ZÜĞÜRT AĞALARIN ZENGİN HİZMETKÂRLARI

Hizmetkârlık, Anadolu Feodal yapısındaki mülkiyet ve güç sahipliğinin (Maddi ve Manevi) günümüze kadar gelen ve halen devam sosyal utançlarından biridir. Ortaçağ kölelik yapısının bugüne yansıyan, sahiplerince (!) her türlü sosyal ve insani değerin gereği

ZÜĞÜRT AĞALARIN ZENGİN HİZMETKÂRLARI
ABDULLAH AYDIN
Abdaydin42@hotmail.com.
 
                Hizmetkârlık, Anadolu Feodal yapısındaki mülkiyet ve güç sahipliğinin (Maddi ve Manevi) günümüze kadar gelen ve halen devam sosyal utançlarından biridir. Ortaçağ kölelik yapısının bugüne yansıyan, sahiplerince (!) her türlü sosyal ve insani değerin gereği addedilen bu hastalıklı yapı, ne yazık ki toplumun geniş kesimlerince benimsenmiş ve duygularımıza işlemiş görünüyor. Sevdiğimiz veya saydığımız biriyle muhabbet ederken bile, gayri ihtiyari ağzımızdan (ben senin hizmetkârın olurum) sözleri dökülebiliyor. Bu kabulleniş, kölelik anlayışının toplumsal ruhumuzda ne ölçüde yer ettiğini gösterdiği gibi, alttan alta, acıtmadan toplumu yumuşatmanın ve alay etmenin sevimli gelen bir yöntemi olarak da karşımıza çıkıyor.
                Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP Milletvekilleri ve yöneticileri son zamanlarda halka dönük söylemlerinde, “Biz sizin hizmetkârınız” cümlesini çokça dillendirir oldular. Doğrusunu söylemek gerekirse, AKP halkla ilişki kurma konusunda, bu güne kadar Türkiye’de kurulmuş, kapatılmış, iktidar veya muhalefet olmuş partilerin tümünün önünde görünüyor. Bu ilişkinin doğruluğu, siyasal ve sosyal gerçekliği her yönüyle tartışılabilir. Ancak iletişim ve etkileşimdeki yakınlık ve yoğunluğu göz ardı edilemez…
                Her ne kadar iktidarlar ‘ülkemiz iyiye gidiyor’ deseler de, ülkemiz Sosyal, Siyasal, Ekonomik ve teknolojik gelişme konusunda istenilen düzeyde ilerlemiyor, hatta geriliyor. Özellikle Siyasi ve Ekonomik konularda son elli yıl içinde bizden çok daha yoksul, siyasi yapısı daha geri kalmış ülkeler, bu gün bizi hayli geride bırakmış durumdalar…
                Ülkemizde ileri gidenler(!), durumunu düzeltenler(!), hatta Dünya ilerleyenlerini fersaf fersah geçenler yok mu? Olmaz olur mu? Var elbette! İlerde olması gereken kim olmalı? Tabii ki halk! Ülkenin ağası, patronu olması gereken halk, tarih boyu hiçbir zaman ağa, patron olamadı ki! Ama vekilleri, yönetenleri hep ağa oldular, patron oldular…
                Çok partili dönemimiz sağ ideolojilere sahip (Sermaye yanlısı, Din, tutuculuk, gericilik ve baskıyla haşır neşir) partilerin yönetiminde geçti. Öyle tutucu, öyle gerici, öyle sermaye yanlıları ki; kendileri dışındaki hiçbir düşünceye hayat hakkı tanımadılar. Ülkemizde yapılan birkaç darbenin yöneticileri de, onlara karşıymış gibi görünüp, aynı ideoloji içinde hareket ettiler. Böyle bir çöl ortamında Demokrasinin, Özgürlüğün, İnsan haklarının, Hukukun ve eşitliğin gelişmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil.
                DP ve Menderesin “Her mahallede bir milyoner yaratacağız” sloganı ile başlayan talan dönemi, AP ve Demirel’le devam emiş, Turgut Özal’ın ANAP’ı ve Tayyip Erdoğan’ın AKP’si ile adeta talana dönüşmüştür. Bu dönemlerin tümünde, ‘Halkın Hizmetkârlarının’(!) epeyce servet edindiklerine tanık oluyoruz.  
                Altmış yıllık sağ partilerin egemenliğinde geçen çok partili dönemimizdeki siyasi yöneticilerin, halka yönelik beyanları hep vaatlerle doludur. Her seferinde, ülkemizin ve halkımızın zenginleştiğinden, her türlü hizmet alanında geliştiğimizden, çok kısa sürede güçlü bir ‘Dünya Devleti’ olacağımızdan bahsederler. Onlar hep umut pompalarlar da, nedense halkımız hep yoksullaşır, sokaklar, kahvehaneler işsizlerle dolar, Devletin ve yurttaşın borçları kabardıkça kabarır!
                Altmış yıldır bu ülkede (istisnaların dışında) Başbakanlık, Bakanlık, Milletvekilliği, Senatörlük, Belediye başkanlığı, İl ve Belediye Meclis üyeliği, Parti il ve ilçe başkanlığı, Valilik, İl hizmet Müdürlüğü, Bakanlıklarda ve KİT. lerde yöneticilik ve üst düzey bürokratlık yapanların, hatta bu ülkede Kamu adına yetki kullananların, çevrelerindekilerin ve yakınlarının iş ortaklıkları ve mal varlıkları didiklendiğinde, karşılaşacağımız durum yürekler acısı olabilir, toplumda aldatılmışlığın öfkesini kabartabilir.
                Toplumun yaşamından, sızlanmalarından ve görüntüsünden anlaşılacağı üzere, halkın hizmetkârlığında(!) bulunduklarını söyleyenlerin korkunç bir aldatmaca oynadıklarını söyleyebiliriz. Ülkemizde halkın aldatılması yeni bir yöntem, yeni bir olay değil. Ancak altmış yıllık çok partili dönemimizde, AKP dönemi kadar çok ve korkusuzca aldatılmamıştı bu toplum. Şayet Başbakan ve siyasi çevresi kendilerini hizmetkâr olarak görüyorlarsa, fazla yorulmalarına gerek yok. Öyle ballı börekli, kuş tüyü yataklı hizmetkârlığa talip yetmiş milyon insanımızın olduğunu söyleyebiliriz.
                Başbakan Tayyip Erdoğan ve siyasi yol arkadaşları ‘Fakir köyün zengin kavalcısı’ görünümündeler. Birilerinin belirlediği, ne yazık ki halkımızın da bilmeden onayladığı rollerini gayet başarılı(!) oynuyorlar, hizmetkârı olduklarını söyledikleri yoksul yığınlardan övgü ve alkış alıyorlar.
                Zengin Hizmetkârların oynadığı oyunu, boş mide ve göremeyen gözlerle izleyen, gerçeklere ve doğrulara çoğu kez gözünü ve kulağını kapayan, izlerken de yarattığı eserinden kıvanç duyan halkımıza da (züğürt ağalara) iyi seyirler dilemekten, ‘Tanrı sonumuzu hayır etsin’ demekten başka söylenecek sözümüz kalmıyor…   
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel-siyaset Haberleri