NEDİM TÜRKMEN VE EKİBİNİ KUTLUYORUZ !
Lise yıllarımda 1967’de Orduspor Rahmetli İbrahim KÖKSAL’ın başkanlığında Kuruluyor ve 2. Lige alınıyor. İlk Profesyonel Futbol Takımımız olan Orduspor
o yıllarda oyuncu kadrosunu İlimizin başarılı takımlarından olan Ordugücü, İdman Yurdu, Esnafspor, Soyaspor ve İlçe takımlarımızdan Ünye, Fatsa ve Perşembe’den alınan oyunculardan oluşmuştur.
Başarı grafiği sürekli yükselen Orduspor nihayetinde 1. Lige (Şimdiki Süper Lig) çıkıyor ve burada da ilk dört takım arasına girme başarısını göstererek UEFA’ya katılarak bizlere ülkemizi temsil etme onurunu yaşatmıştır.
Ancak, l. ligden düştüğü tarihten bu yana Orduspor 3. Lige kadar düşmüş ve başarısızlıkların yanında zamanla inişli-çıkışlı grafik çizerek sırasıyla 2. Ligden sonra bugün Bank Asya 1. Ligde mücadele ederek başarılı grafiği ile Süper Lig yolundaki mücadelede Liderlik koltuğuna oturmuştur.
Geçmişte Yıllarca Şükrü BODUR başkanlığında hep tattaravalli misali bir inip-bir çıkarak alt liglerde 26 Yıldır dar çerçevede kalarak istikrarlı bir çizgiye ulaşamayan Orduspor hep kan kaybetmiştir.
Ancak, bugünkü çıkışı ile Doç.Dr. Nedim TÜRKMEN yönetimindeki Orduspor, bugün bizlerin arzuladığı çizgiyi yakalamış ve Süper Lig yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Elbette böyle bir tabloyu görmenin, 26 yıl önce 30 yaşlarında olan biri için ne anlam taşıdığını sizler takdir edin !
İşte bu nedenle öncelikle bugünkü başarının mimarı ve geminin kaptanı olan değerli başkanımız Nedim TÜRKMEN’i ve Uğur TÜTÜNEKER yönetimindeki teknik kadro ile oyuncu ekibini tebrik etmek bizlerin olduğu kadar herkesin vicdan borcu olmalıdır.
Kırk dört Yıllık Lig tarihimizde yaşadığımız başarı ve başarısızlıkların ardından nihayet 26 yıl sonra Süper Lige yükselmek üzere oturduğu liderlik koltuğunun lig sonuna kadar muhafaza edilmesi ve desteklenmesi hepimizin ortak temennimizdir..
Şüphesiz Doç. Dr. Nedim TÜRKMEN’in uyguladığı müspet projeler ile ekonomik ve sosyal açıdan uyguladığı doğru politikaların getirisi olan bu başarının teknik kadro ile bütünleşmesi hepimizin arzuladığı başarıyı bizlere getirecektir.
Sporun barış ve kardeşlik bağlarının güçlenmesine ve ekonomik kazanımları ile Orduspor’un camiamıza müspet katkılarından ötürü Başkan TÜRKMEN ve ekibini kutluyor ve tebrik ediyorum.
HOŞGÖRÜ
Salih Ziya CÖRÜT
Öncelikle hoşgörünün ne anlama geldiğini irdelememiz gerekir. Şüphesiz hoşgörü, insanların her türlü olumsuzluklar karşısında bile olayları anlayışla, olgunlukla ve tahammüllü biçimde bekleme ve doğruyu bulma algısından ibarettir.
Çoğu zaman hoşgörüden uzak, aceleci şekilde hareketle yanlış kararlar verilebileceği gibi, affı kabil olmayan olumsuzluklar karşısında ise anlayışlı olmanın tehlikeli durum arz edebileceği de muhakkaktır.
Elbette hoşgörülü olmak güzel şey…. Mamafih, her şeyden önce hoşgörü ile hoşgörüsüzlük arasındaki farkı, kullanıldığı yere göre ne anlam taşıdığını davranış biçimi itibariyle değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Son günlerde toplumun çeşitli kesimlerinde bazı hazımsızlıkların tahammülsüzlük boyutuna vardığını görmekteyiz. Bunda en önemli etken kişisel ihtiraslardır.
Birinin bir diğerine söylemiş olduğu sözleri başka anlamlara çekerek mana çıkarmak suretiyle çatışma ortamı yaratmak ta hoşgörüsüzlüğün bir başka örneğidir.
Bu nedenle bazen olayları olduğunca kabullenmek insanı çatışma ortamından uzak tutabilmekte ise de, hoşgörünün bir ayrıcalık olduğu kadar, aşırı hoşgörülü olmanın da o denli sakınca teşkil ettiği yaşanılan olumsuzluklardan anlaşılmaktadır.
Her şeyden önce olunması gereken yerde hoşgörülü, medeni ölçüde tepki gösterilmesi gerektiği yerde de tavır koymanın esas olduğunu bilmek gerekir.
Her iki anlamda insanların birbirini anlaması ve özrü ile kabul etmesi, insanların çatışma ortamından uzak kalmalarına neden teşkil edecektir.
Aşırı hoşgörünün kişiyi karşısındakine ezdirerek karamsarlığa itecek boyuta varması, hoşgörüsüzlüğün ise birinin bir diğerine tahakküm oluşturmasına neden teşkil edecek tavırlar sergileniyor ise, her iki durum da makul görülemeyecek tehlikeli davranışlardır.
Her şeyden önce olunması gerektiği yerde hoşgörülü, olunmaması gerektiği yerde ise hoşgörüsüz olmanın hak olduğunu belleğimize yerleştirmek ve başkalarının haklarına da saygılı olmayı öğrenmek temel felsefe olmalıdır.
Yine de hoşgörünün hakim kılınması toplum barışı açısından önemli bir faktördür. İnsanlarımızın Barış ve kardeşlik içinde yaşamaları adına art niyet taşımayan bilinçdışı hoşgörüsüzlüğe davetiye çıkarılan davranışların hoşgörü ile karşılanması temennisiyle…..!