Grip; Mevsim Hastalığı
GRİP
Özellikle Sonbahar ve kış aylarında herkesi etkisi altına alan grip virüsünden korunmanın etkili yollarında birisi de grip aşısı
Soğuk havaların yaklaşması ile birlikte başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere hepimizi tehtid eden grip virüsü, kalp, akciğer ve diyabet gibi kronik rahatsızlığı olan kişilerde ölüme kadar varan ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Hastanelerimiz grip virüsünden korunmak isteyen herkesi aşıya davet ediyor.
GRİP AŞISI OLMAYI İHMAL ETMEYİN!.. BEKLİYORUZ..
William Shakespeare, 53 yaşında yakalandığı gribin zatürreye çevirmesi sonucu öldü.
Özellikle sonbahar ve kış aylarında herkesi etkisi altına alan grip virüsünden korunmanın en etkili yollarından biri grip aşısı
Aşağıda gribin belirtileri ve tedavi yöntemleriyle ilgili bilgileri bulacaksınız, ancak hemen yapmanız gereken en önemli şey yalnızca birer aşıyla, hem ailenizi, hem de kendinizi gribe karşı tüm yıl boyunca korumak
Unutmayın
Grip, bazen öldürücüdür!
Özellikle çocuklar ve yaşlılar olmak üzere hepimizi tehdit eden grip virüsü, kalp, akciğer ve diyabet gibi kronik rahatsızlığı olan kişilerde ölüme kadar varan ciddi sonuçlar doğurur.
Gribin belirtileri nelerdir?
Grip, grip virüsü tarafından oluşturulan bir hastalıktır. Gribe ait belirtiler birden ortaya çıkar. Bunlar, baş ağrısı, titreme ve öksürüktür. Bu bulgulara çok kısa sürede ateş, iştahsızlık, kas ağrıları ve yorgunluk eklenir. Bazen, özellikle çocuklarda mide bulantısı, kusma ve ishal bu bulgulara eşlik edebilir.
Gribe yakalanan bir kişinin bulaştırıcı olduğu süre nedir?
Bulaştırıcılık veya enfeksiyon ödemi, bulguların başlangıcından itibaren erişkinlerde 3 ila 5, çocuklarda ise 7 gündür.
Grip mevsimi ne zaman başlar?
Sonbaharda başlayıp, Kasım-Aralık aylarında artış gösterir, Nisan-Mayıs aylarına kadar devam eder.
Grip neden kış hastalığıdır?
Aslında grip mevsimlere bağlı değildir ve her iklimde ortaya çıkabilir. Gribin neden kış aylarında sık görüldüğü tam olarak bilinmemektedir. İnsanların kışın kapalı mekanlarda toplu halde daha sık bulunmaları; içerideki havanın kuru olmasının virüsün daha uzun süre yaşamasına neden olması açıklayıcı faktörler olabilir.
Gripten korunmak mümkün mü?
Elleri yıkamak, belli bir ölçüde enfeksiyon riskini azaltsa da etkin olarak bilinen tek korunma yöntemi, grip mevsimi başlamadan, iki hafta önce uygulanması gereken grip aşısıdır.
Grip olunca ne yapılmalı?
Birçok insan için 5-7 gün istirahat ve bol sıvı alımı yeterli olmaktadır. Yeni çıkan bazı ilaçlar, ilk bulguların başlamasından sonraki 48 saat içerisinde alındığında, grip belirtilerini 1-1.5 günde sınırlamaktadır.
Gribin kaç tipi vardır?
Gribin A tipi ve B tipi olmak üzere iki ayrı tipi vardır. A tipinde, daha ciddi nitelikli enfeksiyonlar; yaşlılar ve kronik hastalığı olan kişilerde ölümcül olabilecek akciğer enfeksiyonları görülebilir.
Grip nasıl bulaşır?
Grip virüsü, insandan insana çok kolaylıkla, tükürük damlacıkları ile öksürük ve hapşırık ile bulaşır. Özellikle kapalı ortamlar, bulaşma için uygun mekanlardır. Ayrıca, grip olan kişinin tuttuğu kapı kolu, telefon ahizesi ile de bulaşabilir. Uçak yolculukları ile virüs bir ülkeden diğerine ve kolaylıkla bulaşmaktadır.
Etkili olan virüs nasıl belirlenmektedir?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) her yıl Şubat ayında, bir önceki yılın en sık görülen virüs tiplerini belirleyerek, o yılın sonbaharında kullanılacak aşının bileşimini saptar.
Reye sendromu nedir?
Reye sendromu, grip veya kızamık virüsü ile efekte olmuş çocuklarda, aspirin alımı sonrası gelişen nadir bir komplikasyondur. Özellikle karaciğer ile merkezi sinir sistemini etkileyerek ölüme neden olabilir. Bu nedenle, gripte aspirin kullanılmamaktadır.
