle idi, halada öyle. Dostluklar menfeatsız ve yalın olur. Arkadaşlıgın sahte yüzünden apayrı bir yönde. Biz şarkiyeliydik, öbür mahallenin çocuklarından. Yalın sade ve düz