CHP ASLİ GÖREVLİDİR
ABDULLAH AYDIN
Abdaydin42@hotmail.com
Türkiye, henüz kimsenin sınırlarını çizmediği, çizemediği bir değişime gebe. CHP 1990 yılların başında bu sorunun adını koymayı ve çözmeyi denemişse de, zamanın siyasal, toplumsal ve hukuksal yapısı çözüme yardımcı olmak şöyle dursun, parti hakkında dava açılmış ve çok geniş sosyal çevrelerce de kınanmış ve siyaseten cezalandırılmıştır. Bu gün geldiğimiz nokta, CHP"nin konuya o yıllarda değinmesi, bu gün yaşadığımız olaylar ve talepler karşısında haklılığının göstergesidir
Burnuna kadar büyümüş, nefes almasını zorlaştıran bu gebelikle Türkiye yaşayamaz. Bu gebeliğe mutlaka son verilmesi gerekirken, operasyonun adının doğru telaffuzu gerekir. İşlemin hukuka, insan haklarına, demokrasiye ve ülkenin bütünlüğüne zarar vermeyecek biçimde planlanmalı ve uygulanmalıdır, Yurttaş hakları zarar görmemelidir.
Adı doğru konmamış, sınırları çizilmemiş, isteklerin neler olduğu sadece sözde ve sokakta dillendirilen, yazılı bir metnin olmadığı bir konuda çözüm aramak işin en zor tarafını teşkil ediyor. Yaşadığımız süreç, etnik terörizmin yanında siyasal bir kalkışmadır. Ülkenin ve halkın bütünlüğü ve refahı üzerine yemin etmiş Milletvekillerinin, Parlamentoda etnik bir siyasetin temsilcisi gibi davranmaları, sorunun çözümünde gösterdikleri adresler masum değildir. İsteklerin netlikle belirlenmemiş olması, hem teşhis, hem de tedavi hatalarına neden olabilecek tehlikeler taşıyor.
Kimine göre "Demokratik açılım", kimine göre is "Kürt açılımı" olarak adlandırılan girişim, terör uzantısı etnik yapıda bir parti ve Cumhuriyetle hesaplaşması bitmeyenlerin işbirliği ile çözülemeyecek kadar hayatidir. Süreç oldu bittiye getirilmemeli, toplumun tüm katmanları sorunun çözümünde müdahil olmalıdır.
Özellikle CHP, sorunun çözümünün dışında kalamaz veya dışında tutulamaz. Ulusal Kurtuluş Mücadelesine dernek olarak, Cumhuriyetin kuruluşuna Parti olarak harç koyan, emek veren bir partinin olayın dışında kalması düşünülemez. CHP, ne yaptığını bilmez AKP ve ne istediğini bilmez DTP"nin olmaz uygulama ve isteklerinin, ülke gerçekleri doğrultusuna çekilmesi için çabalarını ortaya koymalıdır. Başbakan bedeli ne olursa olsun, bu sorunu çözeceğiz diyor. Belli ki; Başbakan çözüm konusunda maliyet ve sonuç muhasebesi yapmamış. Olayın nerde başlayıp nerede biteceğini göremiyor.
ABD Adalet bakanı, PKK"ya danışmanlık hizmeti verebilir miyiz diye yüksek mahkemeye soruyor. Dışişleri Bakanı Clinton ise, PKK yardım almak için Birleşmiş Milletler Yardım Fonuna müracaat etmesi gerekir diyor. Bu söylemler PKK ve Kürt sorununun kimler tarafından tezgâhlandığını daha net gösteriyor. Demek oluyor ki; PKK ABD patentli bir terör örgütü. CHP, AKP ve DTP"nin ABD ile bu konulardaki ilişkisini, halkın anlayacağı biçimde mutlaka deşifre etmelidir.
CHP, "açılım" sorununun ülkemiz lehine sonuçlandırılması için birilerinden davetiye veya yapılacakların mönüsünü beklememeli, doğrudan işin içinde olmalıdır. Hükümete kızarak davranışlarını belirlememelidir. Her kötülüğün içinde bir iyilik ararken, halkı da sorunun çözümüne katmak için uğraşmalıdır. Türkiye"nin bekası için, CHP asli görevli unsurlardan biridir. Tarih bu konuda CHP"yi görevli kılıyor. Türkiye 1920 leri, Damat Feritleri, Vahdettinleri yeniden yaşamak istemiyor!...
SAYIN VALİ"YE
Valimiz Cami tuvaletlerindeki Pisuvarları söktürmüş. İmamların isteği olduğunu söylüyor. Daha rahat bevletmek (İşemek) için nasıl durulacağını, Din adamlarına değil, Bevliyeci Hekimlere sorsaydı, daha isabetli ederdi
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir diyor. Neyi tavsiye eder bizlere? Falakayı mı? Cinsel organdan elektrik vermeyi mi? Yoksa uslanmayanları recim yapmayı mı? Anayasamızdaki "Demokratik, Lâik, Sosyal bir Hukuk Devleti" maddelerini ne yapalım?
Çağdaş uygarlık falan istemem diyor. Ne yapalım o zaman? El birliği ile Ortaçağa mı dönelim?
Bu konularda Sayın Valimiz daha açıklayıcı bilgi verirse, toplumumuzun daha iyi aydınlanacağını(!) zannediyorum!