Grip aşısının bileşimi nedir? Nasıl üretilir?
Grip aşısı, öldürülmüş ve saflaştırılmış grip virüslerinden oluşur. Grip aşısındaki bu virüsler tavuk embriyolarında üretilir. Daha sonra virüs, yumurtadan çıkartılıp inaktive edilerek aşıda kullanılacak bölümlere ayrılır.
Aşı nasıl korur?
Aşı yapıldıktan sonra, bağışıklık sistemimiz aşıdaki inaktif virüse karşı antikorlar oluşturur. Daha sonra, aktif virüs ile karşılaşıldığında, önceden oluşmuş antikorlar enfeksiyonu önler veya ağır hastalık riskini azaltır.
Kimler aşı olmalı?
Kronik kalp ve akciğer hastalığı olan çocuklar ve erişkinler.
Bakımevi, huzurevinde kalan yaşlılar.
65 yaşın üzerindeki herkes.
Şeker hastalığı, kanser, bağışıklık sisteminde bozukluk veya böbrek yetmezliği olanlar.
Uzun süreli aspirin tedavisi görmesi gereken çocuk ve erişkinler.
AİDS hastaları.
Yukarıdaki grup hastalara grip bulaştırma olasılığı olan herkes (hastane, bakımevi personeli, aile bireyleri).
Neden her yıl aşı yapılmalı?
Üretilmiş antikor miktarı aşı yapıldıktan bir süre sonra azalır ve bir sonraki yıl için etkin koruma sağlayacak antikor kalmaz. Antikorların ortalama ömrü, 4-6 aydır. Ayrıca, virüsler her sene genetik olarak kendilerini değiştirdiklerinden, bir önceki yılın aşısı sonraki yıl yeterince koruyucu özellik taşımamaktadır.
Ne zaman aşı olmalı?
Ekim-Mayıs arası aşı yapılabilmektedir. Ekim-Kasım aylarında grip aşısını yaptırarak enfeksiyondan korunmak mümkündür. Grip geçirilmiş olsa bile, grip aşısını yaptırmak mevsim süresince oluşabilecek diğer enfeksiyonlardan korunmak için önemlidir. Grip aşısının etkinliği, yapıldıktan 15 gün sonra başladığından, bu süre içinde enfekte olunabilir. Aşı olunmasına rağmen, özellikle yaşlı kişiler grip olabilirler. Ancak bu kişilerde hastalık hafif seyreder, ölümcül komplikasyonlara yol açmaz.
Grip salgını nedir?
İçinde bulunduğumuz yüzyılda A tipi virüsünün genetik yapısı üç-dört kez tamamen değişerek, yeni bir virüs tipi ortaya çıkardı. Virüs tipi farklı olduğundan, bağışıklık sistemi bu virüsü tanıyamıyor ve önemli komplikasyonlar ortaya çıkarıyor. Böyle bir durumda virüs dünyaya hızla yayılarak pandemi adı verilen salgına neden oluyor.
20. yüzyılda üç pandemi ortaya çıktı: 1918-1919'un, 1957-1958'in ve 1968-1969'un kış aylarında ortaya çıkan salgınların ardından bir sonraki salgının ne zaman oluşacağı bilinmiyor. Ancak bu tür salgınların ortalama 25 yılda bir ortaya çıktığı ve milyonlarca kişinin ölümüne neden olduğu biliniyor.
TÜBERKÜLOZ
Tüberküloz Nedir?
Tüberküloz, kişiden kişiye hava yolu ile bulaşan ve çoğunluk ise akciğerleri tutan bir enfeksiyondur. Tüberkülozlu kişiler konuştuğunda, öksürdüğünde, hapşırdığında , tüberküloz basilleri havaya yayılırlar. Bu basilleri soluyan bir diğer kişinin tüberküloz olma olasılığı vardır. Ancak, tüberküloz vücuda girdiğinde kişinin vücut direnci bu basili yenebilir ve kişi hastalanmayabilir.
Tüberküloza yakalanmak zordur. Genelde tüberküloz hastası biri ile uzun süre birarada yaşayan kişilerde de hastalık görülebilir. Tüberküloz kapalı ortamlarda daha kolay yayılır.
Tüberküloz bugün dünyada artmakta olup, önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. 2020 yılına kardar dünyada 70 milyon kişinin tüberküloz nedeni ile hayatını kaybedeceği tahmin edilmektedir.
Kimler Tüberküloz Olur?
Her ırktan ve ülkeden, zengin, fakir herhangi bir yaşta herkes tüberküloz olabilir. Ancak bazı nedenlerden ötürü, bazı kişilerin aktif tüberküloza yakalanma riskleri yüksektir. Bu risk grupları:
VIH enfeksiyonlu ( AIDS virüsü ) kişiler
Tüberkülozlu hastalarala yakın temasta olan kişiler
Vücut direnci düşük olan hastalar: şeker hastaları, uzun süreli kartizon kullanan hastalar
Bakımevleri, hapishanelerde kalan ya da çalışanlar
Kötü beslenen kişiler
Alkolikler, uyuşturcu kullanalar
Tüberküloz Bulguları Nelerdir?
