Yüreğimdeki sızı…
ENİS AYAR...
Akşam yemeğinin ardından elimde kahve fincanı bir köşeye oturmuş düşünürken buldum kendimi.
Vay be, dedim kendi kendime.
Dedem, babam, ben, çocuklarım, şimdi de torunlarım; dile kolay beş kuşaktır CHP dışında başka bir partiye vermedik oyumuzu. CHP, cumhuriyetin simgesiydi, Atatürk’ün emanetiydi ne de olsa.
Oysa son aylarda giderek derinleşin buruk bir sızı var içimde.
Yakın geçmişi hatırladıkça daha da artıyor sızım.
Nedenini anlatayım: Yıl 1610. Fransa Kraliçesi Elizabet, Paris’e ayrı bir güzellik katan Şanzelize’yi ağaçlandırmak ister. Uzmanlara danışılır ve en uygun ağacın atkestanesi olduğuna karar verilir.
Ne de olsa oldukça görkemli ve güzel bir ağaçtır atkestanesi.
Çekici, hoş yaprakları ve insanın gözünü okşayan çiçekleriyle öne çıkar.
Üstelik yıldırım çekmediği de bilinir. Ancak Fransa’da pek bulunmayan bu ağaç, daha çok Osmanlı topraklarında yetişmektedir.
Kollar sıvanır, imparatorluğa mektup yazılır ve yüzlerce atkestanesi, Şanzelize’yi daha görkemli bir hale getirmek için Paris’in yolunu tutar.
Yıllar su gibi akar, tam 400 yıl geçer aradan. Bu kez yer, Karadeniz’in incisi Ordu’dur. Ulubeyli “gülen adam” Ordu Belediye Başkanı seçilir.
Ancak Ordu’ya değil kendine yatırım yapar.
Ordu’nun cadde ve sokaklarını süsleyen o güzelim tarihi granit taşlarını söktürüp Civil deresine döker.
Yerine beton kilit taşları döşer. Bununla da yetinmez; sahildeki o güzelim atkestanelerini kestirip yerine Ordu’nun iklimine uymayan palmiye ağaçları diker!
Daha dün gibi aklımda. Arkadaşım, rahmetli “Sarı İsmet” (İsmet Gürsoy) İzmir Belediyesi’nde çalışırken, Civil deresine atılan o taşları almak için tır göndermişti İzmir’den Ordu’ya.
Hikâye burada bitmiyor tabii. Başkanlığı kaybedince CHP’den milletvekili oluyor gülen adam.
Bununla da kalmıyor; Ordu’yu çirkinleştirmenin dışında hiçbir şey yapmadığı halde, nedense CHP’de Yerel İdarelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine atanıyor!
Herkese gülücükler saçtığı için her dönem Ordu’dan milletvekili listesine girmeyi de başarıyor. Son seçimde yine milletvekili seçildi Ordu’dan.
Genel seçimler bitti. Şimdi sıra geldi yerel seçime.
Ancak CHP nedense Ordu’da ipi göğüsleyecek bir aday bulamadı bir türlü. Akıllara Mustafa Sarıgül geldi. O da buna sıcak baktı,
ama gülen adam Sarıgül’ü kontrol edemeyeceğini bildiği için onun adaylığına karşı çıktı.
Hatta DP Milletvekili Cemal Enginyurt’un Ordu Belediye Başkanlığına adaylığı söz konusu olunca da, gülen adamın buna engel olduğu söyleniyor. Çünkü ona da sözünü geçiremeyeceğini çok iyi biliyor gülen adam.
Sonunda madem onları istemiyorsun o zaman sen aday ol, dediler. Ama kazanamayacağını bildiği için ona da yanaşmadı.
Şimdi pek fazla tanınmadığı için kazanma şansı olmayan bir aday atandı Ordu’ya.
Ordu’yu bu halde bırakan gülen adam ne yazık ki hâlâ oyunlarına devam ediyor.
Her şey ortada. CHP yine Ordu’da bir kez daha seçimleri kaybedecek,
ama gülen adam milletvekili koltuğunda gülücükler saçmaya devam edecek.
Çok sık gittiğim için iyi bilirim İstanbul’un şirin ilçesi Sarıyer’i.
Aynı zamanda inşaat mühendisi olan CHP’li Şükrü Genç 2009 yılından beri Sarıyer’i yönetiyor.
O, başarılı bir belediye başkanı.
Yaptığı güzel işlerle Sarıyerli seçmenin gönlünde taht kurmuş.
O, Sarıyer’le, Sarıyer de onunla iyice kaynaşmış.
Birbirlerini çok iyi tanıyorlar yani.
Aylardır Şükrü Genç’in adaylığına kesin gözüyle bakılırken, ne olduysa hava birden değişti ve CHP Şükrü Genç’i aday göstermekten vazgeçti.
Peki kim mi aday oldu CHP’den.
Söyleyeyim; gülen adam Seyit Torun’un sınıf arkadaşı!..
Son yıllarda daha çok ekonomi literatüründe geçen bir deyim var, “Yaratıcı yıkım” diye.
Bana göre de CHP’nin “yaratıcı yıkıma” ihtiyacı var.
Çünkü bana babamdan, benden de çocuklarıma ve torunlarıma miras kalacak CHP bu olmamalı.
Kökeni MHP olan bir adam gelip yıllar boyu bu partinin genel başkan yardımcılığı koltuğunu işgal etmemeli.
CHP son yıllarda yaşadığı bu istiladan ve kuşatılmışlıktan biran önce kurtulmalı.
Halkıyla yeniden kucaklaşan, dinamik, çevik, daha çağdaş ve daha demokrat yeni bir yapıya kavuşmalı.
Ve artık dinmeli benim içimdeki bu sızı.
Enis Ayar