ORDU (İL) ADI NASIL VERİLDİ
Mithat BAŞ
Yakın zamanlara kadar “Ordu” adının nasıl verildiği konusunda tartışmalar vardı. Bu konuda
hikâyeler, rivayetler anlatılırdı. Bizim insanımız, genellikle özel olarak ilgilenmediği bir konu
üzerinde söylenen ve yazılan her şeyi araştırmadan kabul eder.
Aslında bir zaaftır bu durum.
Rivayetlere göre tarih yazılır, kaynağı belli olmayan iddialar ortaya atılır, bu iddialar bazen gazetelere
manşet olur. Kimileri de bütün Karadeniz sahillerinde tek Türkçe il adı olan ve Türkmenlerce
kurulduğu tarihin arşivlerinde açık olarak belirtilen “ORDU” için art niyetli ve bilimsellikten uzak
iddialarda bulunur. Sevan Nişanyan bunlardan biridir. “Karadeniz” adlı turistlere rehber olarak
hazırladığı kitabında Ordu adının “Orti Kilisesi”nden geldiğini iddia eder. Yıllarca bu kentin P. M.
Bıjikyan tarafından Hacı İvedik adlı Trabzonlu Ermeni bir tüccar öncülüğünde 18. Yüzyıl sonlarında
kurulduğu da söylenmedi mi? Bu söylemler, “batılı gezginler” diye göklere çıkarılan kimselerce
kitaplara bile konu edildi.
Nişanyan ve Bijikyan’ ın 18. Yüzyılda Ermeni tüccarlar tarafından kurulduğunu söyledikleri
Ordu şehri, 15. Yüzyıldaki Osmanlı Tahrir Defterlerinde “Nefs-i Ordu bi ism-i Alevi” olarak çoktan
görülmekteydi.
Karadeniz Bölgesinde Türkler tarafından kurulan tek il merkezi olan Ordu’nun ne kadar da isim
babası varmış! Osmanlı arşivleri açılınca gerçek bütün yalınlığıyla ortaya çıktı.
Ordu yöresiyle ilgili
Osmanlı arşivleri Prof. Bahaeddin Yediyıldız, Ünal Üstün, Prof. Dr. Mehmet Öz ve Prof. Dr. Fatma
Acun gibi bilim insanları tarafından günümüz Türkçesine çevrildi.
Arşivler ortaya çıkınca, yukarıda
bahsedilen palavra ve safsatalar tamamen çöktü.
Ordu, Türkçe bir kelimedir. Sözlük anlamı, bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü veya bu
kuvvetlerin bir bölümüdür. Amaç ve nitelikleri yönünden benzer insan topluluklarına ve çok sayıda
kalabalığa da bazen ordu denildiği olur.
Ordu, Osmanlı arşivlerindeki belgelere göre Türkler tarafından kurulmuş bir yerleşkedir. İlk çağ
ve Orta çağda bugünkü Ordu’nun kurulduğu yerde aynı adla anılan antik bir kalıntı yoktur.
Günümüzde Ordu yakınlarında Bozukkale olarak adlandırılan antik “Kotyora”nın Ordu ile hiçbir tarihi
bağlantısı bulunmamaktadır.
Ordu yerleşkesi, yöreyi Türkleştiren Hacı Emiroğulları tarafından kurulmuştur. Hacı
Emiroğulları Beyliği’nin en parlak dönemi Süleyman Bey zamanıdır. Beyliğin kurucusu Bayram Bey,
onun oğlu Hacı Emir Bey ve Emir Bey’in oğlu Süleyman Beydir. Süleyman Bey, babası ve dedesinin
yaklaşık yüz yıldan fazla mücadeleleri sonucu geniş bir araziye sahip olan beylik sınırlarını daha da
genişletmiştir. Batıda Tacettinoğulları Beyliği’nin büyük kısmını kendi beyliğine bağlayan Süleyman
Bey, sonra da Mesudiye yöresinde yoğunlaşmış bulunan Türkmen oymaklarını sahillere yerleştirmek
için bölükler oluşturmuştur. Bu bölüklerin her birine kendi komutanlarını atamış ve Giresun’un batı ve
doğu kısımlarını tamamen beylik sınırları içine aldıktan sonra Türkmenlerin buralara iskânını
sağlamıştır.