Sadece tüberküloz ile efekte olmuş kişilerde hiçbir bulgu olmaz. Tüberküloz hastası olanlarda ise aşağıdaki bulguların bir ya da birkaçına raslanabilir:
Geçmeyen öksürük
Sürekli yorgunluk hissi
Kilo kaybı
Kanlı balgam
Gece terlemesi
Ancak bazı kişilerde, bazen ortaya çıkan öksürük dışında hiçbir bulguya görülmeyebilir.
Tüberküloz Hastalığı Nasıl Gelişir?
Tüberküloz hastalığının ortaya çıkması için iki yol vardır:
Yıllar önce tüberküloz ise enfekte oluş sağlıklı kişilerde, genel durumu bozacak bir hastalığın ortaya çıkması ( Şeker hastalığı gibi ) sonucunda kişinin bağışıklık sistemi zayıflar ve tüberküloz hastalığı çıkar. Bu durumda kişi, vücuda tüberküloz basilinin girmesinden yıllar sonra hastalanabilir.
Bazen tüberküloz hastalığı, kişinin bağışıklık sisteminin kendini koruyamayacak durumda olduğu dönemde, hızla ortaya çıkabilir.
Tüberkülün Deri Testi Nedir?
Tüberkülün deri testi kişide tüberküloz olup olmadığını saptamaya yarayan bir testtir. Ön kolun iç yüzünde test materyali, cilt içerisinde enfekte edilir. 2 ve 3 gün sonra test okunur. Oluşmuş oln serliğin derecesine göre sonuç değerlendirilebilir.
Bu test çevresinde bilinen tüberküloz hastası olanlara yapılmalıdır.
Tüberküloz Tedavisi:
Yakın çevresinde tüberküloz hastası oln ve tüberkülin deri testi ( - ) olan hastalara koruyucu tedavi olarak 6 ay süre ile INH verilir.
Tüberküloz hastalarına ise tedavi hastane ortamında başlanıp evde devam edilir. Tedavide 6-9 ay süre ile birkaç ilaç verilir. Hastanın ilaçları düzenli olarak alması ve ayak labaratuvar kontürolünün yapılması gerekmektedir. Eğer tedavi düzensiz olunur ise, kişi ikinci kez tüberküloz olduğunda, ilaçlara karşı direnç gelişeceğinden, hastalığı tedavi etmek zorlaşacaktır.
Yan etkileri yüzünden ilaçların bazılarında doz azaltılması ya da tamamen kesilmesi gerekebilir.
SİNÜZİT
Sinüsler, kafatasının daha çok, ön bölümüne yerleşmiş bulunan içi hava dolu boşluklardır. Yeni doğan bir bebekte, hepsi tam olarak gelişmiş olmasa da sinüs bulunur. Erişkin yaşa kadar gelişerek büyümeleri tamamlanır.
Sinüsler ne işe yarar? Bu sorunun tek bir yanıtı yoktur. Kafatasına gelen darbelere karşı etkiyi azaltıcı oldukları, ısı yalıtımı yaptıkları, ses karakterine katkılarının olduğu söylenebilir.
Sinüsler 4 ana gruba ayrılır. Frontal sinüs alında; maksiller sinüsler yanaklarda; etmoid sinüsler burun tavanına yakın ve her iki göz küresinin arasında; sfenoid sinüs ise etmoid sinüslerin yerleşmiştir.
Sinüsler dar kanallarla burun içine açılırlar. Bu kanallardan sinüslere hava girişi olurken, sinüs içinden salgılanan ve tüylü hücrelerle taşınan salgılar burun içine, oradan da genize akar.
Erişkin bir insanda ortalama olarak günde 500 cc kadar normal burun ve sinüs akıntısı genize akar ve yutulur. Bu akıntı hastalık belirtisi değildir. Akıntıyla birlikte hava yoluyla buruna ve sinüslere girmiş olan toz parçacıkları ve bakteriler de taşınır. Mideye giden bakteriler mide asidi tarafından parçalanarak etkisiz hale gelir. Ancak bazı durumlarda akıntı rahatsız edici hale gelebilir. Allerjik burun hastalığında, akıntı bol miktarda ve su gibidir; kıvamı arttığında yapışkan hale gelir ve yutulması zorlaşır; sinüzit durumunda ise akıntı hem yapışkan hem de iltihap nedeniyle sarımsı yeşil renkte olabilir.
Sinüslerin görevlerini normal olarak yerine getirebilmesi için kanalların açık, salgı yapısının normal ve bunları taşıyan tüylü hücrelerin de sağlıklı olması gerekir.
