Galileo’nun dediği gibi ‘Dünya Dönüyor’, hem de ritmini hiç bozmadan. Ancak İnsanlığın yürüyüşü Dünya’nın dönüş uyumunu gösteremiyor. İnsan egosunun tatminsizliği ve sınırsızlığı beşeriyetin hayatında kimi ritim bozukluklarına, aksamlara, teklemelere neden oluyor. Bu arızalı ve aksak yürüyüş giderek kendi içinde arazlar yaratarak, insanlığın geleceğini tarif edilemez fırtınaların beklediği sinyallerini veriyor.
Genel anlamda soytarılık, tiyatral bir harmanlama içinde görüntü vermesine rağmen, giderek ‘Maskaralaşmaya’, öz kaybına dönüşmektedir. Maskaralık içinde ‘çıkar sağlama’ numaraları ağır basarak devam eder. Soytarılığa, Maskaralığa sınır çizmek oldukça zordur; çünkü çıkar hesaplarının da sınırı yoktur.
Dünya neden böyle soytarılar sahnesine dönüp çekilmez hale geldi?
‘Savaşsız ve Sömürüsüz’ bir Dünya peşinde koşan insanlık, ne yazık ki bu emeline hiçbir zaman ulaşamayacak gibi görünüyor. İnsan egosu sömürüye endekslidir. Sömürünün devamı için ise savaş gereklidir ve bu gün bu durumu yaşıyoruz.
Var oluşundan beri savaşan insanlık, sömürünün ve savaş malzemelerinin çeşitlenmesi ile hayatın her alanında kendini savaş içinde bulmakta ve hayalindeki ‘Barış’ her gün biraz daha yaşamından uzaklaşmaktadır.
Yirminci Yüz Yılın iki büyük savaşı İnsanlığa büyük harabiyet ve zarar vermesine rağmen, kimileri bu savaşların sonuçlarını nimet aktarımına dönüştürmeyi başarmışlar, bizim gibi kimi ülkelerde işin özünü görmeden soytarıları seyredip gülüşmüşlerdir.
Her ne kadar davet edildiklerini iddia etseler bile, Afganistan işgali Sovyetler Birliğinin çöküşünün temel nedenidir. Bu işgal ve peşinden gelen çöküş Emperyalizm için bir fırsat olmuş ve Dünya yeraltı zenginliklerinin paylaşılması ve kendi silâh sanayilerinin kazançları için reddedilmez bir zemin oluşturmuştur.
İran Irak savaşı Ortadoğu paylaşım planlamasının görünen en büyük adımı olmuş, yeterli sonuç alınamayınca Irak Kuveyt üzerine sürülerek Irak’ın üstüne çullanmanın bahanesi yaratılmıştır. Özellikle Kürt’lerin kışkırtılmasıyla çıkan olaylar ve Irak halkının özgürlüğü ve Demokrasi bahanesiyle Irak işgal edilerek parçalanmış ve Irak Petrollerine el konulma işlemi tamamlanmıştır.
Yetmedi, Kuzey Afrika İslâm ülkelerinin tümünde birden karışıklık çıkarılarak toplumlar birbirlerine düşürülmüş, ülkeler parçalanmış, insanlar yurtlarını terk etmek zorunda kalmış ve ülkelerin zenginliklerine el konulmuştur. Bu rezaletlerin bir kısmına Türkiye’yi yöneten kimi siyasilerde övünerek alet olmuşlar ve işgalcilerin ekmeğine yağ sürmüşlerdir.
Emperyal soytarılar doymuyor, yeni oyunlar peşinde koşuyor. Oyun peşinde koşarken de çevre ülkeleri soytarılıklarına alet ediyorlar. Irak’ın parçalanmasından sonra, Irak ve Suriye topraklarında kışkırtılan terör ve yaratılan IŞİD terörü bahanesiyle Suriye masaya yatırılmış, çeşitli yörelerde Kürt temerküzü sağlanarak yeni yeni Kürt kasabaları oluşturularak doğrudan terörün içine sokulmuştur. Suriye’deki etnik ve dinsel ayrılıklar körüklenmiş ve toplum birbirine düşman edilmiştir. Türkiye’nin ise Suriye politikası baştankara yanlış ve hatalıdır. Oyuna gelmiş, kendini ilgilendirmeyen konuda taraf olmuş ve Uluslar arası arenada Suriye karmaşasının baş sorumlusu suçlaması ile karşı karşıya kalmıştır.
Yerini yurdunu terk eden Suriye halkı ilk etapta canını Türkiye’ye atmış, umudunu ise Avrupa’ya bağlamıştır. Göç eden Suriye halkının geleceğini Suriye’de kurmak gibi bir düşüncesinin kalmadığı, her türlü tehlikeyi göze alarak Avrupa’ya sığınmanın yollarını aramalarından belli oluyor. Ölüm Suriye’lilere zor gelmiyor artık!
Eski ve yeni sömürgeciler, her konuda olduğu gibi Suriye konusunda da riyakârlığın ve ikiyüzlülüğün örneklerini veriyorlar. ‘İnsan Hakları’ söylemini sakız gibi çiğneyenler, yurdundan olmuş, ailesinin bir kısmını kaybetmiş Suriye’lilere sıra gelince, savunur göründükleri her türlü İnsani ve Demokratik değeri unutuyorlar.
Utanmazlıkları sınır tanımayanlar Suriye’li sığınmacıların Türkiye’de kalması için utanç verici bir tavırla rüşvet teklif edebiliyorlar. Avrupa ve ABD, İnsanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek utanmazlığın ve soytarılığın son örneğini sergiliyorlar.
Utanmazlıklarının ardı arkası kesilmiyor, kırışanların ve terör örgütlerinin elindeki tüm silahlar bu soytarıların fabrikalarında üretilip satılıyor. Zaman zaman tehdit, şantaj silahını da kullanırken, her türlü iç hainlerle ülkeleri içten kemirtiyorlar.
İnsanlık böyle devam edemez. Dünya’nın tüm artı değerleri üç beş emperyal soytarıya bırakılamaz. Utanmazlıkları sınır tanımıyor artık. Dünya’yı ‘Emperyal Soytarılar Sirkine’ çevirmişler, hem sömürüyor hem eğleniyorlar.
İnsanlık, bu soytarılar sirkine daha ne kadar dayanacak? Dünya insanlığı aklını, şuurunu, gurunu mu kaybetti acaba?