Bölgenin tamamen fethinden sonra sıra beylik topraklarının ortasında kalan Giresun’un fethine
gelmişti. Süleyman Bey, daha önceleri beyliğin kuruluş merkezi olan Milas Kalesi ve çevresine
yerleşen ailesini en azından “kışlak” olarak günümüzdeki Ordu’nun 4 km güneydoğusunda bulunan
günümüzde “Eskipazar” olarak adlandırılan yere yerleştirdi. (1396) Karargâhını da buraya kurdu.
Günlerce bu karargâha asker toplandı. Toplanan askerlerin barınma ve yeme içme gibi ihtiyaçları
burada yeni bir yerleşkenin oluşmasına yol açtı. Bu yerleşkeye “Nefs-i ORDU bi-ism-i Alevi” adı
verildi. Hacı Emiroğulları Beyliğini kuran ailenin Çepni boyundan Aleviler olduğu göz önüne alınırsa
bu ismin nasıl verildiği daha iyi anlaşılmış olur. Nihayet 1396 yılında beylik topraklarından Ordu’da
toplanan ve sayıları on iki bine ulaşan ordunun oluşmasıyla Giresun’un fethi için sahilden yola çıkıldı.
Şiddetli çatışmalar sonucunda Süleyman Bey 1397 ilkbaharında Giresun’u da fethederek
Türkmenlerin iskânına açtı. Süleyman Bey bu başarısını akraba olduğu Kadı Burhanettin’e de bildirdi
ve günlerce beylik topraklarında Giresun’un fethini davul zurnalarla kutladı.
Bilindiği gibi Türkmen beylerinin ikamet merkezilerine “Ordu” denildiği çok sık rastlanan bir
olaydır. Örneğin Tacettinoğulları Beyliği’nin merkezi Niksar iken, kışlak olarak kullandığı bugünkü
Çarşamba’ya bağlı Ordu Köyü de aynı Türkmen geleneğinden gelen bir adlandırmaya sahiptir.
Benzer bir Ordu Köyü de 15. yüzyıldaki Canik Sancağı’nın en doğusunda yer alan “Satılmış-ı
Mezid Bey” Nahiyesi’ndeydi. Satılmış-ı Mezid Bey, bu sancağın önemli idari birimlerinden birisiydi
ve bu birime yaklaşık 90 köy bağlıydı. Günümüzde yörenin merkezi olan Fatsa, o yıllarda bazı ticari
ve sınaî faaliyetlere sahne olan önemli bir köy durumundaydı. Yöredeki yerleşme yerlerinden Ordu ve
Bolaman “nefs” olarak zikrolunmuşsa da, her ikisi de şehirlere has özelliklere sahip olmaktan
uzaktılar. Ordu’nun önemi (Günümüzde Fatsa’da Eskordu/Eski Ordu olarak anılan köy), muhtemelen
bu kırsal nahiyenin merkezi –ki “nefs” olarak anılması da bununla ilgili olmalı- ve yörede subaşılık
yapan Mezid Bey’in kardeşi Beyazıd Bey’in ve yakınlarının 15. ve 16 yüzyıllarda yaşadığı yer
olmasından gelmekteydi.
Yukarıda da belirtildiği gibi, Süleyman Bey’in karargâh kurduğu ve Giresun’u fethetmek için
asker topladığı günümüzdeki Eskipazar mevkii, 1396 tarihinden itibaren çevredeki halk arasında ve
Tahrir Defteri kayıtlarında “Ordu” olarak adlandırıldı.
Ordu Yöresi tarihine ait en önemli belgeler Tahrir Defterleri, Avârız Defterleri, Osmanlı Vilayet
Salnameleri ve resmi dairelerin yazışmalarıdır. Dolayısıyla Ordu adının bu belgelerde hangi
anlamlarda kullanıldığı önemlidir.
Bayramlı Coğrafi Bir Addır:
Yakın zamanlara kadar tarihi kaynaklarda Ordu kentinin eski adının Bayramlı olduğu belirtilse
de bu söylem doğru değildir. Osmanlı arşivlerinin deşifre edilmesiyle birlikte “Vilayet-i Bayramlu”
olarak adlandırılan tamlama, “Bayramlı memleketi” anlamında kullanılmaktadır. Orta Karadeniz
Bölgesinde “Bayramlu” adı, ondan fazla yerleşkede isim olarak kullanılmıştır. Osmanlı arşivlerinin
günümüz Türkçesine çevrilmesinden sonra anlaşıldı ki Ordu kenti için kullanılan “Bayramlu” adı, bir
yerleşke adı değil, zaman içinde küçük değişiklikler göstererek kullanılan bir coğrafi addır. Batıda
Bolaman Irmağı ile doğuda günümüzdeki Piraziz ve Bulancak ilçelerini de içine alan Giresun’un
batısı, güneyde Kelkit Irmağı ve kuzeyde Karadeniz arasındaki bu bölge, Osmanlı tarihi boyunca
“Vilayet-i Bayramlu” olarak adlandırılmıştır.