Sinüzit terimi bahsedilen sinüslerden biri, birkaçı ya da hepsinin iltihaplanması demektir. Sinüzite bağlı şikayetler yüzde ağrı, burun tıkanıklığı, iltihaplı akıntı, koku alma bozukluğu, ağız kokusu, dişlerde ağrı, öksürük, ateş ve halsizliktir. Bunların hepsi her zaman olmayabilir. Nadir olmayarak sinüzit ve bronşit bir arada görülebilir.
Sinüzitin tedavisi akciğerlerin de iyileşmesini sağlar. Sinüzit nadiren komşu olduğu göz ve beyine enfeksiyonlarına neden olur.
Sinüzit tanısı bazen yanlış olarak kullanılmaktadır. Özellikle hastalar burun ve sinüslerdeki dolgunluk ve tıkanıklık için olduğu kadar hemen her baş ağrısını sinüzit olarak yorumlamaktadırlar. Günlük yaşamda karşılaşılan baş ağrılarının aslında küçük bir kısmını sinüzitler oluşturmaktadır. Sinüzite bağlı baş ağrıları tipik olarak soğuk algınlığı ve burun tıkanıklığının arkasından başlar. Nedeni, sinüslerin kanalının tıkanması ve sinüs içerisinde oluşan vakumun ağrı oluşturmasıdır. Daha çok alın, göz çevresi ve yüzde ağrı olur. Yere eğilmekle artar. Migrende olduğu gibi bulantı yoktur ve krizler halinde gelmez.
Sinüzit oluşması için koruyucu mekanizmaların bozulması gerekir. Bu mekanizmaların en önemlisi tüylü hücrelerin yaptığı temizliktir. Hücrelerin çalışması daha çok soğuk algınlığı denilen viral hastalıklar sırasında bozulur. Ayrıca sinüslerin içini döşeyen örtü kalınlaşır. Bu durum sinüslerin burunla bağlantısını sağlayan kanalların da tıkanmasına yol açar. Bunun ardından bakteriler sinüs içerisinde çoğalarak sinüzit dediğimiz hastalık tablosunu oluşturur. Ancak sinüzit her zaman bakterilerle oluşmaz. Virüsler ve mantarlar da sinüzit yapabilir.
Sinüzit bazı durumlarda daha sık görülebilir. Sık soğuk algınlığı geçirenlerde, allerjisi olanlarda, septum denilen burun orta bölmesinin sinüs kanallarının olduğu yerlerde çıkıntı yapması durumunda, polipleri olanlarda, hava kirliliğinde, sigara içenlerde, salgı yapısı çok yapışkan olanlarda sinüzit daha sık görülür. Ayrıca soğuk algınlığı bulguları olmayan tek taraflı sinüzitlerin diş hastalıkları ve diş çekiminden kaynaklanma olasılığı akla gelmelidir.
Basit bir soğuk algınlığında görülen şikayetler ortalama 1 hafta sürmektedir. Bu süreden sonra devam eden şikayetler hekime başvurmayı ve sinüzit tedavisini gerektirir. Muayenede burun içi yapıları ve akıntının niteliği görülür. Gerekli görüldüğünde röntgen tetkiki yapılabilir.
Özel durumlarda sinüs kanallarında gelen akıntı bakteri araştırması için laboratuvara gönderilebilir. Sinüzit tedavisinde sinüslerin havalanmasını kolaylaştıran dekonjestanlar (tablet, süspansiyon ve burun damlası şeklinde) ve bakterilere karşı antibiyotikler sıklıkla kullanılır. Şikayetlerin 2 ay kadar devam etmesi veya sık sık tekrarlaması durumunda kronik sinüzit söz konusudur. Bu durumda sinüslerin yapısını ve hastalık nedenlerini ayrıntılı olarak görebilmek için bilgisayarlı tomografi tetkiki yaptırılır.
Eğer belirlenen durumun ilaçlarla tedavisi mümkün olmayacaksa cerrahi tedavi önerilir. Son zamanlarda yaygın olarak kullanılan Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi (FESS) kronik sinüzitlerin tedavisinde eskiye oranla son derece başarılı sonuçların elde edilebilmesini sağlamıştır.
AKUT BRONŞİT
Akut Bronşit Nedir?
Bronşit, bronş adı verilen havayollarında salgı artması ve diğer değişiklikler ile ortaya çıkan enflamasyondur. En sık rastlanan tipleri akut ve kroniktir. Akut bronşit havayollarının salgı zarlarının yangısıdır.
