Geçmiş yazımızda, kronikleşmiş toplumsal bir hastalığa dönüşmüş ‘Toplumların Aldatılma veAldanma Alışkanlığı’ diye bir başlık kullanmıştık… Alışkanlıklarımız devam ediyor…
Yaşadığımız son on gün içinde, uzun süre tartışacağımız ve hiçbir sonuç çıkmayacağı şimdiden belli olan, Başbakan ve AKP’nin, içeriğindeki gerçeklik ve ağırlığından daha fazla önem ve değer verdikleri ‘Demokratikleşme Paketi’(!)açıklandı. Toplumumuz bir kez daha aldatıldı ve tahmin ederim ki, bu aldatılmayı kabul edeceğiz ve millet olarak aldanmaya razı olacağız…
Paket, istisnai kırıntılar dışında, dişe dokunur hiçbir yenilik getirmediği gibi, bazı ayrılıkçı ve bazı gerici grupların taleplerine cevap vermeye çalışıyor. Ülke birliği ve Ulusallık konusunda hiçbir titizlik göstermezken, farklılaşmanın ve ayrışmanın yollarında kılavuzluk ve yol göstericilik yapıyor…
Başbakan günümüz sorunlarını çözmeye çalışıyormuş gibi görünmeye çalışırken, geçmişin bazı doğrularına karşı durmaya ve kimi kazanımlarını da yok etmeye çalışıyor. Şu açık ki; Başbakan TürkiyeCumhuriyetinin kuruluş felsefesi ve gerçekleştirdiği Devrimleri hazmedebilmiş değil. Eline geçirdiği fırsatlarla onları yok etmeye çalışıyor…
Paket takdim konuşması inkâr, yanlış ve çelişkilerle doluydu. Belli ki, Başbakan yanlış Tarih okumuş, dolayısıyla geçmiş olayları yanlış anlıyor ve yanlış yorumluyor. Bağımsızlık ve Ulusal varlık ve kimliğimizin mimarı Atatürk’ü, yarım yamalak yürütmeye çalıştığımız Demokrasimizin kurucu aktörü İnönü’yü, Sosyal Demokrat Felsefeyi getirmeye çalışan Ecevit’i ve bu ülke siyasetinin kırk yılına damga vurmuş Demirel’i yok sayarak, yalnız Menderes ve Erbakan’a teşekkür ediyor… Siyasi inkârcılığa Kenan Evren’i unutarak devam ediyor. Çünkü Başbakan, bu günkü konumunu en fazla Kenan Evren’e borçludur ve veli nimetidir. Evren’e teşekkür ve minnet duygularını belirtmeyerek vefasızlık yapmamalıydı(!)
Başbakan “Türkiye’nin İstiklâlini, Ufkunu çoğaltıyoruz, milletimizin birliğini pekiştiriyoruz” diyor. Hâlbuki Ülkemizin İstiklâli tehlikede, ülke bölünmeye doğru gidiyor, ufku daralıp kararmış, bütün komşuları ile sorunlu ve kavgalı, Milletimizin birliği lime lime olmuş durumda. Buna rağmen Başbakan danışman yazılımlarını okumaya devam ediyor ve doğru yaptığını zannediyor. Şöyle, ülkenin yaşadıklarına dikkatli gözlerle bakıp, gerçekleri görmeye çalışırsa, bu ülkede, değil o hayalindeki Başkanlığı, Başbakanlığı bile beceremediğini ve hak etmediğini görecektir…
Başbakan, ‘Demokrasi, tek tipçi ve yasakçı zihniyeti rahatsız eder’ diyor. Doğru. Ama bu cümle ile uygulamaları sürekli kavga halinde. . Gazeteciler, sokaklara dökülmüş sendikalar, dernekler, öğrenciler, kimi üreticiler, gaz yiyenler, cop yiyenler, zindanlara doldurulanlar, Erdoğan’ın çoğulcu Demokrasisinden mi (!), yoksa baskılardan mı rahatsızlar. Başbakan Tayyip Erdoğan, kullandığı bu cümleye doğru cevap verebilirse, gönülden bir ‘Aferin’ yollamak borcumuz olsun…
Pakette ‘ Demokratikleşmenin’ adı yok. Kronik hastalıklar depreşmiş görünüyor. İnkârcılık, kişisel haklar adı altında gericilik, tarafçılık, birilerinin taleplerini karşılamayı kabullenme, bağımsızlığı ve Türkiye Cumhuriyetini özümseyememe gibi hastalıklar pakete damgasını vurmuş. Paket, toplumsal yaşamımızda fazla bir ileme sağlamayacağı gibi, kimi ayrıştırıcı ve gerici adımların atılmasını teşvik edici olacaktır...
Başbakan ‘Paket’ takdimini şu cümle ile bitiriyor; ‘Korkaklar Zafer Anıtı dikemezler’. Söz doğru mu, yanlış mı bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki; Kronik siyasi hastalar, bölgede başkalarının yaverliğini yapanlar, zırhlı filolarla, koruma alayları ile dolaşanlar da zafer anıtı dikemezler!