Tahrir ve Avârız Defterlerinde Ordu:
Yöreye ait en eski yazılı belge, 1455 Tarihli Osmanlı Tahrir Defteri’dir. Bu defterde “Ordu” adı,
“Vilayet-i Bayramlu me’a İskefsir ve Milas” diye adlandırılan idari birim içindeki bölüklerden
birisidir. “Bölük-i Niyabet-i Ordu bi-ism-i Alevi” olan idari birimde, yönetim merkezi “Nefs-i Ordu
bi-ism-i Alevi”dir. Burada Ordu adı, yöredeki en kalabalık yerleşkenin adıdır.
Aynı isimler, niyabet, nahiye ve kaza şeklinde sıfatlandırılarak 1485, 1520, 1547 ve 1613
Tarihli Tahrir Defterlerinde de kullanılmaya devam edilmiştir.
1613 yılında Kaza-i Bayramlu adı yine devam etmektedir. Yönetim merkezi de “Ordu-yı
Bayramlu” olarak adlandırılmaktadır.
17. yüzyıl başından itibaren Osmanlı kayıtlarında “Avarız Defterleri” dönemi başlamıştır.
1642-43 tarihinde düzenlenen Avârız Defterlerinde bölgenin adı “Ordu-yı Bayramlu” olarak
adlandırılmakta ve Karahisar-ı Şarki Sancağı’na bağlı olduğu belirtilmektedir. Bu tarihlerde Karahisar-
ı Şarki Sancağı da Arz-ı Rum/Erzurum Beylerbeyliği’ne bağlıdır.
17. yüzyılın ilk yarısında görülen büyük nüfus krizi, Ordu yöresini olumsuz yönde etkilemiş,
nüfusun % 40’ a yakını yok olmuştur. Köylerdeki hane sayıları özellikle sahil kesimlerinde azalmış,
bazı köyler tamamen kaybolmuştur. Bölgenin yaklaşık 200 yıldan fazla merkezi olan “Nefs-i Ordu bi-
ism-i Alevi” de, bu dönemde yok olan yerleşkelerden birisidir.
“Büyük Kaçgun Dönemi” olarak adlandırılan 17. yüzyılın ilk çeyreğinde “Nefs-i Ordu bi-ism-i
Alevi” yerleşkesinin yok olması, Celalî İsyanları sonucu meydana gelen nüfus kriziyle ilişkili
olmalıdır. Önceki yüzyıllarda olduğu gibi Celalî İsyanları sırasında da Osmanlı topraklarındaki
Aleviler, Osmanlı merkez yönetimine muhalif olmuşlardır. Bu nedenle de Osmanlı Devleti tarafından
3
yüzlerce yıl sürekli baskıya maruz kalmışlar, kimisi doğuya göç ederken, kimi Alevi Türkmenler de
“kuş uçmaz kervan geçmez” diye nitelenebilecek sarp coğrafyalara sığınmışlar ve oralarda köyler
kurmuşlardır. Alevi Türkmenlere bu baskılar, sadece devlet tarafından değil, adına Suhte isyanları da
denilen ve Celali isyanlarıyla yaklaşık aynı yıllarda meydana gelen medreseli softalar tarafından da
yapılmıştır.
Aynı tarihlerde Karadeniz kıyılarındaki Kazak baskınları ve yağmaları ile salgın hastalıklar da
nüfus krizini tetikleyici faktörlerdir.
Yüzyıllardır bir idari birimin merkezi olan “Nefs-i Ordu bi ism-i Alevi”nin bu isyanlar sırasında
yok olmasını başka izahlarda aramak pek inandırıcı olmayacaktır.
Ordu yöresinde nüfus azalması o düzeylere gelmiştir ki yüzyıllardır “Cuma camisi” olarak
hizmet veren “Hacı Emir der Ordu Camii” harap olmaya yüz tutmuş, ancak devlet “iki yüzyıldan beri
hizmet veren ve padişah hazretlerine dua edilen” bu caminin bakım ve onarımı için ferman çıkarmak
durumunda kalmıştır. “Nefs-i Ordu bi ism-i Alevi” yerleşkesi yok olurken günümüzdeki Çelebioğlu
Boğazı civarında “Karakarlı/Karakavlı Köyü” oluşmuş, caminin bakım ve onarımı da 1642 yılında
Bucak Köyü ile birlikte bu köye verilmiştir.