Akut Bronşitin Nedenleri :
Akut bronşit çoğunlukla bakteri ya da ürünlere bağlı olarak ortaya çıkar. Genellikle hafif aktiviteyi az kısıtlayıcı şekilde seyreder ve tamamen geçer. Akut bronşit üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarından sonra ya da soğuk algınlığından sonra ortaya çıkar. Kronik sinüzit ve/veya allerjisi olan hastalarda da gözükür. Pnömoni, bronşitten sonra ortaya çıkabilen bir komplikasyondur.
Akut Bronşitin Belirtileri Nelerdir:
Belirtiler kişiden kişiye değişse de sıklıkla aşağıdaki belirtiler görülür.
Burun akıntısı
Fenalık hissi
Titreme
Hafif Ateş
Kas ağrısı
Boğaz ağrısı
Başlangıçta kuru öksürük
Daha sonraları balgam çıkarma
Akut Bronşit Tanısı Nasıl Koyulur?
Akut bronşit tanısı hastalığın öyküsünün alınması ve fizik muayene ile koyulur. Pnömoni veya astım gibi hastalıkları ekarte etmek için tetkikler istenebilir. Tanıyı kesinleştirmek için aşağıdaki tetkikler istenebilir.
Akciğer grafisi
Kan Tahlilleri
Kandaki oksijen miktarının ölçülmesi
Burun ve/veya boğaz salgısından kültür
Akciğer fonksiyon testleri
Akut Bronşitin Tedavisi:
Akut bronşitin tedavisi aşağıdaki faktörler gözönüne alınarak doktor tarafından düzenlenmektedir.
Hastanın yaşı, genel sağlık durumu ile tıbbi özgeçmişi
Hastanın ilaçlara karşı toleransı
Akut bronşitin hastada mevcut olan diğer hastalıklar üzerine olabilecek etkisi
Akut bronşit çoğunlukla virüs enfeksiyonlarına bağlı oluştuğundan, antibiyotik tedavisi genellikle gereksizdir. Kullanılan tedaviler çoğunlukla destek tedavisidir.
Bunlar :
Ateş düşürücü, ağrı kesiciler
Öksürük şurupları
Sıvı alımının arttırılmasıdır.
ASTIM
Astım Nedir?
Astım bronşların kronik yan ayık bir hastalığıdır. Bu kronik enflamasyon sonucunda insanlarda tekrarlayan öksürük nöbetleri, hırıltı solunum, nefes almada zorluk ortaya çıkar. Bronşlar çeşitli allerjenlere, kimyasal solunum, sigara dumanına, soğuk havaya ve egzersize duyarlı hale gelirler. Bu uyaranlar ile karşılaştıklarında bronşlarda ödem, kasılma ve salgı oluşması meydana gelir. Ortaya çıkan solunum sıkıntısı ya kendiliğinden ya da ilaçlarda kaybolur.
Astım tedavisi uygun şekilde planlandığı ve kullanıldığı zaman bu yangı azalır; yakınmalar ve astıma bağlı problemlerin çoğu kaybolur.
Astım Ne Zaman Düşünülmeli?
Göğüste tekrarlayan hırıltı.
Özellikle sabaha karşı veya sabah ortaya çıkan kuru, inatçı öksürük,
Gece öksürük veya nefes darlığı ile uyanma,
Merdiven çıkma, hızlı yürüme, koşma gibi eforlardan sonra öksürük ya da hırırltı solunum,
Bazı mevsimlerde ortaya çıkan nefes darlığı,
Allerji yapan maddeler ise ve/veya kimyasal irritanlar ile karşılaşıldığında ortaya çıkan öksürürk veya hırıltı solunum veya nefes darlığı,
Sık göğüse inen nezle olduğunda astım olasılığı akla gelip, doktora başvurulmalıdır.
Astım Niçin Tetkik Edilmeli?
Astıma yönelik tetkikler kriz anında veya krizi izleyen günlerde yapılmamalıdır.Bu tetkikler, kişinin iyi olduğu dönemlerde yapılmalıdır. Bu tetkikler sonucunda üç soruya yanıt verilmelidir:
Gerçekten Astım Mı?
Bronş darlığının ilaçlar ile ne derece düzeldiğinin saptanması: Nefes açıcı ilaç öncesi ve sonrası solunum foksiyon testi yapılarak belirlenir.
Bronşlarda, krizler arasında darlık oluyor mu?
Bronş akım hızlarının ölçülmesi: Tepe Akım Hızı'nın bir cihaz ile ölçülmesi
Ortaya çıkartan faktörler neler?
Bu faktörlerin belirlenmesi
Astımı Ortaya Çıkaran Faktörler Nelerdir?
Çevresel Faktörler:
Dış çevre: Polenler, hava kirliliği
İç Çevre:
* Ev içindeki hayvanlar, kimyasal maddeler
* İşteki kimyasal maddeler buharlar
Kriz Başlatan Faktörler:
Allerji: Allerjinin belirlenmesindeki ilk adım, hastanın iyi sorgulanmasıdır. Yakınmaların Mevsimler ile ilgisi, evcil hayvan varlığı, rutubet, ev tozu akarları (halı,yün veya pamuk yatak, yorgan), mesleki etkenlerin belirlenmesi önemlidir. Ayrıca kişide saman nezlesi, cilt allerjileri, besin allerjisi olması, ailesinde allerji, astım öyküsü olması önem taşır.
