Spor Emek-Sen Kuruldu
Spor Emek-Sen, İstanbul Kadıköy'deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlediği bir basın toplantısı ile kuruluşunu basına ve kamuoyuna açıkladı.
Eski Galatasaraylı futbolcu olan Spor Emek-Sen Kurucu Başkanı Metin Kurt, basının da yoğun ilgi gösterdiği toplantıda, kuruluş amaçlarını ve hedeflerini şöyle anlattı:
"Türkiye’de spor denince akla futbol; futbol denince de akla parmakla sayılabilecek sayıda elit futbolcu gelmektedir. Sermayenin uydurduğu bu sahte ortamda sporcuların örgütlenmesi ise gereksiz görülmektedir. Oysa trilyonlar kazanan elit futbolcularla, spor emekçilerinin genelini özleştirmek, sermayenin sınıf çıkarları gereği ortaya koyduğu bilinçli bir propagandadır. Bu durum spor ve sporcu gerçeğini yansıtmamaktadır.
Sporcuların gerçek durumundan yola çıkan ve emeğin öncelikli değer anlayışını benimsemiş, şimdilik bir avuç spor emekçisi sistemden kaynaklanan ve yüz binlerce spor emekçisini içine alan spordaki sömürüye son vermek amacıyla Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası (Spor Emek-Sen)’ni kurmuşlardır.
Spor Emek-Sen’in spora ve sporcuya ilişkin görüşleri ve bu alandaki mücadele biçimi şöyledir: Günümüzde spor bir oyun, sporcular da oyuncu değildir. Oyun spora bir dizi kural bırakmış, sermaye oyunun kurallarını vahşi kapitalizmin rekabet ideolojisiyle kuşatıp, metalaşan bir spor sektörünü ortaya çıkarmıştır. Spor çok açıktır ki, oyuna dayalı zeminini yitirerek katıksız bir işe dönüştürülmüştür.
Spor, sosyal alan içinde bir eylem biçimi olarak ele alınmalı,sporcular da bu sosyal alanın içinde değerlendirilmelidir. Çalışma(emek) ile spor karşılaştırıldığında sporun bir iş kolu, sporcunun da emekçi olduğunun gerçeği ortaya çıkmaktadır. Oyun amacı kendinde olan, dış bir amaca hizmet etmeyen bir eylem biçimidir. Çalışma(iş) yaşamımızı devam ettirmek için sürdürülmesi gereken bir çabadır. Sporcu kesinlikle oyuncu değildir. Spor; sporcunun ekmek parasını kazandığı ya da kazanabileceği varsayımıyla tüm gününü bu alandaki etkinliğe adamak zorunda bırakıldığı bir eylem biçimidir. Kısa ve net olarak, “sporcu, mesleği spor olan kişidir”.Sporun kendi kendinin amacı olmadığı, aksine modern üretim tarzının bir sonucu olduğunu kavramak, bir anlamda sporu kavramak demektir. Günümüzde sporcu,spor kurumlarında lisanslı spor yaptırılan veya bu iş yerlerinde çalıştırılan spor işkolundaki işçilerdir. İster amatör, ister profesyonel sıfatlı olsun tüm sporcular aynı işi yapmaktadırlar. Bu nedenle tüm sporcuların sosyal güvenlik hakları vardır. Ülkemizde profesyonel sıfatlı sporcular sigortalı ama sosyal güvencesiz; amatör sıfatlı sporcular hem sigortasız hem sosyal güvencesiz çalıştırılmaktadır. Ayrıca sporda güvencesiz çalıştırılan teknik direktör, antrenör, masör, malzemeci, hakem, gözlemci, saha komiseri, kaloriferci, elektrikçi, sağlıkçı v.b binlerce spor emekçisi bulunmaktadır.
Tüm spor emekçileri sosyal güvenlik sistemi içine alınmalıdır.
Durum böyleyken spor emekçileri düzenin egemenleri tarafından iş kanunun emekçilere sağladığı olanaklardan bile yoksun bırakılmaktadır. Oysa ki; spor emekçileri çok ağır koşullarda bedensel ve ruhsal olarak yıpratılarak adeta yarış atına dönüştürülmüştür. Bu nedenle sadece iş kanunun sporculara uygulanması yeterli değildir.
Kapitalizm insanları daha yüksek kapasitelere yönlendirmektedir. Rekabet ideolojisi spora da damgasını vurmuştur. Sporcudan bekleneni modern olimpiyatların kurucusu Baron Coubertin; “Daha hızlı, daha yükseğe ve daha güçlü” olarak özetlemiştir. İdolleşmiş bir sporcu ya da takım, beklenen kapasiteyi ortaya koyamadığı anda spor kamuoyunun tepkisiyle karşılaşmaktadır. Durum böyle olunca verimliliği ve kapasiteyi arttırmaya yönelik çalışmalar, bilimin de devreye girmesiyle sporda tam gün çalışmayı gerektiren özel uğraş alanı yaratmıştır. Bu anlayışın içinde sporu zaafla, tereddütle, isteksiz yapmanın kesinlikle bağdaşır yanı kalmamıştır. Sporda en üst düzeydeki verimlilik yani rekor ya da şampiyonluk tek hedeftir. Bu hedef sporcuya ne pahasına olursa olsun kazanmayı dayatmıştır. Sporcudan bedensel kapasitesini rasyonel ve temkinli kullanması değil, zorlaması hatta giderek vücudundaki yaşamsal rezerv kapasitesini devreye sokması istenmektedir. Spor yapmak, toplumsal verimlilik beklentilerine karşılık verebilmek için, kapasiteyi ve verimliliği en üst düzeye çıkartmak demektir. Bunun karşılığı ise tam gününü spora vermektir. Spordaki kapasite ve verimlilik ilkesi, amatör, profesyonel ayrımının aldatıcılığını ortaya koyar. Bir sporcunun tam gününü spora verme zorunluluğu maddi desteği zorunlu kılar. Sporcu masa üstünden destekleniyorsa profesyonel, masa altından destekleniyorsa gizli profesyoneldir. Amatörlük, centilmenlik burjuvazi tarafından tarihe gömülmüştür.
Sözünü ettiğimiz gerçekler doğrultusunda spor emekçilerine yönelik özel bir spor iş yasası çıkartılması Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikasının birinci hedefidir. Sendikamız öncelikle “Spor İş” yasasını çıkartılması için mücadele edecektir.
Artık hiçbir şut emekçi kalesine girmeyecek, önce sporda ter dökenler kurtulacaktır.
Metin Kurt
Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası
Kurucu Başkanı
15 Aralık 2010"