GELİŞMEMİŞLİĞİN ÇATLAK DEMOKRASİSİ

Abdullah AYDIN

Ab.aydinn42@hotmail.com        

 

                ‘Demokrasi’ deyince akan sular duruyor; tarif edilemez kusursuzlukta ve her yanından güzellikler akan bir ahu canlanıyor gözlerde… Herkes Sağlıklı, tok, işi gücü olan, aç ve açıkta kimsenin kalmadığı bir ülkede yaşadığınızı zannediyorsunuz ve hayalleriniz renklenmeye başlıyor hazdan, sevgiden… Koluna girmek, koynunda uyumak geçiyor içinizden… Ancak, yaşayan ve denenen rejimlerin en ideali olmasına rağmen, insanların gözünü boyayan pek çok numaraya da sahip bir rejimdir Demokrasi…

                Aslında, yönetenler için en zor siyasi sistem Demokrasilerdir. Çünkü bireyselleşmiş, bireyselliğini kitleselliğe dönüştürme becerisini kazanmış, ‘Temel İnsan Hakları’ konusunda bilince erişmiş, haksızlıklara karşı direnebilen, ülke yaşamını hukuk temelinde arayan yurttaşlardır yöneticinin karşısındaki… Demokrasilerde emir esas değildir, emirle demiri asla kestiremezsiniz...

                Demokrasilerin en büyük engeli, yönetilenler değil, daha çok yönetenlerdir. Demokrasilerde yönetenlerin bir kısmı seçilerek geldiğinden, ikna (aslında kandırmaca) yöntemi belirleyici olmaktadır. Şayet sizi ikna eden veya kandıran kişi veya kurumlar, Demokrasiyi yeterince özümseyip, içlerine sindirememişlerse, işte o zaman ‘yandı gülüm keten helva’. Feleğin şaşar, nereden yola çıkıp, nereye gideceğini şaşırırsın! Yaşadığımız bu güzel ülkede olduğu gibi!                                                                                           Taksim Parkında başlayıp yurdun büyük bir bölümüne yayılan tepkiler, karşı duruşlar ve söylemler, Türkiye’ deki rejimin ne olup olmadığını sorgulamaya açarken, ülkemizin büyük oranda saygınlık kaybına neden olmuştur. Kabadayılık taslayarak, bir şeyler yaptığını zanneden AKP Hükümeti ve Tayyip Erdoğan, gerçek yüzüyle ortaya çıkmış, oy deposu olarak görülen çaresiz kalabalıklar kandırıldıklarının bir kısmına şahit olmuşlardır (aldatılmışlıklarından pişmanlık duyarlar mı bilmem)…

                Sosyal olayların genel karakteri olan başlangıçla sonun farklılığı, Gezi Parkı-Taksim olaylarında da görülmüş, 5 yurttaş hayatını kaybederken, 11 yurttaş da Polis müdahalesi sonucu gözünü kaybetmiş, binlerce kişi de yaralanmıştır. Tutuklamaları söylemeye gerek kalmıyor; çünkü tutuklama ülkemizde herkes için rutin bir uygulamaya dönüşmüştür… AKP iktidarının ‘güç bende’ inadı yüzünden olaylar siyasallaşmış ve karşı duruşlar iktidarı hedef almıştır…

                Başbakan, Polis saldırılarını ‘Polis’in Demokratik tavrı’ olarak nitelerken, İnsan hakları ve Demokrasi anlayışından ne kadar uzak olduğunu da göstermiş oldu. Siyasi rakiplerini yaralamak, yok etmek için her türlü olumsuz olayı karşı tarafın üstüne atmakta, kendine ve partisine tuzak kuran gizli güçler olduğunu ima etmekte, ama bu güçleri bir türlü açıklamamaktadır… Milli irade vurgusunu sık sık tekrarlarken, karşısındakilerin de Mili İradenin diğer parçası olduğunu unutmakta veya kabul etmemektedir…

                Demokrasilerde, kişisel ve toplumsal hakların kullanımı maharet isteyen bir iştir. Etrafınızı çeviren kurallara uymak sistemin alt şartıdır. Kurallara karşı durmak her yurttaşın doğal hakkı iken, kurallara uymak da mecburidir. Karşı durabilirsiniz, ama kırıp dökmek, ulusal ve kişisel değerleri tahrip etmek, hiçbir sistemin tanıyacağı bir hak değildir. Hak talep ederken, hakları ve varlıkları yok etmek Demokrasinin hiçbir yerinde yazılı değildir ve asla haklı görülemez…

                Taksim Gezi Parkında başlayıp, yurdun diğer yerlerine de yayılan olaylar, artısıyla eksisiyle kitlesel bir etkileşime neden oldu ve toplumun geleceği için umut tohumları ekti, karanlık yollara ışık tuttu. Olaylar kimilerinin hayallerini gölgelemiş olsa da, Yarasalar biraz ürkmüş olsa da, hükümranlık ve hükümdarlık peşinde koşanlar epey düşünmek, doğru ölçüp biçmek zorunda kalacaklar…

                Yaşadıklarımız normal bir yaşam ve yönetim düzeyinin göstergeleri değil. Adıyla benzeşmeyen bir sistem ve yönetimin yansımalarıdır… İyi niyetli birtakım çabalara rağmen, Demokrasimiz kimi zaman istenmeyen sallantılar geçiriyor. Zaman zaman Askeri kalkışmalara, çoğu zaman da İktidardakilerin hırslarına kurban gidiyor. Çok yönlü darbeler, Demokrasimizde hava kaçağına! su kaçağına! neden oluyor…  

                Çatlak testi su tutmayacağı gibi, çatlak Demokrasi de hak, hukuk, özgürlük, eşitlik tutmaz. Özgürlüklerimiz, hukukumuz, insani haklarımız Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığından, Başkanlık hayallerinden, AKP’nin iktidar sevdasından daha değerlidir. Bu ülke hepimizin; Demokrasi, İnsan hakları, Hukuk ve özgürlük yolunda atılacak her adım Ulusça mutluluğumuz olacaktır. İktidara düşen görev; ülkenin her alanına mayın döşemek değil, bu yoldaki tüm engelleri kaldırmak, yarım yamalak Demokrasimizde yeni çatlaklara meydan vermemek olmalıdır!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.