İkinci adım, allerji cilt testleri ile etken maddelerin saptanmasıdır. Bu testler uzman doktor tarafından uygulanmalı ve yorumlanmalıdır. Ev tozu akarları, ağaç polenleri, ot polenleri, klif mantarları, evcil hayvanlar standart olarak test edilmektedir. Daha sonra allerji düzeyini belirlemek amacı ile detaylı kan tetkikleri yapılır.
Egzersiz: Egzersiz, astımı bir efor yapıldıktan sonraki dakikalarda ortaya çıkar, öksürük ve hırıltı solunum ile kendini belli eder. Özellikle gençlerde hızlı yürüme , koşma sonucunda ortaya çıkar. Egrezsiz öncesi nefes açıcı ilaç alımı ise önlenir.
Enfeksiyonlar: Üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında astım atakları gelişebilir. Özellikle viral enfeksiyonlar bu ataklardan sorumludur.
Sinüzit: Astımlı hastalarda sinüs hastalıkları görülür. Sıklıkla bakterilerin neden olduğu sinüzit saptanır.
Aspirin: Değişik bir astım türü aspirin grubu ilaçlar ise tetiklenen ve bunun da polipler ile birlikte görünen, SAMTER SENDROMU denen astımdır. Bu grup hastalar aspirin ve mon-steroid antienflamatuar ilaçlar yasaklanmalı, burun polipleri ameliyat edilmelidir.
Mide Asidi: Mideden başlayıp göğüse doğru çıkan şiddetli yanma ve ağrı mide asidinin yemek ve nefes borusuna kaçtığının göstergesidir. Özellikle yemeklerden sonra, ortaya çıkar, yatar pozisyonda ve öne doğru eğilince artar; bazen öksürük ve hırıltı solunuma neden olur. Bu duruma reflü denilir ve astımı tetikleyen etkenlerdendir.
Meslek: Astımların %5-10'u mesleki astımdır. Özellikle otomobil boyacıları, kimyasal madde kullanılan laboratuvarlarda çalışanlar, kuaförler de görülür.
Hava kirliliği: Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde öksürük ve hırıltı solunumu daha sık görülür. Astım hastalarının ortaya çıkması sıklaşır.
İrritan Maddeler: Böcek ilaçları, solvanlar, boya spreyleri, amonyak veya klorhidrik asid buharı astım krizi ortaya çıkartır.
Rutubet: Ev tozu akarları ve küf mantarları rutubetli ortamlarda sık görüldüğünden, allerjik astım oluşmasında rutubetin rolü büyüktür.
Psikolojik Faktörler: Heyecan, sıkıntı gibi durumlarda hastaların yakınmalarında ve özellikle nefes darlığında artış olur.
Astım Tedavisi
Astım hastasının normal yaşantısını sürdürmesi gerekmektedir. Gece yakınmalarının olmaması, olabildiğince az sayıda astım krizi veya otağı ortaya çıkması, acil olarak hastaneye başvurmamak, ihtiyaç halinde nefes açıcı ilaç kullanımının olmaması, fizik aktivitelenin sınırlanmaması, solunum fonksiyonlarının olabildiğince normalleştirilmesi , ilaçların yan etkilerinin olmaması ancak uygun bir idame tedavisinin ile mümkündür.
İdame tedavisinde öncelikli olarak solunum yolu ile alınan sprey veya toz halinde uzun etkili bronş açıcılar ve kortizon kullanılmaktadır. Bu İlaçlar hamilelerde de kullanılabilir. Belirli hasta gruplarında, standart allerjen ekstreleri ise, uzman doktor tarafından uygulanan aşılar da kullanılabilir. Önemli olan astım ile birlikte yaşamayı öğrenmektedir.
NEZLE
Çoğunlukla virüslerin neden olduğu enfeksiyonlardır. Hava ceryanında kalmak, üşümek, ayakların ıslak kalması vb. durumalr enfeksiyona doğrudan neden olmasalar da vücut direncini kırarak enfeksiyonla mücadeleyi zorlaştırabilir. Bebekler nezle ve grip gibi hastalıkları daha ağır geçirebilirler. Özellikle 2-3 aylığa kadar olan bebekleri, hasta kişilerden olabildiğince korumak gerekir. Bebek iyi görünmüyorsa, beslenmekte zorlanıyor ya da tamamen reddediyorsa, hızlı ya da zorlanarak nefes alıp veriyorsa mutlaka doktora götürülmelidir. Bu kadar küçük bebeklerde yüksek ateş olması çok beklenmez; bu nedenle hastalığın şiddetini ateşle ölçmek yanıltıcı olacaktır.