1642-43 yıllarında düzenlenen Avârız Defterlerine göre Canik-i Bayram’da bulunan “Nahiye-i
Bayramlu bi-ism-i Ordu” idari birimi ile “Nahiye-i Bucak” idari birimi birleştirilmiş ve merkezi Bucak
olan “Ordu-yı Bayramlu Kazası” oluşturulmuştur. Bucak günümüzde Ordu kentinin mahallesidir.
Bayramlu Kazası’na da o tarihlerde Bucak, Fermüde, İhtiyar, Oskara/Oskaran (Alibeğce) ve Şayib
nahiyeleri bağlanmıştır.
Aynı tarihte yapılan mülki düzenlemeyle Milas (Mesudiye), Akköy (Bulancak), Ebulhayr
(Gülyalı), Ulubeğ, Yakupbeğderbendi (Perşembe), Bolaman, Çamaş, Aybasdı, Habsamana (Gölköy)
ve İskefsir (Reşadiye) bağımsız kazaya dönüştürülmüşlerdir.
Ordu adına daha sonraki yüzyıllardaki belgelerde de rastlanmaktadır. 1725 tarihli bir fermanda
‘Ordu Kadısına…’ diye emir verilmektedir. Yine 1744 tarihli bir başka fermanda ‘Ordu Bayramlu
Kazası kadısına…’ bazı hususlarda gerekli tedbirlerin alınması emredilmektedir.
1869 yılında Bucak kasabasında Belediye Teşkilatı’nın kurulmasını müteakip, Kaymakam
İbrahim Bey’in başkanlığında toplanan “Kaza İdare Meclisi” o tarihe kadar “Bucak” adını taşıyan
şehre, halk arasında yaygın olarak kullanılan “ORDU” adının verilmesini kararlaştırdı.
Bu suretle 1870 mali yılı başından itibaren, bütün resmi belgelerde Ordu adı kullanılmaya
başlandı. Kaza merkezi olan şehir de, “Ordu” adıyla mülki idarede yerini almış oldu.
Ordu adı, 17. yüzyıl başlarından sonra ilk defa bir kasabalaşma sürecinin de başlamasıyla
birlikte kasaba adı olarak kullanılmaya başlanmıştı. Bucak, Ordu’nun bir mahallesi olarak kaldı. 14. ve
15. yüzyıldaki “Nefs-i Ordu bi ism-i Alevi” yerleşkesi, yaklaşık 250 yıl sonra 4 km kadar yer
değiştirerek denize yaklaştı ve tekrar bir yerleşkenin adı oldu.
KAYNAKÇA:
YEDİYILDIZ Bahaeddin –ÜSTÜN Ünal, 1455 Tarihli Tahrir Defteri
YEDİYILDIZ Bahaeddin –ÜSTÜN Ünal, 1485 Tarihli Tahrir Defteri
YEDİYILDIZ Bahaeddin –ÜSTÜN Ünal – ÖZ Mehmet, 1520 Tarihli Tahrir Defteri
YEDİYILDIZ Bahaeddin –ÜSTÜN Ünal – ÖZ Mehmet 1547 Tarihli Tahrir Defteri
YEDİYILDIZ Bahaeddin –ÜSTÜN Ünal – ÖZ Mehmet 1613 Tarihli Tahrir Defteri
ÖZ Mehmet- ACUN Fatma, 1642 Tarihli Avarız Defteri
ÖZ Mehmet, XV. ve XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı
Devleti-i Aliyyeyi Osmaniye Salnameleri (1846-1868 arası)
Trabzon Vilayet Salnameleri (1869-1910 arası)
ÇEBİ Sıtkı, Ordu Şehri Belediye Tarihi, Ordu 2002
EKİNCİ İlhan, Ordu Yöresinde Ayanlar Dönemi
BAŞ Mithat, Ordu Yöresi Tarihi, Ordu Belediyesi Yayınları, Ordu 2012
BAŞ Mithat-GÜRSOY Ahmet, Ordu Yöresinde Oğuz Boyları, Ankara 2008
SÜMER Faruk, Oğuzlar, İstanbul 1990
YILDIZ Adnan, www.ordukentgazetesi.com, Niyazi Babayla Mülakat 60 Yıl evvelki Ordu