ÇÖK! ÇÖÖK! ÇÖÖÖK!
ABDULLAH AYDIN
Bu ülkede sıkça duyduğumuz emir kiplerinden biri; ‘çööök’! Hayatımızın çeşitli alanlarında, birileri tarafından yüksek ses tonuyla kulaklarımıza iletilen ve oldukça da sevimsiz bir sözcük. Duyulduğunda yapılması zorunlu addedilen, ama hiçbir zaman hoşa gitmeyen ve insanların isteksiz olduğu bir pozisyon… Çökmek: Ama niçin ve neden?
Yıllardan bu yana birileri bizleri hep çöktürüyor. Anamız, Babamızdan başlayarak;
Mahallede apaşlar,
Okulda Öğretmen,
Sokakta bekçi, karakolda Polis,
Askerde Onbaşı, Çavuş, komutan,
Dairede Müdür, amir çöktürüyor bizi…
Patron çöktürüyor,
Toprak ağası çöktürüyor,
Aşiret reisi çöktürüyor,
İmam çöktürüyor, Tarikat şeyhi çöktürüyor.
Zindanlarda zebanilik yapanlar çöktürüyor…
Çaresizlik çöktürüyor,
Yoksulluk çöktürüyor,
Kırılan umutlar çöktürüyor…
Velhasıl toplumuzun büyük bir bölümünün yaşamı çökmekle, çöktürülmekle geçiyor. Sadece sıradan yurttaşlar mı? Hayır! Bu ülkeyi yönetenler de çöküyor, çöktürülüyor…
Son günlerde Türk basınında eğlence, alay ve üzüntü içerikli makale ve resimlemelere konu olan ‘çökme’ veya çömelme, Başbakanın bir hudut karakolunu ziyareti sırasındaki görüntüsünden kaynaklandı. Karşı tepede teröristlerin olduğu savıyla, ‘hayati tehlikeyi önlemek’ için yanındaki askeri yetkililerce yapılan bir tavsiye ve Başbakanın bu tavsiyeye uyarak ayakta durmayıp, korku belâsı yere çömelmiş hali ile görüntülenmesi…
Görüntü ve açıklama Türkiye açısından elem ve üzüntü verici. Tepelerinde savaş uçakları ve helikopterlerinin dört döndüğü bir yerde, karşı tepedeki terörist hiç korkmadan orada durabiliyor ve iki üç bin metreden Türkiye Başbakanına ve Genelkurmay Başkanına ateş edebilecek konumunu sürdürebiliyorsa, yetkililerin yapması gereken daha çok iş var demektir…
Korku doğal bir duygu. Her insan, hatta hayvanlar bile yaşamlarının çeşitli alanlarında korku duygusunu hissederler. Bunun için çeşitli savunma yöntemleri gelişmiş ve geliştirmişlerdir; insanlardaki korku duygusu daha da yoğun yaşanan bir hissetmedir.
Özellikle yönetenler ve egemenler, sürekli ve çok yönlü tehdit altında oldukları savı ile en yoğun korumayı kendileri için istemektedirler. Ülkemizde yönetim ve Devlet yetkisi kullananlara baktığımızda, acınacak durumda olduğumuzu görüyoruz. Sıradan bir müdürden tutunda, imza yetkisi olan tüm kamu görevlileri ve siyasilerin nerede ise tümü koruma altında tutulmaktadırlar. Özellikle üst düzey siyasetçiler, her türlü donanıma sahip ‘koruma ordusu’ ile dolaşmaktadırlar. Peki: siz korunurken, halkı kim koruyacak?
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve kabine üyeleri ile 81 il Valisi için bu ülkenin kıt kaynaklarından ne kadar kaynak ve Personel ayrıldığı, niçin bu kadar korunma güdüsü içinde davrandıkları halka mutlaka açıklanmalıdır.
Kimden ve niçin korkuyor bu hazretler? Halktan korkuyorlarsa, korktukları halka nasıl hizmet verecekler? Mevkilerinde korku içindeyseler, neden hâlâ işgal ediyorlar?
Bir ülkede yönetenleri korku sarmış ve korunma zırhına bürünmüşlerse, o ülke halkının düşünmesi ve yapması gereken çok iş var demektir. Yönetenlerin korku sarmalına düşmeleri, tükenişin ve bitişin işaretlerinden sayılabilir. Korku, halk içinde ilişkileri engelleyen yüksek ve dikenli duvarlara benzer. Bu duvarları yıkacak olanlar ise, ülkede yetki kullananlardır. Onlar, her ne kadar korksalar bile, korktuklarını halka belli etmemelidirler.
Dikkat edilmesi gereken husus, bu gün bizleri çöktürenler, yarın çökertme peşinde olabilirler. Çöktürüldüğünüzde biraz dirençle ayağa kalkabilirsiniz, şayet çökertilirseniz ayağa kalkmanız oldukça zordur, belki de imkânsızdır.
Yıllardır bu halka çökmeyi öğretenler, biraz da, dik durmayı öğretmezler mi acaba?