Burnu tıkalı olan bebek emmekte güçlük çekeceği için burnuna steril tuzlu su yani serum fizyolojik damlatılmalı ve doktora burun açıcı (dekonjestan) damla kullanılıp kullanılamayacağı danışılmalıdır. Hasta bebeğin içtiği süt/su miktarı dikkate alınmalı ve bebeğin susuz kalmamasına dikkat edilmelidir. Giderek güçsüzleşen, ağzı kuruyan, bezi 3-4 saat kuru kalan bebeğin acil olarak doktora götürülmesi şarttır.
Daha büyük çocuklar soğuk algınlığında genellikle ateşli olur, birkaç kez kusabilirler. Ancak nezle tam başladığında ateşleri düşer ve nezleye bağlı burun akıntısı gibi rahatsızlıklar ön plana çıkar. Bazen virüslerin zayıflattığı vücutta bakteriler ikincil enfeksiyonlara yol açabilir. Uzayan nezleye ateş, sarı-yeşil burun akıntısı, kulak ağrısı veya işitme kaybı, öksürük iştahsızlık eklenirse orta kulak enfeksiyonu, bronşit, zatüree gibi bir ikincil enfeksiyon düşünülmeli ve doktora görünülmelidirbu tür enfeksiyonların tedavisi doktor tavsiyesiyle antibiyotiklerle yapılır.
Boğaz ağrısı, ateş ve halsizlik şikayetiyle gelen çocuğun sadece nezle mi yoksa grip mi geçirdiğini anlamak her zaman kolay değildir. Gribe neden olan genellikle influenza virüsü grubudur. Grip nezleye nazaran daha yüksek ateşe ve genel kırgınlığa yol açar. İştah azalır, yaygın kas ağrıları, titreme belirtileri görülebilir. Gripte de nezlede de tedavi belirtilere yöneliktir. Bol sıvı alarak vücudun kuru kjalmasını önlemeli, ateş düşürücü ve dekonjestan ilaçlar doktorun önerisiyle kullanılmalı ve istirahat edilmelidir.
BRONŞİYOLİT
Bronşiyolit de nezle gibi kış aylarında ve ilkbahar başlangıcında daha sık gorulur. Akciğerlerdeki küçük solunum yollarının (bronşiyol) enfeksiyonla şişmesi ve salılarla tıkanması durumudur. Nezleyle başlayan enfeksiyonun alt solunum yollarına inmesiyle solunumun hızlanması, göğsün nefes alıp verirken içeri çökmesi gibi belirtilerin görülmesi, durumun ciddileştiğini gösterir. Ateş olmayabilir ancak sıkıntılı solunum giderek hava açlığına ve çocuğun yorulmasına yol açar. Bebek ne kadar küçükse yorulması o denli kolay olur. Kısa süreli solunum duraklamaları bu hastalığın ilk belirtisi olabilir.
3-6 aylık bebeklerde görülme oranı daha sıktır ve buna neden olan etken bulaşıcıdır. Etkilediği kişinin yaşına göre belirtilerin şiddeti de değişir. Enfeksiyon, erişkin birinde sadece burun akıntısına sebep olabilir. Emme güçlüğüne yol açarsa bebeği susuz bırakacağından genel durum daha da bozulur. Böyle bir bebeğin doktor tarafından değerlendirilmesi, bazen hastaneye yatırılması gerekebilir.Buhar tedavisi salgıları incelterek tıkanıklık belirtilerini hafifletebilir. Bebek sıvı alamıyorsa, serumla sıvı alması sağlanabilir
ÖKSÜRÜK
Öksürük çocuklukta en sık rastlanan hastalık belirtisidir. Öksürük, aslında boğaz ve göğüsteki solunum yollarını temizlemeye yarayan bir reflekstir. Çoğunlukla basit bir üsütme belirtisidir ama bazen de doktora gitmeyi gerektirecek kadar ısrarlı ve ürkütücü olabilir. Burundan akmak yerine boğaz gerisine doğru akan sümüksü salgı boğazı tahriş ederek öksürüğü başlatır. Öksürük değişik hastalıklarda değişik özellikler gösterebilir. Nezleyle birlekte olan öksürük ıslak veya kuru özellik gösterebilir ve bir hafta kadar sürebilir. Öksürük nezlede genellikle en son kaybolan belirtidir. Ateş, burun akıntısı ve öksürük genellikle gribal bir enfeksiyon bulgusu olsada, 39 dereceyi aşan ateş ve sıkıntılı solunum görüldüğünde zatürree gibi daha ciddi solunum yolu hastalığı akla gelmelidir.
Öksürük öğme refleksini uyararak kusmaya neden olabilir. Kusma devam etmedikçe bu korkulacak bir durum değildir. Özellikle yuvaya giden çocuklarda peş peşe gelen soğuk algınlığı öksürüğün haftalarca sürmesine yol açabilir. Çocuğunuzun öksürüğü 1 ayı geçiyorsa astım, alerji, sinüzit gibi solunum yollarının aşırı duyarlılığından kaynıklanan durumlar akla gelmeli ve doktora danışılmalıdır.
Öksürük başka hastalıkların da belirtisi olabilir. Örneğin havlama tarzında öksürük krupta, iç çeker gibi öksürük boğmacada, göğüste ötmeyle birlikte öksürük astımda görülür.
6 aydan küçük bebeklerde öksürük bebeği yorabilir. Özellikle sonbahar-kış mevsiminde yaygınlaşan RSV (Respiratory syncythial virüs) daha büyük çocuklarda nezleye neden olurken, bebekler alt solunum yollarını ve akciğerlerin etkileyerek ciddi solunum zorluğuna yol açabilir.
Genelde virüslerin yol açtığı nezle gibi enfeksiyonlarda antibiyotiklerin tedavide yeri yoktur. Öksürük gece uykuyu engellemiyorsa içinde birkaç farklı etkin madde içeren öksürük şuruplarının kontrolsüzce kullanılması yanlıştır. Bazen öksürük refleksinin bu ilaçlarla baskılanması, solunum yollarının doğal temizlenme mekanizmasını engelleyerek durumu kötüleştirebilir bile. Bakterilerin neden olduğu zatürree gibi hastalıklarda antibiyotikler doktor denetiminde kullanılabilir. Zatürree, boğmaca, RSV gibi hastalıklar hastaneye yatmayı gerektirecek kadar ciddi seyredebilir.
KRUP
Bir cins larinks yani nefes borusunun iltihabı olan bu durum, çocuklarda özellikle 3 ay ile 5 yaş arasında sık görülür. Çoğunlukla virüslerin neden olduğu soğuk algınlığı ses kutusuna ve nefes borusuna doğru inerse, büyüklerde ses kısıklığı, gıcık ve öksürüğe yol açarken, küçük çocukların nefes borularının daha dar olması sebebiyle ödem ve daralmaya neden olabilir.
Krup sıklıkla sonbahar-kış mevsiminde salgın olarak görülebilir. Önce üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlayan belirtiler giderek yerini ses kısıklığı, havlar gibi öksürük ve ileri durumlarda solunum sıkıntısına bırakabilir. Ateş sıklıkla olur. Belirtiler geceleri ve ağlamakla artar. Bu durumda hemen doktor aranmalıdır. Bu arada çocuk sakın tutulmay çalışılmalıdır. Hava ve oksijen açlığını önlemenin en iyi yolu sakin durarak oksijen tüketimini azaltmaktır. Havayı içine çekmesi için balkona ya da pencereye çıkarılmalı, 6-7 nefes aldıktan sonra banyoda sıcak su akıtarak buhar yapmalı ve 10 dakika burada durmalıdır. Nemli hava larinksteki ödemin azalmasını sağlar. Bu uygulamalarla rahatlamayan çocuk derhal acil servisi olan bir hastaneye götürülmelidir.
Krup 5-6 gün, giderek azalan şiddette devam edebilir. Evde bulunduracağınız bir soğuk buhar makinesi diğer soğuk algınlıklarında bu durumun tekrarlamasını önleyebilir.
FARENJİT
Boğazı ağrıyan ateşli çocuklar arasında her 10 çocuktan biri streptokok bakterisinin neden olduğu faranjite yakalanmıştır. Faranjit kış aylarında, kapalı, kalabalık ortamlarda kolayca bulaşır. 5-15 yaş grubu çocuklar bu hastalığa en sık yakalanan gruptur. Hastalık, hasta kişinin tükürük ve burun salgısından bulaşabilir. Evde hasta biri olduğunda ortak hiçbir malzeme kullanılmamalı, eller sabunla sık sık yıkanmalıdır. Faranjit boğaz enfeksiyonu demektir ve yutmayı güçleştirir. Ateş, titreme, kırıklık, iştahsızlık gibi belirtilerin yanında karın ağrısı, bulantı, kusma da görülebilir. Boyundaki lenf bezleri şişer, bademcikler irileşir ve üzerinde beyaz-sarı iltihap odakları belirir.
Boğaz kültürü ya da hızlı strep testiyle doğrulandığında antibiyotik tedavisine başlanır ve 10 gün devam edilir. Yetersiz tedavi bademcik absesi, romatizmal ateş ve nefrit gibi durumlara neden olabilir.
Hasta çocuğa bol sıvı, yuluşak yiyecekler, çorba, dondurma verilebilir (soğuk ödemi ve yangıyı alacaktır). Daha büyük çocuklar tuzlu suyla gargara yapabilir.